Psikosomatik bir eğitim yöntemi olan Feldenkrais, bedenimizi doğru kullanmamızı sağlamayı hedefliyor. Bu metodun Türkiye’deki uzmanlarından Yeşim Alıç ile konuştuk.
Feldenkrais bedenimizi doğru kullanmamızı hedefleyen psikosomatik bir eğitim yöntemi. Feldenkrais metodu 1942 yılında fizik doktoru ve siyah kuşak sahibi bir judocu olan Moshe Feldenkrais tarafından geliştirilmiş. Dizini sakatlayan Feldenkrais için tek çözümün ameliyat olduğu söylenmiş ancak bu durum kendisinin içine sinmeyince alternatif yollar aramaya başlamış. Kendi uzmanlık alanlarını birleştirerek Feldenkrais yöntemini yaratmış ve önce kendisini sonra da birçok kişiyi çeşitli fiziksel sorunlarından kurtarmayı başarmış.
Feldenkrais yöntemini ülkemizde başarıyla uygulayanlar arasında oyuncu Deniz Erdem, Dr. Hayri Uzel ile oyuncu ve koreograf Yeşim Alıç da yer alıyor. Feldenkrais’ı uzmanından dinlemek üzere Yeşim Alıç’a sorularımızı yönelttik...
Sizi biraz tanıyabilir miyiz önce?
İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı’ndan mezuniyetimin ardından Londra Laban Conservatoire’de hareket ve dans eğitimimi tamamladım. 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda hareket ve dans öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Tiyatro ve dizilerde oyunculuk ve hocalığım devam ederken 2004 yılında Afife Jale tiyatro ödüllerinde Tarla Kuşuydu Jülyet adlı oyunla komedi dalında en başarılı kadın oyuncu ödülüne layık görüldüm. Yolculuk devam ederken İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda koreograf olarak çalışmaya başladım. 24 yıldır beden ve oyunculuk şehirlerinde yaptığım yolculuk devam ediyor...
Feldenkreis’ın temelinde ne var?
Feldenkrais Metodu hareket yoluyla bedensel farkındalık olarak tanımlanır. Bedenin iki genel işleyişi vardır. Biri evrensel işleyiş: Dünyadaki her bireyin iskelet kas sistemi, iç organları, beyni, tüm fonksiyonları aynı şekilde işler, bireyden bireye değişiklik göstermez. Diğer işleyiş ise bireysel işleyiştir: Kişinin karakterini oluşturan tüm boyutlar sosyolojik, psikolojik ve fizyolojik özellikleri.
Bireysel işleyişteki farklılıklar nasıl oluşuyor?
Bedenimizi kullanmamız, tüm nefes sistemimiz aynı olduğu halde nefes alış verişimiz aynı değil. Bu farklılıklar öğrenme yolculuğuyla ortaya çıkmaya başlıyor. Deniyoruz, denedikçe beyinde nöronlar arasında bağlantılar kurulmaya başlıyor, tekrar sayısı arttıkça beyinde bu fonksiyonlarla ilgili kısa yollar oluşuyor ve sinir sisteminde kodlanıyor. İşte bu kodlamalara biz alışkanlık diyoruz. Yürümek için her seferinde tek tek kasların, kemikleri hangi sırayla kaçının harekete dahil olacağını düşünerek yürümeyiz.
Sinir sistemi her zaman kolay olanı, kodlanmış olanı tercih eder ve bu durumda tercih ya da kolay olan tektir. Bir kez “Dik dur” kodlamasına kendi algınızda bir bakın, eğer gerçekten dik duruyorsanız bedeninizin bu duruş içinde hiç zorlanmadan üstelik rahat nefes alarak durabiliyor olması gerekir. Ancak pek çoğumuz kendi kodladığımız dik duruş pozisyonunda nefesimizi tutar ve uzun süre duramayız ve dikkatimiz başka bir yöne odaklandığı anda yeniden eski durumunu alır.
Peki dik duruş tarifi nedir?
İskelet yer çekimine karşı durup, kasların özgürce hareketine imkan verdiği sürece her duruş doğrudur. Beden ve sinir sistemi, yer çekimi gücüne karşı enerji harcamadan durabilmesini sağlayacak şekilde birlikte gelişme gösterirler. Ancak iskelet yerine kaslar bu görevi üstlenmek zorunda kalırsa hem boşuna enerji harcarlar hem de kasın asıl görevi olan hareket yoluyla yer ve duruşunu değiştirme işlevi engellenmiş olur.
Feldenkreis ile nasıl tanıştınız?
Feldenkrais eğitimimi Viyana’da aldım. 2005-2009 yılları arasında dört yıl süren ve devam zorunluluğu olan bir eğitim bu. Ben hem oyuncu hem hareket dans eğitmeni olarak gittim. Okuyarak, yaparak, öğrenerek kendimi geliştirmek benim için büyük bir tutku. İlk haftalarda biraz zorlandığımı söylemeliyim. Çünkü yeni bir eğitime başlıyordum ve en iyisini yapmak için çok çaba sarf etmeliyim kodlaması vardı düşüncemde. Böylelikle ilk farkındalığı zihnimde ve dolayısıyla bakış açımda yaşamış oldum. Alternatiflerin farkında olmak, seçim şansının olduğunu bilmek ve bunu uygulayabilmek büyük özgürlük. 20 yıl öncesinden gelen bel omurlarımdaki iki fıtık, ne ağrısıyla ne düşüncesiyle bir daha yanıma uğramamak üzere başka şehirlere göç etti. Yani önce kendimde somut olarak gördüm nasıl işlediğini.
Öğrencilerinizden aldığınız geri bildirimlerden, gözlemlerinizden bahseder misiniz?
Öğrencilerim arasında astım hastası olanlar vardı ve birebir ilk dersin ardından “ben nefes almıyormuşum” veya “yaşadığımı anladım” gibi cümleler duydum hep. Sesini ve nefesini verimli kullanamayan üst düzey yöneticilerle çalıştım. Toplantıda nefesi tıkanan, sesi cılız çıktığı için özgüven eksikliği ve anlaşılamama problemi yaşayan birinin bedeninde ne denli stres altında sıkışıp kaldığını tahmin edersiniz. Tüm bunların üstesinden gelebildiğini görmek, sesine ve özgüvenine kavuşmak, kendini var hissetmek, herkes için özel ve muhteşem bir duygu. Hele de tüm gözlerin üstünde olduğu, rol model alınan bir üst düzey yöneticiyseniz. Boynu üç gündür tutuk dolaşan bir öğrencim hiçbir şeyi yokmuş gibi zıplayarak ayağa kalkınca sadece o değil ben de çok mutlu oluyorum.
Peki bu değişim nasıl gerçekleşiyor?
Feldenkrais metodunda, grup derslerinde öğrenciler sözel yönlendirmelerle çalışır. Yerde uzanarak yapılan pek çok ders olduğu gibi ayakta ve sandalyede yapılan dersler de vardır. Önce genel beden taraması yapılır. O anki ben algısında sırt, boyun, nefes hissedilir... Hareketler basittir ve yavaş tekrar edilir, sinir sisteminin en kolay ve uyumlu olanı seçebilmesi için alternatifler sunar. Yavaşlık ve tekrar, metodun temelidir. Alışkanlıkları değiştirmek istiyorsak yalnızca duygularımıza güvenemeyiz. “Doğru duruş normal” hissini vermeye başladığı, yeniden alışkanlık halini aldığı zamana dek tekrar gerektirir.
Bu dersler bedeni zorluyor mu?
Dersler kolaydır, verilen hareket dizgelerini tekrar ederken aslında tüm sinir sistemi uyarılır ve içeride bir keşif başlar. Dersten sonra ise genellikle beden algısı kişiye göre değişse de boyum uzadı, hafif hissediyorum, ayaklarım yere sağlam basıyor, hiç çaba sarf etmeden dik durduğumu hissediyorum, geniş nefes alıyorum gibi yorumlar oluyor.
Günümüzün stresli yaşam biçimi içinde farkında olmadan ne yükler taşıyor, beden uyumumuzu nasıl olumsuz etkiliyoruz. Stres, düşünce ve duyguyla harmanlanıp bedensel olarak dışa vurur kendini. Öne ya da geriye çekilmiş bir baş, kalkmış omuzlar, sırtta duyulan ağrı, baş ağrısı pek çoğumuzun stresli hayatının birer yansıması. Feldenkrais, duygular ve bedenin fark edilmesi, olanakların artmasıyla seçim özgürlüğünün kazanılması ve böylece özgürleşmenin yoludur.
Feldenkrais’in, yoga ve pilates gibi fiziksel aktivitelerle paralellikleri var mıdır?
Yoga ve pilates ile benzerliği yoktur. Temelde ayrıldığı nokta ise şu: Yoga ve pilates hedef odaklıdır, belirli bir hareketin yapılması için çaba sarf edilir. Feldenkrais ise sonuç değil süreç odaklıdır, çalışmanın yapıldığı anki duyumsama ve algılar ile ilgilenirken sinir sistemi düzenlenir ve çaba yoktur.
Birebir yapılan fonksiyonel bütünleme derslerinde ise uygulayıcı, öğrenciye yavaş ve zorlamayan hareketler yaptırır ancak bu hareketlerin belirli bir sırası ve izlenen yönergesi yoktur. Öğrencinin bedeninin verdiği tepkiler uygulayıcı tarafından gözlenir ve sinir sisteminin algılaması için gerekli uygulama yapılır. Hem grup hem özel dersler 50 dakika kadar sürer.
Hem zihinde hem bedende özgürleşmek, kendimize ve yarınlara sonsuz olasılıklar sunar. Bu yeniden öğrenme yöntemi ile çocukluğumuzdaki gibi keşfetme ve seçim yaparak özgürleşmek, kalıpların arasına sıkışmadan zihnimizi de esnetmek mümkün.