Son zamanların en çok takip edilen yogilerinden Çetin Çetintaş, yoga deneyimlerini ve felsefesini takipçileriyle paylaşmaya devam ediyor. Çeşitli ülkelerdeki manastırlarda uzun süre eğitim alan Çetintaş’ın bugüne kadar yayımladığı “Hanuman’ı Bulmak”, “Hayat Sana Ne Anlatıyor”, “Sarı Çiçeği Koklayan Kedi”, “Yoga Sutralar: Bir Yoginin Özgürlük Rehberi I-II”, “Kanada - Gerçek özgürlük kaderin bilgisinin vücuda bürünmesinden gelir” ve “Temel Yoga Eğitmenlik Eğitimi” adında yedi kitabı bulunuyor.
Yoga ile olan ilişkiniz ve yoga eğitmenliğiniz nasıl başladı?
Yogaya sadece kendim için başlamıştım. Pratikleri kendi hayatımı dönüştürmek, kendimin efendisi olmak ve yaşamın derinliklerine inmek için uyguluyordum. Uzak Doğu’dan Türkiye’ye ilk döndüğümde etrafımdaki birçok kişi orada öğrendiklerimi onlara öğretmemi istedi. Sadece onların taleplerinden dolayı, önce kendi etrafımdakilere bildiklerimi ve öğrendiklerimi öğretmeye başladım. Çok kısa bir süre sonra da verdiğim derslere birçok kişi katılmaya başladı.
Seçmiş olduğunuz Brahmaçarya yaşam felsefesini biraz anlatabilir misiniz?
Brahmaçarya, bir çeşit gerçeğin yolunda yürüme pratiğidir. Gerçek olan nedir? Başlayan her şeyin bittiği şu dünyada değişmeyene, aynı kalana ve sonsuz olana nasıl ulaşılabilir? Brahmaçarya pratiği, var olan yaratım enerjimizi kendi içimize döndürerek muazzam bir yaşam gücü ortaya çıkarmaktadır. Bu da yoga pratiğinin zorlu basamaklarının bile suyun toprağa karışması gibi rahat bir hale dönüşmesidir. Böylelikle değişen her şeyle uyumu yaratarak değişmeyen o öze doğru hareketi kolaylaştırır.
Yoga, meditasyon için bir amaç mı, yoksa araç mıdır? Nasıl bir yaklaşımla meditasyona başlamak ruhu daha çok doyurur?
Meditasyon da yoganın bir basamağı. Yoganın her bir basamağı, bir diğerini uygulayabilmek adına elzem bir temel oluşturur. Meditasyon bir amaç değil, bir varoluş şeklidir. Meditasyona beklentisizce oturmak, zaten günlük hayatta sürekli bir şeyler için uğraşırken kendimizle ve düşüncelerimizle uğraş içinde olmadan kalabilmektir. Ruhu doyuracak olan da budur.
Hakkınızda yapılan belgeselde “İnsan, amaçsız ve kimliksiz bir varoluş haline çekilmediği sürece, tam anlamıyla huzuru bulması mümkün değildir” diyorsunuz. İçinde yaşadığımız materyalist dünyada huzuru bulabilmek sizce nasıl mümkün olabilir?
İçinde yaşadığımız dünyada daha etkili iletişimler kurabilmek için kimlik sahibi olmamız gerektiğini sanıyoruz. Kimlikler, elbette ki faydasız değildir ama zaman içinde bu kimlikleri kendimiz sanmamız faydasızdır. Bu kimlikler birer araçtır. Bunu anlayıp bu kimliklerin doğrudan bizi ifade etmediğini fark ederek onlardan özgürleştiğimizde, üzerimizden çok büyük bir yük kalkar. Bu bile başlı başına huzur için yeterlidir.
“Unicorn’un Gözüyle” adlı podcast serinizin bir bölümünde, önermelere göre zihnimiz bir kalıp yaratıyor. Bundan hareketle “İyi veya kötü hissetmeyi kendimize biz öğretiyoruz” diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Mesela birinin kötü biri olduğu önermesine sahip olduğumuzda, önce ondan hoşlanmama duygusuyla uzak durmaya çalışırız. Onun olduğu ortamlarda iyi hissetmez, hatta kötü hissederiz. Zaman içinde, o kişiye âşık olmaya başladığımızı düşünelim. Bu yeni önermeyle, o kişiyi belki hala kötü biri olarak görmeye devam etsek bile, artık onunla olmaktan mutluluk duyar kendimizi onun yanında iyi hissederiz.
Günümüzde yine birçoğumuzun hayatında stres, hız veya hırs faktörü çok ön planda. Bu gibi durumlarda anksiyete ile başa nasıl çıkabiliriz?
Yoga asanaları ve nefes çalışmaları, bunun için muazzam araçlar. Önemli olan, bu egzersizleri bir düzene oturtarak uygulamak. Düzenli pratik muazzam sonuçlar verir. Günümüze kadar yapılan birçok araştırmada da bunlar bilimsel olarak ispatlanmış durumda.
Yoga Sutraları, Sanskrit dilinden Türkçeye çevirme sürecinizi anlatır mısınız?
Uzak Doğu’dayken, kadim metinlerin İngilizce çevirileri üzerinden çalışmalar yapıyordum. Fakat İngilizce çevirileri üzerinden çalışmak bana bir şekilde yetersiz, eksik hissettirdi. Sanskrit yazıtları kendi dilinden okumamın, o yazıtlarla daha derin bir bağ kurmamı ve yazıtlar üzerinde ustalaşmamı sağlayacağını fark ettiğimde, önce kendim için bu çalışmayı yapmaya başladım.
Zaman içinde birbirinden eski ve farklı kadim yazıtlarla karşılaştıkça, bu dille geçirdiğim vakit de arttı. O yıllarda günde 15 saatten fazla Sanskrit yazıtlarla vakit geçirdiğim oluyordu. Zamanla etrafımda bunları öğrenmek isteyen insanlarla karşılaştıkça kendim için çevirdiğim ve çalıştığım bu yazıtlar üzerinden eğitimler vermeye başladım. Sonra bu yazıtların Türkçeye çevrilmemiş olduğunu fark ettiğimde bu kadar değerli metinlerin Türkçede de olması için çalışmalar yapmaya karar verdim.
Son olarak, Kırklareli’de yapımı başlayan yoga okulu/merkezi hangi aşamada? Orada bulunmak için gereken bir kriter olacak mı?
Kaba inşaatı bitmiş durumda. Bu yaz sonuna doğru kısmen açılmasını hedefliyoruz. 2021 sonuna doğru da tüm bölümleri açılmış olacak. Okul içindeyken uyulması gereken kurallar olacak. Yoga pratiğinde yer alan “Yamalar”ı (ahlak kuralları), oraya gelen herkesin uygulamasını bekleyeceğiz. Onun dışında bir kriterimiz bulunmamakta. Pratiğini derinleştirmek isteyen, kendiyle kalmak isteyen, inzivaya çekilmek isteyen ya da orada sunulan eğitimlere katılmak isteyen herkese okulumuzun kapıları açık olacak.