İnternet çağında fikir işçiliği: Dijital göçebelik

İnternet çağında fikir işçiliği: Dijital göçebelik

Ofisin dört duvarı arasında sıkışıp kaldığınızı hissedenlerden misiniz? O zaman sizi dijital göçebelerle tanıştıralım… Belki hayatları size ilham verir.

Kendimi iş hayatının göbeğinde bulduğum ilk andan beri, tüm gün bakışmak zorunda olduğum ofis duvarlarının ardında bir çalışma hayatının mümkün olup olmadığını merak edip durdum. Hayallerimde hep bilgisayarımın fonunda sürekli değişen doğa manzaraları, bambaşka frekanslardan insanlardan edindiğim tecrübeler ve yeni hikayeler vardı.

Yıllar içinde internet sektörü geliştikçe, şimdiye dek ofis masalarının üzerinde –biraz amacına aykırı- kullandığımız dizüstü bilgisayarlarımızı bir çantaya koyup dünyanın herhangi bir yerini bir dakika içinde ofise çevirebileceğimizi öğrendim. Hani Yılmaz Erdoğan’ın şahane filmi Vizontele’de Emin karakterinin dediği gibi “Vallahi benim aklıma gelmişti!” diyerek, hayallerimde eski günümüz iş jargonunda yeni olan “dijital göçebelik” kavramını araştırmaya koyuldum.

Nedir bu dijital göçebelik?

İngilizce karşılığıyla “Digital nomad” kavramının geçmişi aslında internetin bir sektör olması kadar eskiye dayanıyor. Dijital göçebeler, internet, mobil cihazlar ve bulut tabanlı teknolojileri kullanarak, işlerini dünyanın herhangi bir noktasında çevrimiçi olarak icra edebilen topluluğa verilen isim. Genelde “co-working space” adı verilen paylaşımlı açık ofislerde çalışmayı tercih eden dijital göçebeler, aynı zamanda internet erişimi hızlı kafelerde, kütüphanelerde hatta mobil internetin sorun çıkarmadığı orman ve plajlarda bile tam gaz çalışıyorlar!

Tayland’daki Koh Lanta adasında bulunan KoHub isimli paylaşımlı ofis dijital göçebelerin gözdesi.
Tayland’daki Koh Lanta adasında bulunan KoHub isimli paylaşımlı ofis dijital göçebelerin gözdesi.

Önemli bir çoğunluğunu yazılım geliştirici, grafik tasarımcı, editör, çizer ve dijital pazarlama uzmanlarının oluşturduğu dijital göçebeler, kur farkının avantaj olduğu ülkelerde daha uzun kalmayı tercih ediyorlar. Örneğin Tayland, Singapur, Hindistan ve hatta Türkiye dijital göçmenler için en ideal duraklar arasında.

Başka bir çalışma modeli gerçekten mümkün mü?

Peki sosyal medyada gördüğümüzde çok kıskandığımız hatta sürekli tatilde olduklarını düşündüğümüz dijital göçebelerin yaşam tarzı gerçekten sürdürülebilir mi?

Ben yaptım, oldu! Koh Samed / Tayland
Ben yaptım, oldu! Koh Samed / Tayland

İşte bu modelin uygulanabilirliğini deneyimlemek için, geçen yılın sonunda çıktığım ve tüm ülkeyi deyim yerindeyse karış karış gezdiğim uzun Tayland seyahatinde, hiçbir işimi askıya almadım ve uygun gördüğüm her yerde çalışmaya devam ettim. Kimi zaman bir kahve dükkanında ya da bir otel lobisinde; kimi zaman sessiz bir plajda ya da sakin bir nehir kenarında oturup çalışabilmenin sadece ve sadece içsel motivasyona bağlı olduğunu görmek gerçekten heyecan vericiydi.

Artılarından bahsetmem gerekirse bir kere ayağınızda parmak arası terliklerle, hiçbir ofis kuralına bağlı kalmadan özgürce çalışmanın verdiği his gerçekten şahane. Hele hele reklam, pazarlama ya da tasarım gibi insanlardan ve hikayelerden beslenen bir iş yapıyorsanız değmeyin keyfinize! Ancak elbette her işin olduğu gibi dijital göçebeliğin de zorlukları yok değil. Özellikle Güneydoğu Asya ve Latin Amerika gibi alt yapısal anlamda yavaş gelişen bölgelerde çalışmayı tercih ettiyseniz, internet servis sağlayıcınız ile girişeceğiniz sinir harplerine ve vakitli vakitsiz elektrik kesintilerine hazırlıklı olmalısınız. Ya da kültürel anlamda tamamen yabancı olduğunuz bir coğrafyada karşılaşabileceğiniz bazı insani problemler size mini mini yeni krizler armağan edebilir.

Asya’yı avucunun içi gibi biliyor: Zeynep Gabralı

Şimdi yukarıda bahsettiğim tüm bu deneyimleri benim gibi “demo” olarak yaşamak yerine, hayatına yaymayı tercih eden cesur bir kadından bahsetmek istiyorum size: Zeynep Gabralı.

Dijital göçebelik konusuna iyiden iyiye kafayı taktığım günlerde Instagram’da tanıştığım Zeynep, o sıralar Tayland’ın Krabi bölgesinde yaşıyor ve çalışıyordu. Zeynep’in paylaşımları dijital göçebeliğin en filtresiz ve maskesiz halini yansıtıyor. Bir Türk olarak Asya’nın pek çok farklı bölgesinde yaşayan Zeynep, yolculuğunun başlangıcını şu şekilde anlatıyor:

Zeynep, Türkiye’de çözüm ortağı olduğu bir ajansın yöneticisiyle Tayland’da toplantı yaparken.
Zeynep, Türkiye’de çözüm ortağı olduğu bir ajansın yöneticisiyle Tayland’da toplantı yaparken.
“Yolculuğa ilk olarak kendimden başladım diyebilirim. Bir sabah uyandım ve mutsuz olmanın, rutin hayatın, iş stresinin beni yorduğunu fark ettim. Uzun uzun düşünmedim hiç, bir anda karar verdim. Bilgisayarımı açıp aklıma gelen ilk ülke olan Bali’ye bilet aldım.”

Dijital pazarlama stratejisti olan Zeynep’in Bali ile başlayan yolculuğu, Endonezya’dan Tayland’a, Singapur’dan Malezya’ya doğru tam gaz devam ediyor. Halen Malezya’da bulunan ve evini kendisi gibi dijital göçebe olan bir çift ile paylaşan Zeynep’in “Ohhh hayat size güzel” diyenlere ise açıklayıcı bir cevabı var:

Bali Ubud’da gerçekleşen bir start-up etkinliğinde konuşmacı olarak yer alan Zeynep, bu tip etkinlikleri mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyor.
Bali Ubud’da gerçekleşen bir start-up etkinliğinde konuşmacı olarak yer alan Zeynep, bu tip etkinlikleri mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyor.
“Ben açıkçası bir sponsorla, bir birikimle gezmiyorum ya da tatil yapmıyorum, keşke o insanlar kadar şanslı olabilsem ben de turist gibi gezebilsem. Yola çıkarken çok az bir birikimim vardı en başında; onu da ilk aylarda taşınma masrafı olarak kullandım. Standart bir ofis insanından tek farkım lokasyon bağımsız gezerek çalışmam. Yani bir ay çalışmazsam gezmeyi bırakmam gerekir. Genellikle bir ülkede ortalama 3-4 ay yaşıyorum. Lokal semtlerde ve yerli insanlarla geçen düşük bütçeli bir hayatım var. Yemeğimi kendim yapıyorum, pazarıma kendim gidiyorum, çamaşırımı elde yıkıyorum.”
Tayland
Tayland

Fotoğraf kaynak: Instagram.com/zeynepgabrali

Zeynep, bir yıla yaklaşan dijital göçebelik macerasında şimdiye dek çok mutlu olsa da, Türkiye’yi, Türk mutfağını, insanımızın sıcaklığını özlemek ve saat farkından dolayı günlerin birbirine girmesi gibi ufak zorluklarla da karşılaştığını söylüyor. Ve macerası boyunca yaşadığı en kötü anıyı şu sözlerle anlatıyor:

“En kötü maceram, Bali’de yaşadığım motor kazası sonrası lokaller tarafından uğradığım saldırı oldu. Kazadan sonra yaralı halimde beni bir kenara çekip dövmeye kalktılar. Param ve telefonum çalındı. Benim için biraz travmatik bir olay oldu. Yaralarımın iyileşmesi çok uzun zaman aldı, hatta bacağımda ve kolumda iz kaldı, ben bunlara Bali Kiss adını taktım. Hayatım boyunca bu yolculuğun anısı olarak bende kalacaklar.”

Dijital göçebelik için en uygun lokasyonlar hangileri?

İş yaşamına dijital göçebe olarak devam etmeye niyetlenen Türk vatandaşları için en ideal bölge elbette Güneydoğu Asya. Ilıman iklimi, Türk Lirası’nın bu bölgedeki kur avantajı ve bölgedeki ülkelerin vize konusundaki esneklikleri kesinlikle büyük bir avantaj sağlıyor. Yerel saat itibariyle Türkiye’den ortalama 3-4 saat ileride olan Tayland, Endonezya, Singapur, Kamboçya, Vietnam, Laos ve Malezya gibi ülkeler, bu açıdan da Türkiye’ye uzaktan iş yapan dijital göçebeler için oldukça avantajlı bir ortam oluşturuyor.

Son yıllarda dijital göçebelerin en az Güneydoğu Asya ülkeleri kadar ilgi gösterdikleri bir başka bölge de Türkiye’nin yanı başında bulunan Balkan ülkeleri. Özellikle Arnavutluk, Karadağ ve Bosna-Hersek hem kültürel yakınlığı hem de yaşamın ekonomik oluşu nedeniyle üç-dört ay yaşanabilecek elverişli ülkeler. Balkanların dışında Orta Amerika’nın yemyeşil ülkesi Kosta Rika ve Türkiye’ye sadece üç saatlik bir uçuş mesafesindeki Dubai de dijital göçebelerin en çok tercih ettiği lokasyonlar arasında.

Costa Rica
Costa Rica

Son olarak, benim gibi rüyalarında ülke ülke gezip mesleğini yaparak para kazanmaya devam ettiğini gören dijital göçebe adayları için Zeynep’in şu cesaret verici sözlerini şuraya bırakayım:

“Ben hayatım boyunca hayallerimin peşinden gittim. Tüm eleştirilere, yorumlara kulak tıkadım hala da tıkıyorum. Sanıyorum hayatınızı sadeleştirdiğiniz zaman gerçek mutluluğa ulaşabiliyorsunuz. Kendi hayat standartlarınızdan vazgeçip bu riski almaya karar verdiğinizde yaşama çok daha fazla tutunuyorsunuz. Risk almaktan ve yeniliklerden korkmayın, çünkü hayat size hep yardımcı oluyor.”