Dismorfofobi Nedir?
Son derece fit bir vücuda sahip olsa da göbeğinden, kalçasından veya vücudunun herhangi bir yerinden devamlı olarak şikayet eden birileri vardır çevrenizde. Onlara hiç kızmayın; dismorfofobik olabilirler!
Bu hastalık, 1886 yılında Psikiyatr Enrico Morselli tarafından tanımlanmasına rağmen 1997’de rapor edilerek psikiyatri literatürüne ‘’beden dismorfik bozukluğu’’ yani ‘’dismorfofobi’’ olarak geçti. Dismorfofobikler, bedenlerinde olan ya da olduğunu varsaydıkları en ufacık bir kusuru bile sürekli gözlerinde büyüterek bu kusuru düzeltmeye çalışıyor, ondan kurtulmayı takıntı haline getiriyorlar. Kusurlarını görmek istemedikleri için ya aynalardan kaçıyorlar ya da sürekli olarak aynaya bakarak kendilerini inceliyorlar. Bu nedenle Türkçeye ‘’ayna hastalığı’’ olarak da geçmiş durumda. Daha da önemlisi bu rahatsızlık, depresyona kadar çeşitlenen daha pek çok psikolojik probleme neden olabiliyor.
“Kimi ağır vakalarda kişi bedenine zarar verebilir”
En çok saç, cilt, burun, meme, kulak, dudak gibi organlarda görülen dismorfofobi, hastaların günlük hayatlarında da pek çok sorun yaşamasına neden oluyor. Uzman Psikolog Serap Duygulu’ya göre bazı ağır vakalarda kişi, kendisinde var olduğuna inandığı bedensel kusur konusunda çevresindekileri ikna edemediğini gördüğünde, gerçek anlamda kendisine ve sorunlu olduğunu düşündüğü organına zarar verebiliyor. Bu rahatsızlığın genellikle içe kapanık, arkadaş edinmekte sorun yaşayan, insanların yargı ve düşüncelerine çok önem veren kaygılı kişilerde daha sık görüldüğünü vurgulayan Serap Duygulu ayrıca şunları belirtiyor: “Bedeni hakkında bu kadar çok takıntıya sahip olmak, bireyin tüm sosyal yaşantısını ve sosyal ilişkilerini bozacak kadar kötüleşebilir. Zira birey sadece kendisi ve bedeni hakkındaki olumsuz yargısına dair konuşmak isteyerek çevresindeki insanların düşüncelerini öğrenmeye çalışır ve duyduğu hiçbir olumlu yoruma inanmaz.’’
Psikiyatri ya da psikoloji klinikleri yerine estetik cerrahi!
Beden dismorfik bozukluğu, çocukluk veya ergenlik dönemi travmaları, çevre-kültür baskısı, kalıtımsal faktörler gibi pek çok nedenle özellikle 20’li ve 30’lu yaşlarda ortaya çıkıyor. Dismorfofobisi olan kişiler yaşadıkları problemin kaynağını psikolojik olarak değil de tamamen bedensel olarak gördükleri için genelde hasta olduklarının farkında olmuyorlar. Bu yüzden bedenlerinde onlara rahatsızlık veren yeri düzeltmek ya da gizlemek için dermatoloji veya estetik cerrahi kliniklerine başvuruyorlar. Gerçek veya hayali fiziksel kusur giderildiğinde dahi tam olarak rahatlayamayan hastalar, aynı kusurun başka bir noktasıyla ilgilenmeye veya yeni hayali kusurlar bulmaya başlıyorlar.
“Kadın ve erkeklerde eşit oranlarda görülüyor”
Kadıköy Toplum Sağlığı Merkezi’nden Psikolog Arife Kır “Dismorfofobinin popülasyondaki dağılımını incelediğimizde, toplumdaki genel kanının aksine kadın ve erkeklerde eşit oranda görülen bir rahatsızlık olduğunu görüyoruz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Hastalığın dağılımı cinsiyete göre değil, cinsiyetleri etkilediği vücut bölgelerine göre farklılaşıyor. Örneğin erkeklerde sorun daha çok cinsel organlar, kıllanma problemleri ve saç dökülmesi üzerine yoğunlaşırken, kadınlarda meme, bel bölgesi, bacaklar ve saç rengiyle ya da yapısı üzerinde yoğunlaşıyor”. Kır’a göre algılanan söz konusu kusuru makyaj, abartılı giyim tarzı gibi dışarıdan müdahale yoluyla gizleme davranışı ise kadınlarda daha sık görülüyor. Son yıllarda sosyal medyanın da gücünü artırmasıyla toplumun çizdiği güzellik ve mükemmellik algısının daha görünür hale gelmesi, özellikle gençlerde bu hastalığın fazlalaşmasına ve yaşamın işlevselliğinin sekteye uğramasına neden oluyor.
Dismorfofobi son yıllarda artış gösteriyor
Psikolog Serap Duygulu’ye göre dismorfofobinin son yıllarda artmasının sebeplerinden biri toplumsal olarak estetik algılarımızın değişmiş olması. “Giderek daha fazla kişinin estetik uzmanlarına başvurduğunu ve özellikle göğüs, genel yüz operasyonları geçirdiğini gözlemliyoruz” diyor ve şunları ekliyor: “İletişim ve teknoloji alanlarındaki gelişmeler de estetik operasyonların daha çok kabul görmesinde önemli etkenler arasında sayılabilir. Sosyal paylaşım platformlarında insanların birbirleriyle olan iletişimi ve etkileşimi arttıkça, kişilerin kendilerine yönelik estetik kaygılarında da ciddi anlamda artışlar başlamış durumda. Daha iyi ve güzel görünmek, daha iyi giyinmek, daha pırıltılı hayatlar sürmek gibi isteklerin artışı, dismorfofobi rahatsızlığına doğrudan sebep olmasa bile tetikleyen etkenler arasında görülebilir.”
İlaç tedavisiyle psikoterapi bir arada yürütülmeli
Ciddi bir rahatsızlık olan dismorfofobi için psikiyatri kontrolünde ilaç tedavisi görmek kadar psikoterapi desteği almak da oldukça önemli. Bireylerin sanat, spor ve sosyal etkinlikler gibi kendilerini ifade edebileceği alanların iyileştirici gücünden yararlanmasının da tedavi sürecinde büyük bir paya sahip olduğunu vurgulayan Duygulu, gönüllü çalışmalarda yer almanın ve başkalarına yardım etmenin de tedavi sürecinde işe yaradığının altını çiziyor.