Futbol, eğitim ve bizim çocuklar

Futbol, eğitim ve bizim çocuklar

Hep parlak kariyerlere sahip ünlü futbolcuların hikayelerini okuyoruz. Peki ya çocuk yaşta kulüplerin altyapısına girip kariyerlerine devam edemeyenlerin hikayeleri?

Ülkemizde yaşayan erkek çocukların birçoğu futbolcu olmayı hayal ederek büyür. Aileler, özellikle de babalar genç yaşta milyonlar kazandıran bu sektörde çalışmaları için teşvik ederler çocuklarını. Oysa ancak çok küçük bir azınlık büyük takımlarda oynayabilecek kadar şanslıdır. Peki ya geride kalanlar? Futbol kariyerinin başında sakatlanıp sahalara veda eden, amansız rekabete direnemeyen, amatör ligde oynayıp büyük bir takıma transfer edilmenin hayaliyle yaşayan binlerce genç…

Türkiye Futbol Federasyonu’nun 2013’te yapılan bir araştırmaya dayanarak hazırladığı raporda Spor Toto Süper Lig'de oynayan 18 kulübün altyapılarından yetişen oyuncuların sayısının sadece 30 olduğu yazıyor. Bu şu anlama geliyor: Türkiye’de kendi kulübünün altyapısından yetişen oyuncuların oranı yüzde 7'ye tekabül ediyor. Demek oluyor ki ancak çok yetenekli ve şanslı olanlar bu zorlu çabanın karşılığını alabiliyor. 

 Bu coğrafyadaki futbol tartışmalarında sıkça altyapı eksikliğine değinilir. Buna göre altyapı yatırımlarına gerekli bütçeyi ayırmayan ve gençleri futbol dünyasına doğru şekilde hazırlamayan kulüplerin nice yetenekleri “harcadığı” söylenir. Gelelim bunun nasıl geliştiğine...

Okul hayatı sekteye uğruyor

Türkiye’deki kulüplerin eğitime yaklaşımları sonucunda gençlerin sık antrenmanlar, kamplar ve maçların yoğunluğu nedeniyle eğitim ve futbol hayatları arasında bir tercih yapmaları bekleniyor. Kulüpler okulda başarıyı teşvik etmeyince, hatta ket vurunca gençler yaşıtlarına kıyasla sosyal olarak atıl durumda kalabiliyorlar. Oysa kişinin entelektüel kapasitesini, analitik düşünme becerisini geliştiren fen, matematik, sosyal dersler de bedensel antrenmanlar kadar gerekli futbolda başarı için.

Futbol ve eğitim hayatının çatışmasını yedi yaşından itibaren profesyonel futbolla iç içe olan H.T’nin anlattıklarından daha iyi anlıyoruz: “Okul yönetimiyle kulübün anlaşması vardı. Buna göre bizim kamp ve maç yoğunluğundan dolayı bizlere müsamaha gösterilmesi karşılığında bizlerin okul futbol takımında oynayıp başarı elde etmemiz bekleniyordu.” 

Peki ya futbolcu olamazlarsa...

Profesyonel futbolculuk lisansı alıp sektöre bir biçimde girmiş ama devam etmemiş/edememiş gençler, eğitimlerini de aksatmış oldukları için futbol dünyasından çıktıkları anda sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Antrenmanlarla geçen bir ortaöğrenimden sonra üniversiteye gitmek de çok zorlaşıyor. Hal böyle olunca işsizlik ve depresyon da kaçınılmaz oluyor. Böylece ancak vasat bir iş sahibi olunabiliyor. Bu da gençleri mutsuz ediyor.

H.T. okul yaşamının futbol ile nasıl belirlendiğini şöyle ifade ediyor: “Çok küçük yaşta başladı antrenmanlar, kamplar, maçlar vs. İlk ve ortaokulda eğitim hayatımda zaman zaman aksamalar oluyordu ama esas düşüş kulübün tüm kadroyu bir okula yazdırmasıyla başladı. Okula daha az gidiliyor ve ders hemen hemen hiç işlenmiyordu. Lise hayatım sınavdan sınava okula giderek geçti diyebilirim. Bunun eksikliğini şimdi daha iyi görebiliyorum.” C.B. de benzer bir serzenişte bulunuyor: “Çok küçük yaşlardan beri antrenman yoğunluğundan dolayı eğitim hayatım sekteye uğradı. Liseye kadar ikisini bir arada götürdüm ancak lise yıllarında artan kamp ve maç temposundan dolayı okul artık ikinci plandaydı.”

Rekabetin dayanılmaz ağırlığı

Büyük heveslerle aileleri tarafından futbol dünyasına adım atan çocuklar sonra büyük hayal kırıklıkları yaşayabiliyorlar. Dar bir çevrede sosyal hayatın oldukça kısıtlı olduğu ve rekabetin en üst düzeyde görüldüğü bir hayat, beklentilerle örtüşmeyebiliyor. H.T. bu hayal kırıklığını şöyle anlatıyor: “Küçüklüğümde futbolla çok ilgiliydim. Babam yetenekli olduğuma ikna olduğunda büyük bir takımın oyuncu seçmelerine yazdırdı. Çok aşamalı seçmeleri geçerek altyapıya girdim. Ama futbol dünyası çok yıpratıcıydı. Genç yaşta çok ciddi bir rekabete girmiştim. Bu bezginlikler performansımla paralel ilerleyince futbolu bırakma kararı aldım.” U.M de benzer nedenlerden aynı kararı almış: “Büyük bir kulübün altyapısından sonra 3.ligde profesyonel kariyerime başladım. Ancak hayal ettiğimden çok daha farklı olmasından ve işin içine gelecek kaygısı da girince futbolu erken yaşta bırakma kararı aldım.”

Profesyonel futbol yaşamına sokak arasında futbol oynayarak başlayan C.B. mahalledeki büyüklerin tavsiyesi üzerine babası tarafından bir futbol akademisine yani dört büyük kulüpten birine yazdırılmış. Çeşitli elemeler sonucunda lisanslı oyuncu olduktan sonra dizinde iki defa çapraz bağlarının kopmasından dolayı 21 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalmış.

“Çocuğum spor yapsın ama futbolcu olmasın”

Futbola veda etmek zorunda kalan konuştuğumuz gençlerin hemen hepsi çocuklarına profesyonel olarak asla futbolu önermeyeceklerini söylüyor. "Gençlerin herhangi bir spor dalıyla ilgilenmesini kesinlikle destekliyorum. Ancak iş profesyonel sporculuğa gelince çok iyi düşünmeli, disiplinli ve çok çalışkan olmalısınız. Bunun için de yönlendirilmeye ihtiyaç olabilir. Çünkü rekabet çok genç yaşta başlıyor ve o yaşta her şeyin farkında olamayabiliyorsunuz" diyor C.B. Rekabetçi ortamın çocukları olumsuz etkileyebileceğine vurgu yapan U.M. aileleri uyarıyor: " Futbol sektöründe büyük paralar döndüğünden dolayı rekabet çok üst seviyede. Ve bu rekabete çok küçük yaşta giriyorsunuz. Aileler bilinçli olup bu rekabetin çocuklarına ne şekilde etki edeceğini iyi düşünmeli."

E.A., futbolda başarılı olmak için zannedildiği gibi sadece yetenekli olmanın yetmediğine, çevrenin de çok önemli olduğuna dikkati çekiyor ve ekliyor: “Çok sıkı çalışmak gerekli; çünkü futbolculuk çok nankör bir meslektir. Kendinize bakmadığınız zaman karşılığını hemen alıyorsunuz. Benim ilerde bir ailem olursa eğer kendi çocuğumun sporla iç içe olmasını isterim ancak sadece hobi amaçlı. Okulun her zaman ön planda olmasını isterim.”

Her sporun ve iş dalının olduğu gibi futbolun da riskleri, olumsuz yanları var kuşkusuz. Bir kere yetenek hiçbir zaman tek başına futbolda başarılı olunacağı anlamına gelmiyor. Yıldızınızın parlaması da sonsuz bir kariyer vadetmiyor. Sakatlıklar parlak bir yıldızı bir günde söndürebiliyor. Bu yüzden ailelerin çocuklarını profesyonel futbol dünyasına kazandırmak için çabalamadan önce bu risklerin farkında olmaları gerek. Daha da önemlisi mutlaka çocukların alternatif bir kariyer sahibi olabilecek şekilde donatılması, eğitim hayatlarının ihmal edilmemesi öneriliyor.