Her yıl 15 Nisan’da başlayan balık avı yasağı 1 Eylül’de sona erdi. Aradan geçen beş aylık zamanda balıkçılar gemi ve teknelerini gözden geçiriyor, motor ve radar bakımlarını yapıyor, ağlarını tamir ederek denize açılıyorlar. Bu yıl bereketli bir sezon geçirileceği söyleniyor. Bakalım bu yıl ucuz, taze ve bol balık yiyebilecek miyiz?
Ne yazık ki, denizlerimiz gün geçtikçe kirleniyor, kullanım kalitesi düşüyor ve balıkçılık yapılamaz hale geliyor. Kentsel, endüstriyel ve tarımsal atıklardan kaynaklanan deniz kirliliğinin artması, kanalizasyon suları, kimyasal atıklar, petrol taşıyan deniz araçlarının batması ve sızıntı oluşturması, ulaşım araçları olarak kullanılan deniz taşıtlarının bıraktığı pislikler gibi pek çok etken, denizin ve deniz canlılarının yok olmasına neden oluyor.
Yaratılan bunca olumsuzluğa rağmen doğa tüm cömertliğiyle bize bereketli elini her zaman uzatıyor. 2015 yılından bu yana artırılan önlemler, halkın ve balıkçıların kurala uygun davranması ve havaların iyi gitmesiyle bu sene bereketli bir balık sezonu yaşayacağız gibi görünüyor. Palamut, lüfer, istavrit gibi balıkların bol ve ucuz olacağını öğreniyoruz ve bu sevindirici haberin gerçekleşmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Zira genetiğiyle oynanmamış, katkı maddesi içermeyen, tamamen doğal olarak yiyebileceğimiz tek besin kaynağımız balıklar kaldı!
Yerli balıkçıların sorunu yabancı balıkçılar!
Hayatlarını denize ve balıkçılığa adamış olan İshak Güngör, Sefer Nalbant, Rahmi Akdoğan, Mehmet Erdem, Hüsnü Yılmaz ve Ersin Fidan; denizlerin kirlenmesinin yanı sıra Çin, Japonya, Norveç gibi ülkelerden gelen çok güçlü balık şirketlerinin, denizlerimizde katliam derecesine varan avlanma yöntemleri kullanmalarından büyük üzüntü duyduklarını dile getiriyor ve önemli açıklamalarda bulunuyorlar.
Dünyanın en kaliteli ve lezzetli balıklarına sahip denizlerimiz olduğunu söyleyen usta balıkçılar, denizlerimizde yaşanan sıkıntıları şu şekilde dile getiriyor: “Özellikle Marmara ve Karadeniz balıkçılık açısından çok önemli sularımız arasında yer alıyor. Yıllarca gırgırla av yapanlara karşı mücadele verildi ve bu konuda önemli sonuçlar elde edildi. Şimdi ise çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Çok yüksek voltajda ışık kullanarak deniz dibindeki canlıları şok edip avcılık yapan firma ve şahıslar denizlerimizde tam anlamıyla bir katliam gerçekleştiriyorlar. Denizlerden çıkartılan milyonlarca yavru ve küçük boyutta balıklar, yağ, un, kedi maması gibi ürünlere dönüştürülerek piyasaya sürülüyor. Deniz dibinin bu şekilde talan edilmesi, çaça balığının yok olmasına neden oluyor. Çaça balığı denizlerde yoksa bu diğer balıklarında yok olması anlamına geliyor. Yetkililerin bu konuda biran önce önlem almasını bekliyoruz.”
Balık çeşitleri giderek azalıyor
Kartal Su Ürünleri Kooperatifi Üyelerinden Hüsnü Yılmaz ve Ersin Fidan her yıl balık çeşitlerinin azaldığına dikkat çekiyor. Kurban Bayramı nedeniyle av sezonunu birkaç gün geç açtıklarını belirten Hüsnü Yılmaz, “Tüm şehir uyurken bizler ekmeğimizin peşine düşüyor ve geceden itibaren balık avına çıkıyoruz. Geçen yıla göre tüm balık çeşitlerinde bir azalma var, bunu göz ardı edemeyiz. Palamut mevsimi Karadeniz de başladı. Önümüzdeki günlerde tezgahlarda palamut ve diğer balık çeşitlerini daha bol ve ucuz olması için havaların iyi gitmesi gerekli” diyor.
Balık çok, karides az
30 yıldır Kartal’da balıkçılık yapan Ersin Fidan ise şunları söylüyor: “Bu sene balık çok olabilir ama karides için aynı şeyi söylemek maalesef mümkün değil. Uygunsuz avlanma şekilleri yüzünden karidesi bu sene tezgahlarda çok daha az göreceğiz. Son zamanlarda fark ettiğimiz başka bir olumsuz durum ise bazı kişilerin demir iskelelerin dibinden çıkarttıkları zehirli midyeleri insan sağlığını hiçe sayarak piyasada satmasıdır. Demir iskeleler su içinde oksitlendiği için üzerinde yaşayan canlıları da doğal olarak zehirliyor” diyerek halkın bu konuda da dikkatli olması ve güvenilir yerlerden alışveriş yapmaları gerektiğini belirtiyor.
Şimdi de bir zamanlar balık cenneti İstanbul’u yaşamış balıkçı İshak Babaya kulak verelim…
İshak Baba 75 yaşında. Denizle çocuk yaşlarda tanışmış ve tam 60 yıl balıkçılık yapmış. Artık emeklilik dönemini yaşadığını ve görevi gençlere teslim ettiğini söyleyerek, yarım asır önceki balıkçı yaşamını bizlerle paylaşıyor: “Bizim zamanımızda bu iş daha samimi, dürüst, denizden ve balıktan anlayan hakkaniyetli insanlar tarafından yapılıyordu. Kovalarımız, ağlarımız her zaman ağzına kadar dolar, kofanaları, torikleri, orkinosları, kılıç balıklarını avlardık. Dilimize pelesenk olan ‘İstanbul’un incisi Boğazımız’ vardı ve balık cenneti olarak bilinirdi. Atalarımızdan devir aldığımız yaşam kültürü sayesinde denize her zaman saygı duyduk ve onun sayesinde bir ömür boyu ekmek yedik, çocuklarımızı okuttuk ve onlara bir gelecek sunduk. Denizin bizlere gösterdiği hoşgörü ve anlayışı hak etmemiz gerekiyor.”
Hangi mevsimde hangi balık yenir ve nasıl yapılır?
Hamsi: Ocak, şubat, kasım, aralık (fırın, tava, ızgara)
Kefal: Ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, ekim, kasım (haşlama, buğulama ve tava)
Sardalya: Temmuz, ağustos, eylül (fırın, haşlama ve ızgara)
İstavrit: Ocak ayından kasım ve aralık ayına kadar (fırın, tava, ızgara)
Lüfer: Ocak, şubat, mart, nisan, eylül, ekim, kasım, aralık (fırın, haşlama, buğulama, tava)
Palamut: Eylül, ekim, kasım, aralık (fırın, buğulama, tava, ızgara)
Uskumru: Ocak, nisan mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık (fırın, tava, ızgara)
Levrek: Şubat, mart, nisan, mayıs (fırın, haşlama, tava)
Mezgit: Şubat, mart, nisan, mayıs (haşlama, tava, ızgara)
Barbun: Ocaktan aralık ayına kadar (haşlama, tava, ızgara)
Tekir: Ocaktan aralık ayına kadar… Eylül ve ekim en lezzetli olduğu zaman (haşlama, tava)
Kalkan: Ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, kasım, aralık (tava, ızgara)
Çipura: Ocaktan aralık ayına kadar… Ağustos ve ekim arası en lezzetli olduğu zaman (tava, ızgara)
Torik: Ocak, şubat, mart (fırın, tava)
Kılıç: Mayıs, haziran, temmuz, ağustos (fırın, ızgara)
NOT: Koyu renk yazılmış tarihler, balıkların en lezzetli olduğu zamanı göstermektedir.