Her bünyenin uyku rutini farklı olsa da kalitesiz bir uyku düzenine sahipseniz vücudunuza kalıcı hasarlar veriyor olabilirsiniz.
Özellikle 20’li yaşlarda az uykuyla çok eforlu bir yaşam sürmek, sık sık sabahlamak ve hatta bahsettiğimiz bu “gece yaşama” modunu alışkanlık haline getirmek son derece yaygın. Ancak enerjinin, bağışıklık sisteminin ve fiziksel dayanıklılığın zirvesinde olduğumuz bu yaşlarda bile uykusuzluk bedenimizde kalıcı hasarlar bırakabiliyor.
Uykunun arkasında mucizevi bir yenilenme süreci var
Öncelikle uykuya daldığımızda gün boyunca çalışan ve gerilen kaslarımız kendini bırakıyor ve vücudun ürettiği doğal ağrı kesiciler tüm kas dokumuzda salınmaya başlıyor. İşte bu yüzden -iyi bir uykudan sonra kendimizi sanki masaj yaptırmış gibi yenilenmiş hissediyoruz. Yine özellikle 23:00’ten sonra dalınan gece uykusu, vücudun sirkadyen ritmini düzenleyerek bir nevi dengede kalmamızı sağlıyor. Yani gece 23:00’ten sonra -mümkünse tamamen karanlık bir ortamda- uyuduğumuzda, vücut ısımızdan tutun da kan basıncımıza kadar gün içinde bozulan pek çok vücut fonksiyonumuz normale dönüyor. Ayrıca araştırmalar uygun koşullarda düzene sokulmuş gece uykusunun anti-enflamatuar (yangı önleyici) ve anti-kanserojen etkilere sahip olduğunu da ortaya koyuyor.
Uykunun yenileyici etkisi elbette kas dokuları, iç organlar ve enflamasyon ile sınırlı değil. Çünkü gece uykusu, gün boyunca yoğun bir mesai yapmış beynimizi deyim yerindeyse ”pit-stop”a alıyor. Hatta 2013’te Rochester Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, beynin uyku sırasında nörodejenerasyona (sinir dokusunun bozulması) ilişkin zararlı molekülleri temizlediğini belirtiyorlar. İşte bu rutin temizlik aynı zamanda Alzheimer ve demans gibi geri dönüşü olmayan hastalıklarla savaşta da çok önemli bir rol oynuyor.
İyi bir gece uykusu zihinsel kapasiteyi yüzde 40’a kadar artırabiliyor
Az önce kaliteli bir gece uykusunun beyin dokusunu koruduğu ve zararlı etkileri bertaraf ettiğinden bahsettik. Ancak emin olun uykunun beynimiz üzerindeki etkisi bununla da bitmiyor. Tallinn Üniversitesi Nörobilimler Akademisi öğretim üyelerinden Alexander Pulver düzenli uykunun özellikle öğrenme, kavrama ve bilgileri yeniden çağırma konusunda hayati öneme sahip olduğunun altını çiziyor:
“Düzenli gece uykusu uyuyan bir bireyin gün boyunca kavradığı veriler işlenip daha kalıcı hale gelirken, uykusuzluk çeken birinin bu verilerle anlamlı bir çıktı oluşturmakta zorlandığını görüyoruz. Hatta düzenli uyku uyuyanlarla uyumayanlar arasında oluşan bu kavrama farkı yüzde 40’lara kadar çıkarabiliyor. Uykuyla birlikte artan öğrenme kapasitesini ise uykunun beyinde yarattığı çok özel elektriksel alanın nöronlar arasında yeni bağlantılar kurması ile ilişkilendiriyoruz.
Düzenli uyku ve kronik uykusuzluğun beyinde bıraktığı bir diğer iz de hafıza kalitesi. Çünkü uyku aynı zamanda geçmiş anıların ve eski bilgilerin kategorize edildiği ve gözden geçirildiği bir tasnif çalışması olma misyonuna da sahip”
Uykusuzluk hastalık boyutuna gelmeden önlem alınması şart
Depresyona yatkınlık, panik bozuklukları, yüksek tansiyon, obezite, motor becerilerde azalma gibi birçok etkinin yanında uykusuzluğun özellikle genç yetişkinlerde inme riskini yüzde 18’e kadar artırdığı da biliniyor. Kalp damar hastalığı olmayan yetişkinleri bile tehdit eden bu risk; kalp krizi, inme ve beyin anevrizması gibi ölümle sonuçlanabilen hastalıklara kadar gidebiliyor.
Aile ve toplum sağlığı uzmanı Dr. Derya Özcan’a göre kalp krizi, beyin kanaması ve inme gibi tehlikelere giden yolda uykusuzluk çekenlerin aldığı önemli sinyaller var ve bu sinyallerin mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor. Örneğin düzenli kan basıncı takibi yapmak ve hekim tavsiyesi ile uygun dozda kan sulandırıcı ilaçlar kullanmak kişileri bu tarz tehlikelerden koruyabiliyor. Yine düzenli fiziksel aktivite, uykudan önce yapılan nefes egzersizleri ve rahatlatıcı bitki çaylarının yanı sıra uyku bozukluklarına yönelik psikoterapiler almak da kişinin yaşam kalitesine ciddi katkılar sağlıyor.