Kişi başına düşen gelirin tatmin ediciliği, insana kendini daima güvende hissettiren sosyal haklar ve suç oranının düşüklüğü gibi pek çok nedeni, Kuzey ülkelerindeki mutluluğun kaynağı olarak göstermek mümkün. Ancak bu objektif faktörlerin dışında bir şey daha var ki, deyim yerindeyse Nordik toplulukların kendini huzur dolu bir fanusta hissetmesini sağlıyor. Gelin 1800’lü yılların başında Danimarka’da ortaya çıkan ve zamanla tüm komşu ülkelere yayılan “Hygge” felsefesine yakından bakalım:
Hygge nedir?
Huggah ya da hoga şeklinde telaffuz edilen hygge’nın kelime anlamını karşılayan tek bir sözcük yok. Konfor, aile, sıcaklık, yuva, güvenlik ve dinginlik gibi kavramların insana verdiği huzurlu hisse karşılık gelen hygge, özellikle pek çok Danimarkalının günlük hayatında sıkı sıkıya sarıldığı bir felsefe.
Kış mevsimlerinin fazlasıyla uzun ve soğuk geçtiği Danimarka için hygee, aslında hiç bitmeyecekmiş gibi duran kış mevsimini katlanılır kılmanın en kolay yolu. Uzun ve kasvetli kış aylarında depresif bir ruh haline bürünmek yerine, hayatın pozitif ve naif yönüne odaklanan bu felsefeyi uygulamaksa adeta çocuk oyuncağı. Siz de bu kışı hygge felsefesiyle daha mutlu ve huzurlu geçirmek isterseniz, kendinizi sarıp sarmalayabileceğiniz yumuşak bir battaniye, loş lambalar ve bol bol sıcak çikolata stoku yaparak işe başlayabilirsiniz!
Danimarkalılar nasıl “Hygge” oluyorlar?
Esas amacı güvenli, huzurlu, sıcak, konforlu ve elbette sevgi dolu bir ortam yaratmak olsa da, hygge’nın da bazı kuralları yok değil. Buna göre hygge felsefesinin ilk prensibi, yavaş ve telaşsız olmak. Negatif duyguları kapının dışında bırakıp hygge köşenize çekildiğinizde, ilk işiniz zihninizin ritmini yavaşlatmak. Bunların dışında hygge’yı layıkıyla uygulayıp bir Danimarkalı kadar mutlu olmak için şu maddeleri es geçmemekte fayda var:
- Daima rahat & yumuşak ve iyi hissettiren şeyler giyin: Sizi sıkan, hareket etmenizi güçleştiren veya teninizi rahatsız eden hiçbir giysinin bu felsefede yeri yok! Kendinizi yumuşacık sabahlıklarla, ipek pijamalarla bir güzel şımartın.
- Çok parlak ve beyaz lambalar kullanmayın: Çünkü gün ışığıyla alakası olmayan bu lambalar melatonin seviyenizi (dolayısıyla mutluluk seviyenizi) düşürecektir. Mümkün olduğunca gün ışığı tonlarında, yumuşak ve loş aydınlatmalar kullanın. Hatta aromatik mumlar yakarak odanın havasını tümden değiştirin.
- Evinizi mis kokular sarsın: Mesela hygge günlerinizde, evinizdeki o nostaljik ve sıcacık atmosferi perçinlemek için kek ya da kurabiye pişirin. Buna zamanınız yoksa koca bir fincan filtre kahve ile kendinizi ödüllendirin. Etrafınızı saran o iştah kabartan kokular, sizi çocukluk yıllarınızdaki mutlu anılarınıza götürmeye yardımcı olacaktır.
- Sevdiklerinizle kaliteli zamanlar geçirin: Mümkünse bu zamanlarda televizyon ve akıllı telefonlarınızı yok sayın. Sadece birbirinize ve aranızdaki paylaşıma odaklanın.
Hygge felsefesinin spiritüel boyutu
Pofuduk battaniyeler, mis kokulu kekler ve etrafımızda sevdiğimiz insanlar… Ancak hygge’nın, insanın kendini şımartmasının ötesinde bir amacı var. Dikkat ederseniz hygge ritüelleri genelde son derece mütevazı hazırlıklar gerektiriyor. Bu da aslında modern insanın unutmaya başladığı “küçük şeylerle mutlu olma” duygusunu canlandırıyor.
Küçük şeylerle mutlu olmayı yeniden hatırlayan insan, sonraki dönemde tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor; mutluluk vaadi ile kendisine dayatılanları reddederek kendi minimalist yaşam döngüsünün mimarı oluveriyor.
Hygge’nın ve Danimarkalıların mutluluğunun ardındaki en önemli sır da hiç kuşkusuz hygge’nın kişiye aşıladığı “anda kalma” bilinci. Yani bir hygge ritüelinde ne geçmiş ne gelecek yoktur. Sadece o ana, şöminede yanan odunların çıtırtısına; sohbet ettiğiniz insanın sözlerine ve içtiğiniz sıcak içeceğin tadına odaklanırsınız. Bunu yapabilmek de zaman içinde, kişinin kendi zihninin patronu olmasını sağlar.
Türk usulü Hygge önerileri
Hygge her ne kadar Danimarkalıların başının altından çıkmış olsa da, biz de Türkiye’de bu felsefeyi kendi yaşam tarzımıza gayet başarılı şekilde uydurabiliriz! Sanırız bu noktada büyükanne evlerinde geçirilen çocukluk günlerine kısa bir yolculuk yapmak yeterli olacaktır. Siz kendi anılarınızda yolculuk ededurun biz birkaç öneriyle geldik bile:
- Kış mevsiminin vazgeçilmezi kestane kebap geleneğini canlandırın. Fırında, sobada ya da ocak üzerinde tavada kestane pişirerek evi misler gibi kokutun ve sevdiklerinizle afiyetle yiyin. Dileyenler mısır da patlatabilir.
- Elyaf yorganlar yerine eski usul yün / pamuk yorganlar kullanın. Hatta geçtiğimiz aylarda, uyurken ağır bir yorgan kullanmanın, kişinin daha kaliteli uyumasına ve oksitosin (şefkat hormonu) salgılamasına yardımcı olduğu açıklandı.
- Aslında Türk örf ve adetleri aileyle vakit geçirmeye son derece önem veriyor. Bu yüzden haftanın en az bir günü aile büyüklerinizi ziyaret edin ve kaç yaşında olursanız olun, onların başınızı okşamasına müsaade edin.
- Orta Asya Türk kültüründe, evde belli aralıklarla adaçayı tütsüsü yapmanın negatif enerjileri kovduğuna inanılır. Siz de ara sıra bu hoş kokulu tütsü ile hem negatif enerjilerden arının hem de sakinleşin.
- Örgü, kanaviçe, ahşap oymacılık gibi sakinleştirici ve yaratıcılığınızı körükleyici bir geleneksel el sanatına başlayın.