Kuzey Afrika’nın gözde şehri Marakeş, son 20 yılda yapılan radikal turizm hamleleriyle dünyanın en önemli turizm merkezlerinden biri haline geldi. Jemaa El Fnaa Meydanı, Koutubia Camisi, Bahai Sarayı ve Souk Geleneksel Çarşısı’nı gezdiğinizde bir anda 1900’lerin başına bir “zaman yolculuğu” yapıyorsunuz.
Kum, deniz, güneş tatilini turistlerin, egzotik kültür tatillerini ise gezginlerin tercih ettiği düşüncesinin altı bir hayli doludur. “Denize girme” amacı olmadan yapılan bir gezinin insanda bıraktığı derin duygular yıllar sonra bile hatırlanır. İşte bu kültür turizminin en önemli duraklarından biri de Fas’ın, Berberi dilinde “Tanrı’nın Ülkesi” anlamına gelen ünlü şehri Marakeş.
Fas’ın 20 yıl önceye kadar en tanınır şehri Kazablanka idi. Tabii bunda Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın oynadığı, bir başyapıt olan Casablanca filminin etkisi çok büyüktü. Ancak 1999 yılında tahta çıkan Kral VI. Muhammed’in reformcu yönetimi sayesinde potansiyeli daha yüksek olan Marakeş, dünyanın en çok tercih edilen turizm merkezlerinden biri oldu. Avrupa’ya yakınlığı ve nüfusunun hemen hemen hepsinin Fransızca’yı iyi konuşması sayesinde özellikle Avrupalı turistlerin rotaları Marakeş’e yöneldi.
Fas’ın incisi
Fas, Afrika’nın en ucunda, kıtanın Avrupa’ya yaklaştığı noktada yer alan bir krallık. Ülkenin resmi dili Arapça. Ancak 1912’den 1956’ya kadar Fransız egemenliğinde kalması nedeniyle, ikinci resmi dil Fransızca. Ülkede ayrıca İspanyolca ve Berberi dilleri de oldukça yaygın. Ülkenin devlet başkanı, 1999’dan beri Kral VI. Muhammed. Ülke nüfusunun yüzde 99.1’i Arap-Berberi, yüzde 0.2’si Musevi, yüzde 0.7’si ise diğer etnik kökenlerden. Fas’ın para birimi ise dirhem ve 1 dirhem yaklaşık 1.45 Türk Lirası ediyor. Fas’ın ülkemize göre çok pahalı bir ülke olmadığını da eklemek gerekir.
İstanbul’dan Marakeş’e ulaşmak için beş saatlik uçak yolculuğu yapmanız gerekiyor. Yolculuklar genellikle, önce 4.30 saatte Kazablanka’ya, oradan yarım saatlik bir uçuşla Marakeş şehrine yapılıyor. Şehri ziyaret etmek için en uygun zamanlar ilkbahar ve sonbahar. Tek dikkat edilmesi gereken detay, ilkbahar aylarında zaman zaman rastlanan kum fırtınaları. Öte yandan Marakeş’in gece hayatı da oldukça renkli.
Bin yıllık geçmişi olan şehir
Marakeş, Atlas Dağları’nın eteğinde, verimli bir vahada, 11. yüzyılın başlarında Murâbıtlar’ın başkenti olarak kurulmuş. Sınırları Kuzey Afrika’dan Güney İspanya’ya kadar uzanan hanedanlığın egemen olduğu yıllarda Marakeş, Endülüs kültürü ile çöl kültürünü harmanlayan ve ticaretin kalbinin attığı bir kent durumundaymış.
Marakeş, çöl ile kuzey Fas arasında bir geçit görevi görüyor. Şehir, tıpkı Mardin’de olduğu gibi yeni şehir ve eski şehir olarak ikiye ayrılıyor. Gueliz adı verilen yeni şehirde modern yapılar, Medina adı verilen eski şehirde ise tarihi ve turistik yapılar yer alıyor.
Toprağın renginden dolayı Marakeş’in neredeyse tamamı kızıl bir görüntüye sahip. Bu yüzden yerel halk arasında da “Kızıl Şehir” olarak anılıyor. Marakeş’in gelir kaynakları arasında turizm büyük yer kaplıyor.
Kuzey Afrika’nın en ünlü camisi: Koutubia
11. yüzyıldan kalan Koutubia Camisi, eski yapının yıkılmasının ardından 12. yüzyılda yeniden inşa edilmiş. Cami, Marakeş’in sembolü olarak kabul ediliyor. Göz kamaştırıcı bir yapı olan Koutubia Camisi’nin minaresi 70 metre yüksekliğinde. Fas’taki camileri, Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz camilerden ayıran temel özellik de minareleri zaten. Fas’taki camilerin minareleri bizdekilerin aksine yuvarlak değil, dikdörtgen bir kule şeklinde yükseliyor.
Ölüler Meydanı
Marakeş'in en ünlü ve en canlı yerlerinden biri Jemaa el Fnaa meydanı. Yerel halk meydanı, “Kıyamet Meydanı” ya da “Ölülerin buluştuğu yer” olarak adlandırıyor. Eski dönemlerde idamların gerçekleştirildiği bir yer olduğu için halk meydana bu ismi vermiş. Bu geniş meydanın en büyük ve en tarihsel özelliği; Afrika’nın içlerinden ticaret için gelenlerle yörede yaşayan Berberileri ve kuzeyden gelen Arapları buluşturması.
Jemaa el Fnaa, UNESCO tarafından korumaya alınan ilk meydan. Meydan gündüzleri yılan oynatıcılarının, fal bakıcıların, geleneksel dansçıların, hikaye anlatıcılarının, geleneksel kıyafetli su satıcılarının, şehri gezmek isteyenlere hizmet veren faytoncuların buluştuğu bir panayır havasında.
İnanılmaz çeşitlilikte baharatı, kurutulmuş otu, lezzetli meyve sularını meydanda bulmak mümkün. Meydan, özellikle hava kararmaya başladığında başka bir havaya bürünüyor. Kamyonetler ve at arabaları meydana masalar ve binbir çeşit geleneksel yiyecekleri indiriyor. Tüm hazırlıklar bittiğinde belki de dünyanın en büyük açık hava restoranı tamamlanmış oluyor.
Her şeyin bulunduğu çarşı