İstatistikler tüm dünyada obezitenin arttığını gösterirken, kanserle ilişkisi ile ilgili de araştırmalar yapılıyor. Birleşik Krallık Kanser Araştırmaları raporuna göre 2035’te 23 bin Britanyalı kadın, obezite ile ilişkili kanser türlerinden birine yakalanmış olacak.
Birleşik Krallık Kanser Araştırmaları raporuna göre, Birleşik Krallık’taki kadınlarda görülen kanserlerin yüzde 12.4’ünün sebebi sigara. Erkeklerde görülen kanser vakalarının da yüzde 17.7’si sigara, yüzde 5.2’si ise obezite kaynaklı. Dünya geneline bakıldığında 2020 yılında kanserlerin obezite kaynaklı olanlarının yüzde 50’lere varacağı tahmin ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), obeziteyi “sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal ve aşırı miktarda yağ birikmesidir” şeklinde tanımlıyor. Vücut Kitle İndeksi (VKİ), vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m) karesine bölünmesi ile belirleniyor. Vücut Kitle İndeksi 30-40 arasından olan kişiler obez, 40’ın üzeri ise “morbid obez” olarak nitelendiriliyor. Obezite; koroner kalp hastalıkları, inme, hipertansiyon, diyabet vb. hastalıkların ortaya çıkmasına neden olduğu gibi çeşitli kanser türleri için de önemli bir risk faktörü olarak değerlendiriliyor.
Sağlık Bakanlığı da obezite ile erkeklerde; kolon, rektum, pankreas, mide, böbrek, safra kesesi, prostat kanserleri, kadınlarda ise mide, kolon, böbrek, safra kesesi, meme, endometrium (rahim), over ve serviks kanserleri riskinin arttığını belirtiyor.
“Obezitenin kanseri arttırdığına dair kanıtlar var”
Kanser, vücudun çeşitli bölgelerine yayılabilen kontrolsüz hücre bölünmesi olarak tanımlanıyor. Yeni kanser vakalarının 20 yıl sonra yüzde 70 oranında artacağı tahmin ediliyor. Obezite, sağlıksız yeme alışkanlığı, fiziksel aktivite yetersizliği, sigara ve alkol kullanımı kanser nedenleri arasında yer alıyor.
Obezitenin, kanser riskini hangi biyolojik mekanizmalarla ve nasıl etkilediğine dair yapılan çalışmalar farklı kanser türleri için, farklı mekanizmaların söz konusu olabileceğini gösteriyor. Memorial Antalya Hastaneler Grubu Onkoloji Merkezi Başkanı Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, uzun yıllardır yapılan çalışmaların bireylerde aşırı kilo alımı ile birlikte vücudumuzda bazı istenmeyen ve kanseri tetikleyen maddelerin düzeyinde artış olduğunu kanıtlandığını belirtiyor.
Özdoğan bu süreci şöyle anlatıyor: “Obezite ile birlikte vücutta artan maddeler bazı hormonlar olabileceği gibi sitokin olarak adlandırılan hücre uyarıcılar da olabilir. İnsülin büyüme faktörü, estrojen, testosteron bunlara örnek olarak verilebilir. Bu maddelerin uzun süreli artışı vücutta kronik iltihabi durumu tetikleyerek kanser oluşum sürecini başlatıyor. Karın bölgesinde yağlanma da kanser süreciyle ilişkilendirilebilir. Obez insanların vücutlarındaki yük, metabolik yük olarak adlandırılıyor. Bu metabolik yükle vücutta sürekli inflamasyon (iltihap) olduğu düşünülebilir.”
Özetle; insülin direnci, inflamasyon (iltihap), obeziteden kaynaklı az hareket, yağ hücrelerinden salınan maddeler ve dondurulmuş, hazır gıda içeren Batılı beslenme kansere neden oluyor.
Aşırı kilolu olmak erkeklerde kolon ve rektum (kalın bağırsak), böbrek ve özofagus (yemek borusu) kanseri ve pankreas kanserine neden olabilirken safra kesesi ve karaciğerde kanser gelişme riskini artırabiliyor.
Özdoğan, obez kadınlarda kanser görülme ihtimalinin normal kilolu olanlara göre yüzde 40 daha fazla olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Kadınlarda obezite ilişkili kanserler bağırsak, mesane, rahim, böbrek, pankreas, yemek borusu ve özellikle menopoz sonrası görülen meme kanserleridir.”
“Rahim kanserinin obeziteyle ilişkisi oldukça güçlü”
Obezite ile kanser ilişkisi yüzde yüz açıklanamazken, Özdoğan bu ilişkiyi en net şekilde ortaya koyan araştırmaların rahim kanseri özelinde olduğunu söylüyor. Özdoğan’a göre, araştırmalar rahim kanserine yakalanmış bireylerin yüzde 57’sinin fazla kilolu veya obez olduğu ortaya koyuyor. Bununla birlikte, 2010’dan 2030’a kadar artan obeziteyle birlikte rahim kanserinin yüzde 55 oranında artması bekleniyor.
Özdoğan, rahim kanserinin obezite ile ilişkisini şöyle açıklıyor: “Menopoz sonrası bireylerde östrojen artık yumurtalıklardan değil, yumurtalık dışı dokular, özellikle de yağ dokularından salgılanıyor. Östrojeni bağlayan protein sayısı azaldığından serbest östrojen miktarı artıyor. Artan östrojen de rahim hücrelerinin sayısını artırırken, DNA’da zincir kırıkları meydana getirerek kanserin genetik temelini oluşturuyor. Obeziteyle birlikte artan insülin ve insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) miktarı rahimde kontrolsüz büyümeye ve kalınlaşmaya neden oluyor. Leptin, interlökin-6 gibi adipokinler insülin sinyalini baskılayarak insülin direnci oluşturuyor ve rahim hücrelerinde çoğalmaya, büyümeye sebep oluyor.”
Özdoğan, “Batılı ülkelerde rahim kanseri görülme oranının Türkiye’dekinden daha yüksek olmasının sebebi de Batılı ülkelerde kadınlar arasında obezitenin daha yüksek olması” diyor.
Sigaraya obezite eklendi
Özdoğan, sigaranın hâlihazırda kanserin ve kansere bağlı ölümlerin birincil sebebi olduğunu vurguluyor. Özdoğan’a göre, en çok akciğer kanserine neden olan sigara, kullanımı azalmadığından 2030 yılına kadar kanser ve kansere bağlı ölümlerin birincil sebebi olmaya devam edecek. Buna karşın obezite oranı giderek artıyor.
Kanser riskini azaltan yaşam tarzı stratejileri
Diyet ve fiziksel aktiviteleri kapsayan değiştirilebilir yaşam tarzı davranışlarının kanserlerin gelişiminin azalmasında yüzde 30-50 katkısı olduğu biliniyor. Özdoğan’ın kanser riskini azaltan yaşam tarzı stratejileri şöyle:
• Daha çok sebze, daha az kırmızı et içeren sağlıklı bir diyet uygulamak,
• Yaşam boyunca ideal ve sağlıklı kiloda kalmaya çalışmak,
• Fiziksel olarak aktif olmak,
• Koruyucu giysiler giyerek, güneş kremleri yardımıyla güneşten korunmak ve özellikle saat 10.00 ile 14.00 arasında güneşe maruz kalmamaya çalışmak,
• Sigara içmemek,
• Alkol kullanımını azaltmak veya ortadan kaldırmak