Aşırı horlama mı uyku apnesi mi?

Aşırı horlama mı uyku apnesi mi?

Aşırı horlama ile karıştırılabilen ve teşhis konulmadığı için hafife alınan uyku apne sendromu, laboratuvarda uyku sırasında yapılan testle tespit edilebiliyor. Uykuda solunum durması olarak tanımlanan bu rahatsızlık, aşırı horlama ve yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösteriyor.

İnsan ömrünün ortalama üçte birini oluşturan uyku, sağlıklı bir yaşam için büyük önem taşıyor. Geceleri rahat uyku uyuyamamak ve ertesi güne kötü başlamak, gün içerisinde dikkat dağınıklığı ve uyku hali, yakınlarınızın gece uykusunu kabusa çeviren horlama, ölüme götürebilecek kadar ciddi bir sağlık problemini “uyku apne sendromu”nu işaret ediyor. Horlama ve uykuda solunum durması olarak tanımlanan uyku apne sendromu (OSAS) erkeklerin yüzde 50’si, kadınların yüzde 25’i ve çocukların yüzde 10’nunda görülüyor. Yetişkinlerde yüzde 10-30 arası ciddi sağlık problemlerine yol açmayan horlama görülüyor ancak bunun ne kadarının uyku apne sendromu olduğunu teşhis etmek için belirli yöntemlere başvurmak gerekiyor.

Horlamadan çok öte bir sorun

Uyku apnesi şiddetli horlama ve uykudan uyanmaya yol açabilir.
Uyku apnesi şiddetli horlama ve uykudan uyanmaya yol açabilir.

Solunum yollarının tıkanarak en az 10 saniye nefes alınamaması uyku apne sendromu olarak tanımlanıyor. Üst solunum yollarındaki kaslarda gevşemenin artmasıyla dil kökünün, yumuşak damağın veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkamasıyla nefes almak zorlaşıyor. Bu durumda solunum güçlüğünü fark eden beyin solunum çabasını artırıyor, kandaki oksijen seviyesi düşüyor, oksijen yetersizliği hastanın uyanmasına neden oluyor ve bu seviye ancak hasta uyandıktan sonra normale dönüyor.

Bu sebeple uyku apnesi şiddetli horlama ve uykudan uyanmaya yol açıyor. Gece boyunca hasta belki farkında olmadan 100 kere uyanıp geri uykuya dalıyor.

Uykuda aşırı horlamanın yanı sıra gündüz saatlerinde uyku hali, yorgunluk, sabahları baş ağrısı, bulantı, cinsel isteksizlik, gece sık idrara gitme gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Uyanamama durumunda tansiyonun yükselmesine, kalp ritminin bozulmasına, felce veya bu sebeplerden ötürü ani gece ölümlerine sebep olabiliyor.

Erkeklerde ve hipertansiyon hastalarında daha çok görülüyor

Fazla kilodan, büyük bademciklere veya büyük geniz etine sahip olmaktan veya üst solunum yollarının çocukluktan itibaren solunum yollarını yıpratmasından dolayı boğazdaki kaslar gevşiyor. Bu nedenle obezitesi olan, kısa ve kalın boyunlu kişilerde daha sık görülen bu hastalık genetik faktörlere bağlı olarak çene ve boğaz yapısı nedeniyle zayıf kişilerde bile rastlanabiliyor.

Erkeklerde, kadınlara oranla daha sık görülen bu hastalığa; diyabet, tiroit bezi ve kalp-damar rahatsızlıkları eşlik edebiliyor. Yaş ilerledikçe uyku apnesinin görülme sıklığı da artarken hastalığın tam nedeni sayılmasa da, uyku apne sendromlu hastaların yüzde 30-50'sinde hipertansiyon görülüyor.

Konsantrasyon problemi ve akciğer hastalarında solunum yetmezliğine neden olabilen uyku apne sendromu teşhis ve tedavi edilmezse dikkatsizlik sonucu trafik kazası ve iş kazalarına sebep olma riski yedi sekiz kat artabiliyor. Horlama ve uykudan uyanma belirtilerinin uyku apne sendromundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını doğru tespit etmek gerekiyor.

Gece uykusu izlenerek teşhis konuluyor

Uyku apne sendromunun teşhisinde en çok başvurulan yöntemlerden biri polisomnografi yani uyku apne testi. Hastanın öyküsü yani geçmişi ve şikayetleri dinlendikten, hava yolu değerlendirmesi yapıldıktan sonra metabolik risk faktörleri saptanıyor ve gerekliyse hasta doktor tarafından uyku laboratuvarına yönlendiriliyor.

Uyku odasında gerçekleştirilen test sırasında vücudun çeşitli noktalarına bağlanan kablolarla alınan sinyaller, odanın dışındaki bilgisayara aktarılıyor. Gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedildiği polisomnografi ile beyin dalgaları, göz hareketleri, ağız ve burundan hava akımı, horlama, kalp hızı, bacak hareketleri ve oksijen seviyelerinin ölçümü yapılıyor. Böylelikle gece boyunca solunumun kaç kez ne kadar süre ile durduğu, durduğunda oksijen değerlerinin ve kalp hızının nasıl etkilendiği ve derin uykuya dalınıp dalınmadığı gibi detaylar tespit ediliyor. Yapılan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorlarının patolojik düzeyde olması ile hastalığın tanısı konuluyor.

Hayat kalitesini artırmak için cihazla tedavi 

İleri derecede uyku apnesi tedavisinde pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisi uygulanıyor.
İleri derecede uyku apnesi tedavisinde pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisi uygulanıyor.

Önlem alarak uyku apne sendromundan korunmak ve tedavi olarak da bu hastalıktan kurtulmak mümkün. Hastada obezite varsa ve uyku apne sendromu teşhisi konulduysa ilk olarak kilo sorununun çözülmesi gerekiyor. Üst solunum yollarındaki darlıktan hastalık oluşuyorsa cerrahi müdahalenin gerekliliği tartışılıyor.

İleri derecede uyku apnesi tedavisinde pozitif hava basıncı (CPAP) tedavisi uygulanıyor. Yüze sıkıca oturan silikon bir maskeyle gece boyunca basınçlı hava veren bu cihazlar, hastaya rahatsız edici görünse de tedavinin olumlu etkisi hastaların cihazı kabullenmesini kolaylaştırıyor. Üst solunum yollarının uyku boyunca açık kalmasını sağlayan bu cihazların farklı türleri var. Hastaya hangi CPAP cihazının uygun olduğu, ikinci bir gecenin uyku laboratuvarında geçirilmesiyle tespit edilebiliyor.

CPAP cihazı kullanmakta güçlük çeken ileri derece hastalarda ya da hafif derece vakalarda, ağız içi aparey ile alt çene öne alınarak dilin geriye düşüp üst solunum yolunu tıkaması da önlenebiliyor. Horlamayı azaltan ve burnu açan spreyler veya elastik bantlar uyku apnesi tedavisi için yeterli değil. Risk faktörleri arasında yer alan aşırı kilonun verilmesi ile yüzde 50 oranında hastalıktan kurtulmak mümkün. Alkol ve uyku ilaçları kullanmamak, sigarayı bırakmak ve sırt üstü yatmamak da rahatsızlığı azaltan önlemler arasında yer alıyor.