Dünya ticaretindeki deniz kazalarına borçlu olduğumuz sigorta sektörü, Osmanlı’ya da deniz yoluyla geliyor. Yazıda bahsi geçen tarihi sigorta levhalarının ise muzip bir hikayesi var.
Sigorta müessesesi, tarihi kayıtlara göre dünyada, 15. yüzyıl itibarıyla deniz ticareti vesilesiyle gemi ve malları korumak amacıyla uygulamaya geçiyor. Osmanlı Devleti’ne de yine deniz taşımacılığı ile giriyor. Kanunen ise 1863 tarihli Ticaret-i Bahriye Kanunnâmei Humayûn’da ilk sigorta hükümlerine rastlıyoruz.
Dünyada olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda da ilk uygulanan sigorta türü de yine muhtemelen deniz nakliyat sigortası. Sigorta işlemleri özellikle İstanbul, İzmir, Trabzon gibi limanlardaki yabancı sigorta şirket temsilcileri yoluyla ya da bireysel sigortacılar tarafından gerçekleştiriliyordu.
Görsel Kaynak: devletarsivleri.gov.tr
Osmanlı Arşivlerine bakıldığında da 1775 yılındaki bir belge, bize bu konuda güçlü bir argüman veriyor. Belgeye göre Fransız Elçiliği, Dals Nam isimli Fransız kaptanın, Orfan iskelesinden İstanbul’a naklettiği buğdayı tersane ambarına teslim etmiş olduğunu beyan eder. Buna göre de nakliye ücreti ile sigorta priminin ödenmesini talep eder. Bu bir sigorta uygulaması olarak kabul ediliyor.
Eksikliklerine rağmen 18’nci yüzyılın son çeyreğinde sigorta uygulaması nakliyat işlemleriyle birlikte dahi olsa ilk defa belgelere yansıyor. Sigorta uygulamalarının devlet ile tüccarlar arasındaki anlaşmalara ait olması ayrıca dikkat çekici. Bu durum bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nda erken dönem sigortacılık uygulamalarının devletin de taraf olduğu ticaret işlemleri sayesinde geliştiğini gösteriyor.
Sigorta şirketlerinin girişi
Sigorta şirketlerinin Osmanlı’daki varlığına bakıldığında tarihçe 1831 yılına uzanıyor. İtalya'nın Trieste kentinde kurulan Generali, 1863'te İstanbul'da ilk acentesini açıyor. Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Umum Sigorta Şirketi’nde İngiliz ve Fransızlara ait olan hisselerin, müttefiki olan Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun sigorta şirketi olan ASSICURAZIONI GENERALI S.p.A.’ye devrini sağlıyor. İstanbul Umum Sigorta olarak değişen adı ile sigortacılık faaliyetlerini sürdüren şirket, İstanbul Ticaret Odası’na ise 10 Ağustos 1927 yılında kayıt oluyor.
Görsel Kaynak: sigortacigazetesi.com.tr
Osmanlı’yı koruyan sigorta levhaları!
Yazının başlığına konu olan muzip hikâyeye gelirsek… Ömer Seyfeddin’in bir öyküsünde hikâyenin ana kahramanı, “bir ‘Şark’ meftunu” diye tanımladığı genç bir Frenk’le tanışıyor. Kahraman, İstanbul hayranı bu gencin, İstanbul’un yıkık mahallerini gezdikçe şehrin salaş görüntülerine hayranlığının artığını anlatır.
Hikayede kahramanımız bu meraklı Frenk gencinin şaşkınlığını, evlerin üzerinde gördüğü “maşallah” levhalarını millî sigorta şirketinin amblemi sanan başka bir Frenk ile kıyaslar. Bu ayrıntı, Frenklerin bakışıyla olduğu kadar, bizim aktaracağımız muzip hikâyeyle de bağı açısından önemli.
Ömer Seyfettin'in hikayesinde de bahsi geçen o başka Frenk, anlatıya göre Fuat Paşa’nın o dönemlerde sigortacıların ilgisine mazhar olan İstanbul’u gezdirdiği İngiliz sigorta şirketi mesullerinden biridir. Bu sigorta şirketi yetkilisi, gezi sırasında şehrin binaları üzerinde sıklıkla gördüğü “yâ Hâfız” levhalarının ne olduğunu Fuat Paşa’ya sorunca, paşa da nüktedan bir üslupla Allah’ın koruyuculuğuna işaret ederek, levhaların “Osmanlı sigorta şirketinin tabelaları” olduğunu söyler.
İstanbul’da şimdilerde bu güzel tarihi levhalar ya da oymalar, ancak tarihî bölgelerde görülebiliyor. İstanbul’un tarihi binalarının duvarlarında yer alan bu özel levhaların en bilinenlerinden birkaçı şöyle:
Görsel Kaynak: www.dunyabizim.com
Maşallah: En çok bilineni maşallah (mâşâallâh) cümlesidir. Bu karede Beylizade Ahmed Raşid Efendi’nin 1777’de Rumeli Hisarı’ndaki Hacı Kemalettin Camii’nin avlusuna yaptırdığı çeşmenin alnı görünüyor.
Görsel Kaynak: dunyabizim.com
Yâ Mâlike’l-mülk: Bahçekapı’daki Hamidiye Caddesi üzerinde, Mimar Kemaleddin Bey’in elinden çıkmış Vakıf Han’ın yanındaki Agopyan Han girişinden bir kesit görülüyor. 1921 tarihli kapı üzeri yazısına ek olarak çatı hizasında hicrî takvimle 1921’i işaret eden 1340 tarihli “yâ Mâlike’l-mülk” yazısı bulunuyor. “Yâ Mâlike’l-mülk”, Allah’ın 99 isminden biri olup “ey mülkün sahibi” anlamına geliyor.
Görsel Kaynak: dunyabizim.com
Yâ Hâfız: Yâ Hâfız da Esmaü’l-Hüsna’dan ve hikâyeden de anlaşılacağı üzere en sık görülenlerdendir. “Ey koruyup kollayan” anlamına geliyor. Macar Kardeşler Caddesi’nin başındaki saçak üzerine düşülmüş.
“yâ Hafîz”: Bu örnek genel itibarla “yâ Hâfız” levhasıyla karıştırılır ancak burada “yâ Hafîz” yazıyor. Aralarında anlam olarak bir fark yok. Mimar Kemaleddin’in 1918’de Fatih bölgesini kavuran yangınlardan sonra apartman olarak inşa ettiği fakat günümüzde otel olan bu blokların tepesinde iki adet “yâ Hafîz” yer alıyor.
Görsel Kaynak: dunyabizim.com
“Eûzü bi kelimâtillâhi’t-tâmmâti min şerri mâ halak”: Yeni Cami Caddesi’ndeki iki katlı yapıda “Eûzü bi kelimâtillâhi’t-tâmmâti min şerri mâ halak” yazısı görülüyor. Madalyonun tarihi 1875’e uzanıyor. Bu dua, “yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım” manasına geliyor.
Geçmişten bugüne insan, tıpkı binalara yerleştirilen bu tabelalarda olduğu gibi olumsuzluklardan korunmak için çabalamış. Kâh dua ve ritüellere sığınmış, kâh can ve mal güvenliklerini korumak için çeşitli tedbirler almış. Günümüzde ise sigorta dünyasının geldiği noktada özellikle ticaret erbapları için tedbir konusunda birçok alternatif bulmak mümkün. Quick Sigorta’nın yeni sigorta paketi Basiretli Tacir İş Yeri Sigortası da sunduğu özellikleriyle dikkat çekiyor. İncelemek ve bilgi almak için tıklayın.
Kaynaklar
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri
Sadullah Yıldız’ın www.dunyabizim.com sitesi için hazırladığı
17 Haziran 2017 tarihli İstanbul Duvarlarında 'Sigorta Şirketi' Levhaları yazısı.