Sağlıksız beslenme ve özellikle de asitli içeceklerin tüketilmesi insan sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerin başında geliyor. Vücudumuzdaki sıvı oranının asidik değerlerden temizlenmesi, yani alkali duruma geçmesi, yapacağımız basit çalışmalarla mümkün. Kimya mühendisi ve spiritüel danışman Yasemin Derya Metin alkali beslenmenin inceliklerini anlattı.
Vücudumuzun yüzde 75’ini oluşturan suyun, yaşadığımız şartlar ve sağlıksız beslenmeden dolayı, alkali olması gerekirken, asidik duruma geçmesi sağlığımızın bozulmasına ve hastalıklara karşı savunmasız hale gelmemize sebep oluyor.
Kimya mühendisi ve spiritüel danışman Yasemin Derya Metin, alkali beslenmeyi nasıl gerçekleştireceğimizi, vücudumuzu nasıl koruyup hastalıklara karşı dayanıklı hale getireceğimizi anlattı.
Kendinizden bahseder misiniz?
1978, Adıyaman doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Kayseri’de tamamladım. 2000 yılında İnönü Üniversitesi Kimya Mühendisiliği’ni bitirdim. 2001 yılında İstanbul’a yerleştim ve 10 yıl boyunca üretim sektörü ağırlıklı olmak üzere çeşitli sektörlerde kimya mühendisi olarak çalıştım. Çalışma hayatım boyunca hayata farklı pencerelerden bakmayı sağlayacak enerjisel şifa teknikleri eğitimleri aldım. 2013 yılı sonunda çalıştığım sektörden ayrıldım ve spiritüel danışmanlığa başladım. Ruhsal gelişim yolunda yürümek isteyenlere bir rehber olması için, içinde meditasyon ve olumlamaları da içeren Hayatı Kolaylaştırıyorum kitabını yazdım. Şu sıralar ikinci kitabımın üzerinde çalışıyorum.
Alkali beslenmenin genel tanımı nedir?
Vücut yapımızın normalde alkali olması gerekiyor. Alkali olmayı, vücut sıvımızın PH değerinin 7.0 üzerinde olması olarak tanımlayabiliriz. Ancak yaşadığımız şartlar ve beslenme alışkanlıklarımızdan dolayı vücudumuzdaki asit oranı artıyor. Gazlı içecekler ve kafein vücudumuzdaki suyun asidik oranının artmasına sebep oluyor. Vücut uzun süre asidik halde kalırsa fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar ortaya çıkıyor.
Bedenimizdeki suyu nasıl alkali hale getirebiliriz?
Benim yaptığım çalışmalar iki aşamalı. Öncelikle bilimsel yöntemlerle bedenimizdeki suyu alkali hale getirmek için aldığımız sıvılara ve besinlere bir düzenleme getiriyorum. İkinci aşama düşünce şeklimizin değişimiyle ilgili. Düşüncelerimizin ve duygularımızın yediğimiz ve içtiğimiz besinler üzerinde direkt bir etkisi var. Çeşitli olumlama yöntemleriyle bu etkiyi yaratmayı öğretiyorum.
Vücudumuzun yüzde 75’ten fazlası sudan oluşuyor. Biz aslında seyreltik bir tuzlu su çözeltisi içindeyiz. Bu su yoğunluğunu asitten arındırıp alkali hale getirmeye başladığımızda sağlıklı ve mutlu bir duruma geçiyoruz. Bu da vücutta bir “domino taşı etkisi” yaratıyor ve diğer problemlerin çözümünde büyük rol oynuyor. Vücut alkali hale geçtiğinde, insandaki hayat döngüsü çok kaliteli bir hale geliyor ve hastalıklara bağışıklık artıyor. Bunlar ömrün uzamasını da sağlıyor.
“Asidik vücut daha çok yoruluyor”
Alkali vücut ve asidik vücut arasındaki farklar nelerdir?
Vücut alkali olduğu zaman vücuttaki organlar ve sistemler daha sağlıklı çalışıyor. Çünkü normal şekli bu. Ancak vücut asidik olduğu zaman, kendini dengeleyebilmek için daha fazla yoruluyor. Vücut enerjimizin yüzde 40’lık bölümü yaşam fonksiyonlarını sürdürülmesi için gerekli. Yüzde 60’lık oran ise bağışıklık sistemi ve organ ile dokuların yenilenmesi için kullanılıyor. Biz vücudumuzu asidik hale getirdiğimizde bu yüzde 60’lık kısım vücudu tekrar alkali hale getirmek için uğraşıyor. Yani bedenin yenilenmesi için gerekli enerji başka bir iş için kullanılmış oluyor.
Alkali beslenerek hangi hastalıklardan korunabiliriz?
Alkali tarzda beslendiğimizde, sedef hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığı arkamızda bırakıyoruz. Bağışıklık sistemimiz güçleniyor ve hastalıklara karşı daha dirençli oluyoruz. Özellikle grip ve soğuk algınlıkları yaşanmıyor veya çok kısa sürüyor.
Piyasadaki sular ne kadar alkali?
Piyasada satılan suların bazılarının üzerinde PH değerleri yazıyor. PH değeri 7 ve üstünde olanlar alkali sayılıyor. Asidik bünyede olan bir kişinin PH değeri 5.5 seviyesinde oluyor. Bunu yükseltmek için PH değeri 7 ve 8 olan sıvılar tüketmeniz ve asidik ya da kafeinli içecekleri bırakmanız gerekiyor. Vücudu alkali hale getirmek için PH değeri yüksek sular tüketmek bir yöntem. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu var: Bu suların içindeki kimyasallar, böbrek taşı oluşturabiliyor. Bu tip suların yerine benim daha basit ve risksiz bir önerim var. Bikarbonat kullanmak tamamen sağlıklı bir yöntem.
“Günlük bir çay kaşığı İngiliz karbonatı...”
Bikarbonatı nasıl kullanacağız?
“İngiliz karbonatı” adıyla eczanelerde satılan sodyum bikarbonat vücudun alkali hale dönüşmesine etken olan maddedir. Su içinde çözüldüğünde kimyasal olarak bikarbonat iyonları suyun PH değerini 8 ve üzerine çıkarır. Bu suyu tükettiğinizde de vücudunuz yavaş yavaş alkali hale gelmeye başlar. Bikarbonatı aktarlardan almak yerine eczanelerden almak daha doğru. Günlük bir çay kaşığı İngiliz karbonatı, iki litre suya karıştırılarak tüketilebilir. Direkt tüketilmemeli suya karıştırılarak tüketilmeli. Sıcak suda daha çabuk çözünür.
Bunun dışında bedeni alkali duruma getirecek neler var?
Elma sirkesi de suyu alkali hale getirmek için çok önemli bir element. Elma sirkesi içindeki asit, suyla karıştığı zaman tampon etkisi yaratıyor. Yani siz gün içerisinde asidik içecekler içtiğinizde, bu elma sirkesi bir tampon etkisi yaratıp vücudunuzdaki asit oranının yükselmesini engelliyor. 2 litre suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi karıştırıp tüketmek vücuttaki asit yükselmesini durduracaktır. Ayrıca sağlıklı tuz tüketimi de çok önemli. Tuzdaki sodyum iyonları hücresel beslenmeyi sağlıyor. Vücudumuzda yeterli tuz yoksa hücreler beslenemiyor. İstediğiniz kadar beslenin, hücresel düzeyde beslenme sağlayamıyorsunuz. Normal rafine tuz yerine, Himalaya tuzu ya da kaya tuzu kullanırsak hücresel beslenmeyi sağlayabiliriz.
Duygu ve düşüncelerimizin vücudumuza olan etkileri neler?
Danışanlarıma ikinci aşamada verdiğim eğitim tam da bu. Önce vücut kimyasını olumlu bir düzene sokuyor ve sonra bunu düşünce yapımızı olumlayarak destekliyorum. Düşüncelerimizin suya etkileri teorisinin temeli Masaru Emoto’nun yapmış olduğu deneylere dayanıyor. Emoto, suyu kristalize hale getirip fotoğraflarını çekiyor. Aynı şekilde kanalizasyondan alınan bir su örneği dondurularak fotoğrafı çekiliyor ve kristallerin bozuk yapısı gözleniyor. Sonra aynı kanalizasyon suyunun güzel sözler ve dualarla frekansı yükseltiliyor ve tekrar fotoğraflanıyor, sonunda su kristallerinin formunda gözle görünür bir iyileşme görülüyor. Bizim de büyük bir oranımız su olduğu için, üzerimize giydiğimiz tişörtlerdeki yazılar, dinlediğimiz müzikler, konuşmalarımız ya da düşüncelerimizin hepsi suya kaydolmaya başlıyor. Çünkü suyun, yapısı gereği etraftaki tüm elementleri içinde toplayabilen, absorbe edebilen bir yapısı var. Bu yüzden negatif düşüncelerimiz, öfke ve nefret içimizdeki suyun asidik hale gelmesinde çok etkili. Pozitif duygular; neşe ve mutluluk ise vücudu alkali hale getiriyor.
“Pozitif olun, olumlamalar yapın”
Bu aşamayla ilgili verdiğiniz eğitimlerin niteliği nedir?
Masaru Emoto’nun çalışmalarında, suyu en iyi şekilde kristalize hale getiren kelimeler sevgi ve şükran kelimeleri. Sözlerin frekansı sandığımızdan çok daha güçlü. Bu tür pozitif kelimeleri daha fazla kullanırsak vücudumuzdaki etkilerini de hemen fark edeceğiz. Bir kişi öfkeliyse, işleri kötü gitmişse, eşiyle kavga etmişse o öfkeyi yakınındaki herkese yüklüyor. Özellikle sıvılar çok çabuk enerjiyi alıyor. Sadece su değil, mesela yediğimiz meyvelerin içindeki sıvılar da bu olumsuz enerjiyi anında alıyor. Özellikle yemek yerken negatif olmamak çok önemli. Yemek sırasında pozitif olmak ve olumlamalar yapmak yediğimiz besinlerin yararını artıran bir davranış şekli.
Bugüne kadar alkali beslenme seansı alan kişilerdeki olumlu gelişmeler neler oldu?
Bir danışanım güneş alerjisinden çok şikayetçiydi. Önce fiziksel çalışmalar yapıp vücudu alkali hale getirdik. Sonra da düşüncelerini nasıl olumlu hale çevireceğiyle ilgili bilgilendirmelerde bulundum. Bir sonraki yaz çok rahat ve huzurlu bir tatil geçirdi.
Ağır bir şekilde migren sorunu yaşayan başka bir danışanımla da önce neler yememesi gerektiği konusunda bir çalışma başlattık. Mayalı gıdaları tükettiği zaman baş ağrısının tetiklendiğini ortaya çıkardık. Bundan sonraki beslenmesi vücudunu alkali hale soktu. Bu çalışmalarla kilo da verdi.