Mimar Sinan'ın Doğduğu Evi Görünce, Çok Şaşıracaksınız

Mimar Sinan'ın Doğduğu Evi Görünce, Çok Şaşıracaksınız

50 yıla yakın Osmanlı İmparatorluğu'nda başmimarlık yapan ve eserleriyle dünyanın dört bir yanına adını duyuran Mimar Sinan`ın Kayseri Ağırnas`taki evini görünce hem çok şaşırdık, hem de çok küçük yaşlarda dahi ilminin nasıl ön plana çıktığını gördük. Ağırnas'ta ki yeraltı şehrinin bir parçası olduğu düşünülen ve 1400'lü yıllarda yapılan ev, Mimar Sinan Evi adıyla müzeye dönüştürülmüş.  

Mimar Sinan’ın geçmişten günümüze kadar uzanıp, efsaneleşmiş mimari dehasını bilmeyeniniz yoktur. Sadece Osmanlı mimarisinin değil dünyanın da en büyük mimarlarından birisidir. Bu çok özel insanın doğup, askere gidene kadar ( 23 yaşına kadar ) yaşadığı ve aslında ona bu mimari estetiği kazandırdığından adımız gibi emin olduğumuz, bir ucu 500 yılı aşkın kültürel değeri ile yeraltı şehirlerine bağlanan evi Quick Routes serüvenimizin Kayseri durağında ziyaret ettik.

Koca Sinan'ın İlham Aldığı Yer Altı Şehirleri

Kuruluşu 3500 yıl öncelere dayanan, Kayseri merkeze 27 km uzaklıktaki Ağırnas, taş evleri ve eski konakların altında bulunan yüzlerce yıllık mağaralara bağlanan taş evleri ile ünlü. Taş işçiliği o kadar ünlü ki; devrin birçok ülkesine taş ve duvar ustaları, mimarlar yetiştirmiş. Bunların en ünlüsü de tabi ki Mimar Koca Sinan. Mimar Sinan’ın doğduğu yer olması ile adından sıkça sözü edilen Ağırnas, yer altında barındırdı tarihi ile de göz dolduruyor.

Osmanlı döneminde Rumların yaşadığı bu bölge de çokça Rum yapıları mevcut. Taş evler ve mimari süslemeler, günümüzde hala estetiği ile göz dolduruyor. Burada uzun yıllar Rumlar ve Türkler bir arada yaşamış. Dolayısıyla pek çok cami ve kiliseyi yan yana görebilirsiniz.

Mimar Sinan Evi
Mimar Sinan Evi

Ağırnas’a geldiğinizde Mimar Sinan’ın evini bulmanız pek te zor olmayacak, zira girişten itibaren tabelalar ile yönlendiriliyorsunuz. Aracınız dört tekerli ise, Ağırnas'ın daracık taş koridor yollarından eve kadar ilerlemeniz söz konusu değil. Ancak biz motosikletimiz ile yol alırken, hayli keyifli bir sürüş gerçekleştirdik. Eve girerken ise farklı duygular içinde ilerlemeye başlıyor insan. Duvarlara dokunmak, yavaş yavaş her metrekaresini incelemek, genç Mimar Sinan’ı hayal etmek ilginç bir deneyim oldu bizim için.

Ağırnas Belediyesi tarafından satın alındıktan sonra, Kayseri valiliği ve ilgili kurumların desteği ile restorasyonu gerçekleştirilen bu binanın tamamı kesme taşlardan yapılmış. Memnun edici tarafı şu ki, çoğu bölümü restore edilmeden orijinal hali ile bugünlere gelebilmiş. Halen müze ev olarak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine hizmet veriyor.  Fotoğrafta gördüğünüz dış görünüşe kanmayın sakın, bu görüntü içerisinde neler saklı neler. Fotoğrafta gördüğünüz evin üst bölümü. Mimar Sinan`ın doğduğu yer değil. Burası sonradan torunlarının yaşadığı yer. Sinan`ın doğduğu ve yaşadığı yer ise evin alt bölümü. Asıl ilginç olan yer de orası.

Biz Çok Şaşırdık !

Evin avlusuna girdikten sonra torunlarının yaşadığı kısımdan ziyade doğduğu yeri merak ettiğimiz için hemen alt kısma yöneldik. Bir yer altı şehrine giriyormuşsunuz gibi. Mimar Sinan'ın eserleri ve hap niteliğinde bilgilerin olduğu odayı geçince başlıyor asıl hikaye. Burası bir ailenin yaşam alanının yanı sıra yer altı şehri denilen bölüm. Hayvanların konulduğu ağılın bulunduğu, yiyeceklerin saklandığı, kimi zaman düşmandan korunmak için kullanılan bir yer altı şehrinden söz ediyoruz.

Gönüllü Rehber Zabıta Memuru Mustafa

Evin bu bölümüne girince, güler yüzlü biri yaklaşıp yanımıza ve "hoşgeldiniz" dedi. Sonradan öğrendik ki, buranın gönüllü rehberliğini yapıyormuş Mustafa Özçelik. Aslında beldenin de zabıta memuruymuş. Sohbet esnasında "bana merak ettiğiniz her şeyi sorabilirsiniz" dedi. İlginç te bir hikayesi var. Evi ilk kez görmeye gelen profesör bir çiftti gezdirmek için görev vermişler. Çift, Mimar Sinan hakkında konuşurken, Mustafa abiye de bir soru sormuş ama cevap verememiş. Bunun üzerine ‘Ağırnaslı mısın?’ demişler ve bir bakış atmışlar. Ağırnaslı olduğu halde Mimar Sinan ile ilgili sorulara cevap verememek çok üzmüş onu ve üniversiteye hazırlanır gibi ders çalışmış. Mimar Sinan’ı çok çeşitli kaynaklardan okumuş. Şimdi, bu edindiği bilgileri tarihi evi gezmeye gelen misafirlerle paylaşıyor. 

Öğrendik ki; Ağırnas'taki konakların hemen hepsi labirenti andıran tüneller ve yaşam alanlarından oluşan karmaşık bir yer altı şehriyle birbirine bağlanıyormuş. Mimar Sinan'ın doğduğu evin zemin katı da girişlerinde kemerlerin göze çarptığı geniş galerilerle odalara ve yer altı şehrine açılıyor.

Taş işçiliğinde çok ünlü ustalar yetiştiren Ağırnas'ta, meslek babadan oğula geçermiş. Bir çok inanılmaz esere imza atan Mimar Sinan'ın özelliklerinin bir çoğunun, yaşadığı bu özel ortamdan geldiğini düşünüyoruz. 23 yaşına kadar yaşadığı bu evde, mimari fikirler üretmesi ve minik denemeler yapması mümkün. İçerideki bazı noktalarda, Mimar Sinan'ın çok uzun yıllar sonra yaptığı eserler ile mimari benzerliklerini gösteren işaretlere dikkat çekilmiş.

Mimar Sinan'ın Hayatı

Ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte doğumu 1491'in öncesi olarak tarihlenmektedir. Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak Kayseri Ağırnas'ta dünyaya gelmiştir. Ancak, “Osmanlı kültüründe yıkanmış bir Müslüman tasarımcı olarak bütüne katılabilmesi için yeterince kabiliyetli olduğu fark edilmiş, böyle bir çocuğun köyündeki kaderine terkedilmesi yerine onu Osmanlı seçkinlerine dahil etmek üzere gerekli işlem başlatılmıştı.” Neticede etnik mensubiyeti tartışılan Sinan'ın güçlü bir Osmanlı kimliğine sahip olduğu muhakkaktır.

Otobiyografisi olarak kabul edilen Tezküretü'l-bünyan'da, Yavuz Sultan Selim'in hizmetinde Arap ve Acem diyarlarını gezip dolaştığını ve yine İstanbul'a döndüğünü belirtmektedir. Padişahın Mısır ve Hicaz bölgesinin Osmanlı sınırlarına dahiliyle neticelenen Mısır seferine katılmış, mimari çevreyi tanımış, Selçuklu ve Safevî yapılarının yanında antik yapıları ve Mısır piramitlerini de tanımıştır.

Seferlere iştiraki Sinan'ın görgü ve bilgisini çok geliştirmiş, kendisini gösterme kabiliyetini ve ileri görüşlülüğünü ortaya koyma imkanı sağlamıştır.

Kanûnî Sultan Süleyman'ın 1521'de Belgrad, 1522'de de Rodos seferlerine yeniçeri piyadesi olarak katılmış, daha sonra da atlı sekbanlara seçilmiştir. Mohaç Meydan Savaşı'na (1526) katılan Sinan'a acemi oğlanları yayabaşılığı verilmiştir. Akabinde kapıkulu yayabaşısı olmuş ve zemberekçibaşı tayin edilmiştir. 1532'de Alman, 1534'te Irakeyn seferlerinde gösterdiği başarıları ile dikkat çekmiştir. Ancak son seferindeki bir başarısı üzerine dikkatleri iyice üzerine çekmiştir. 1537'de haseki olarak Korfu seferine, 1538'de de Boğdan seferine katılmıştır. Bu sefer sırasında Prut nehri üzerinde kurduğu köprü ile ordunun karşıya geçmesini sağlamıştır. Sinan'ın on üç günde yaptığı bu köprü âdeta efsane olmuştur. Bu görevi üstlendiğinde 48 yaşındadır. Lütfi Paşa'nın, bu köprüyü korumak için kule yapılması fikrine, stratejik bir yaklaşımla karşı çıkmış ve paşa ile tartışmıştır. Hatta bundan dolayı geleceği ile ilgili endişeye kapılmışsa da Sadrazam Lütfi Paşa, ölen mimarbaşı Acem Alisi'nin yerine kendisini tayini endişesinin yersiz olduğu göstermiştir.

1537'de Mimarbaşı Sinan'ın asıl amacı da mimarlık olup bu tayinle önündeki bütün engeller ortadan kalkmıştır. Bundan sonraki İmzası artık “el-fakīr Sinan sermi‘mârân-ı hâssa”'dır. Elips biçimli mührünün ortasında, “el-fakîrü'l-hakîr Sinan”, çevresinde ise “bende-i miskîn kemîne derd-mend-i ser-mimârân-ı hâssa-müstmend” ifadesi kazınmıştır.

48 yaşında Mimarbaşılık görevini üstlenen ve vefatına kadar “Reîs-i mimârân” kalan Sinan mesleğinde kaydettiği aşamayı üç yapıyla tanımaktadır. Birincisi “çıraklık eserim” dediği Şehzade Camii'dir. 1548'de tamamlanan bu külliye ile ilk büyük sultan camisini tamamlamıştır. İkincisi, “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Külliyesi'dir. 1557'de biten bu yapı ile İstanbul'un ve Osmanlı imparatorluğun en görkemli yapılarından birisini tamamlamıştır. “Ustalık eserim” dediği yapı ise Edirne'de, II. Selim adına inşa ettiğini Selimiye Camii'dir. Selimiye tamamlandığında 83 yaşındaydı ve bundan dolayı “Koca” olarak anılıyordu .

1584'de Hacca giden Sinan, Hac dönüşünde, 100 yaşı civarında idi ve görevini büyük bir coşkuyla, vefat ettiği 1588'e kadar sürdürdü. Yakın dostu Sâî Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan mezar taşı kitabesi şu cümlelerle bitiyor:

“Geçti bu demde cihandan pîr-i mi‘mârân Sinân.”

Süleymaniye Külliyesi'nin, kıbleyi esas aldığımızda, sol ayakucundaki türbesinde medfundur ve muhteşem bir esere atılan mütevazı bir imza gibidir.

Mimar Sinan'ın Eserleri

Hayata gözlerini kapadığında Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat gibi son derece önemli üç padişahın Baş mimarı olarak çalışmış, arkasında 92 camii, 52 Mescit, 57 medrese, 22 türbe, 3 hastane, 5 su yolu, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahsen, 7 darü-l kurra, 17 imaret, 8 köprü ve 48 hamam dan oluşan birbirinden özel 357 muhteşem eser bırakmıştır. 

Kayseri’ye yolunuz düşerse Ağırnas’a mutlaka uğramalı, çocuk Sinan’ın koşturduğu yer altı şehirlerinde nefes almalı, genç Sinan’ın yetenekli elleri ile tasarladığı kemerlere dokunmalısınız.

Bizi Quick Routes sosyal medya sayfalarımızdan takip etmeyi unutmayın. Yolculuğumuza eşlik ettiğiniz için teşekkür ederiz, yeni yazılarımızda buluşmak üzere.

Quick Kasko

7/24 istediğin anda, ekonomik kasko yanında!

quicksigorta.com