Gıdanın bu kadar bol olduğu bir çağda insanlar niçin kıtlıktan çıkmış gibi yiyor? Tıkınırcasına yeme davranışının altında neler var? Ve en önemlisi tıkınırcasına yeme sarmalından kurtulmak için neler yapmak gerekiyor?
Yaşamak için nefes alıyor, olumsuz iklim koşullarından korunuyor, uyuyor ve tabii ki yemek yiyoruz. Ancak Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en temel basamağını oluşturan bu fizyolojik ihtiyaç bazı durumlarda “yaşamak için yeme” amacından sapıp “yemek için yaşama” noktasına evriliyor. İşte tıp literatürüne “binge eating” yani tıkınırcasına yeme bozukluğu olarak geçen bu davranış bozukluğu bugün dünya çapında raporlanan obezite vakalarının yüzde 60’ının sebebi olarak kabul ediliyor.
Tıkınırcasına yeme bozukluğu nedir?
Yeme eyleminin psikoloji ile ilişkisi artık sadece bilim çevrelerince değil halk tarafından da bilinen bir gerçek. Yani diyebiliriz ki yeme alışkanlıklarımız ve tercihlerimiz yalnızca beslenme gereksinimlerimize göre değil, ruhsal açlık düzeyimize göre de şekilleniyor. İşte bu noktada Dünya Sağlık Örgütü bu bozukluğu, aşırı yemek yeme dürtüsünü bastırmada güçsüzlük ve kontrol dışılık sonucunda meydana gelen ve tekrarlayan büyük ölçekte yemek tüketme davranışı olarak tanımlıyor. Bu bağlamda tıkınırcasına yeme bozukluğunu anlık yeme ataklarından ayıran faktörler kontrol dışılık, aşırı tüketim ve tekrarlayan davranış örüntüsü olarak öne çıkıyor.
Fazla kilo, insülin direnci, iç organ yağlanması ve kalp damar rahatsızlıklarına zemin hazırlayan bu yeme bozukluğu, kişinin normalde tüketebileceğinden çok daha fazla besin tüketmesi, geceleri atıştırması, yalnız yemeyi tercih etmesi ve aşırı yeme halinden sonra pişmanlık, suçluluk ve tiksinti duyulması gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
Aşırı yemenin en büyük nedeni kaygı
Gelelim bu yeme bozukluğunun altında yatan sebeplere... Tıkınırcasına yeme bozukluğunun nedenleri arasında insülin direnci nedeniyle oluşan tatlı krizleri, işlenmiş gıdaların bağımlılık yapıcı etkileri ve düzensiz yaşam tarzı gibi fizyolojik sebepleri göstermek mümkün. Ancak araştırmalar bu sendromun genelde psikolojik kökenli olduğunu ortaya koyuyor. Tıpkı anoreksiya ve bulimia nervoza’da olduğu gibi bozuk beden algısı, bastırılmış çocukluk travmaları ve aşırı kaygı hali tıkanırcasına yeme bozukluğunu ciddi anlamda tetikliyor. Yine düşük benlik saygısı ve değersizlik duygusu, kişinin kendine biçtiği değerin bir yansıması olarak kendi bedenini aşırı yemekle cezalandırması ile sonuçlanabiliyor. Bu yüzden tıkınırcasına yeme bozukluğu yaşayan hastaların doğrudan bir yeme kısıtlamasına gitmekten ziyade, öncelikle psikolojik destek ile bu anormal davranış örgüsünün kaynağına inmeleri gerekiyor.
Tıkınırcasına yeme bozukluğuna karşı izlenecek yöntemler
Diyetisyen Selvi Pamukçu tıkınırcasına yeme bozukluğu ile mücadele ederken uygulanabilecek bazı basit yolları şu şekilde özetliyor:
● Öncelikle sizi kusacak ölçüde yemeye zorlayan içsel faktörleri anlamaya çalışın. Ve kendinizle baş başa kaldığınızda çocukluk yıllarınıza giderek, geçmişten bu yana yemekle duygusal bağınızın nasıl olduğunu düşünün. Bu çalışma yemekle hangi duyguları eşleştirdiğinizi anlamaya yardımcı olacaktır.
● Kısıtlayıcı ve yasaklı diyet listelerinden uzak durun. Bunu yapmak sizi tahrik etmekten başka bir işe yaramaz. Daha çok size zevk veren şeylerden makul ölçülerde tüketmek için kendinizi telkin edin.
● Besinleri etiketlemekten kaçının. Örneğin “mutsuzken çikolata, üşürken hamur işi ya da yoğun şekilde çalışırken mısır cipsi yemeliyim” gibi yargılar yemek yeme eylemini amacından saptırır. Besinleri kafanızda kodlamadan mümkün olduğunca nötr hale getirin.
● Aşırı yeme isteği duyduğunuzda derin bir nefes alın ve 20’ye kadar sayın. Biraz sakinleştikten sonra daha önceki yeme ataklarının ardından nasıl hissettiğinizi anımsamaya çalışın. Bu tarz telkinler sizi yeni bir atak yaşamaktan alıkoyabilir.
● Mümkünse televizyon ve bilgisayar karşısında (ve hatta elinizde telefonla sosyal medyada gezinirken) yemek yemeyin. Çünkü bu şekilde yemek yemek farkında olmadan çok daha hızlı ve çok yemenize neden olur. Yemek eylemi için sessiz, sakin ve telaşsız ortamlar yaratmaya çalışın.