En Güzel Türk Köyleri; Kula

En Güzel Türk Köyleri; Kula

Ne yalan söyleyelim, bu kadarını beklemiyorduk. Tabiri caizse tam bir içi dolu fıçıcık Kula. Muhteşem tarihi evleri, konaklarla dolu dar sokakları, peribacaları ile Kuladokya'sı, Türkiye'nin ilk ve tek Unesco Jeoparkı, volkanik tepeleri, şifalı kaplıcaları, doğası, yemekleri, kültürü ve candan halkı ile "Buraya gelmek için, neden bu kadar geç kalmışız" diye hayıflandırdı bizi.

Motosikletle en güzel Türk köyleri serimiz için geldik, Manisa'nın tarihi ilçesi Kula'ya. Gelmeden önce ne yapabiliriz diye araştırırken bir çok özelliği dikkatimizi çekse de "bu kadarını beklemiyorduk" diyebiliriz. Başta da söylediğimiz gibi tam bir içi dolu fıçıcık Kula. Nasıl başlasak, nerden başlasak, nasıl anlatsak şaşırdık. Başta söyleyelim Kula'yı keşfetmek için en az 2 gün ayırmalısınız. Hadi başlayalım. 

Yolculuklarımızı sosyal medya hesaplarından takip eden, Kulalı motosiklet tutkunlarından Hayri bey ve Ramazan bey ilçeye girer girmez karşıladılar bizi. "Yoldan geldiniz bir şeyler yiyelim" dediler ve Kula'nın özel lezzetlerinden biri olan şekerli pideyi deneyerek başladık Kula gezimize. Tahinli pideye çok benziyor ama bu kapalı ve iyi kızarmış olması önemliymiş. Burada sohbet ederken Kula ile ilgili çok enteresan şeyler de öğrendik. Üstelik Kula'yı keşfetmemize yardımcı olmak için de gönüllü mihmandarlığımızı üstlendiler, ne desek az. Misafirperverlikleri takdire şayandı gerçekten. Sohbetin ardından eski Kula içerisinde tarihi evlerle dolu, dar sokaklardan birkaç dakika motosiklet kullanarak konaklayacağımız Birgi Hanım Konağı'na vardık. İyice dinlendik ve sabah erkenden Kula'yı keşfe başladık.     

Turistlerin Dikkatini Çekmeye Başlamış

12.000 yıl öncesine ait insan ayak izlerinin görüldüğü, Türkiye'nin ilk ve tek Unesco Küresel Jeoparkına sahip olan Kula, Kapadokya bölgesini andıran Kuladokya Peribacaları ve Osmanlı sivil mimarisinin en estetik özelliklerini yansıtan evleriyle çok büyük bir turizm potansiyeline sahip. 

Kula'da 3.000 tarihi ev tespit edilmiş ve bunların sadece 1200 tanesi tescil edilebilmiş. Bu Türkiye'de eski Türk evleri ile ünlü yerleşimler arasında çok büyük bir rakam. Ancak, burada başka bir fark daha var. Eski Kula içerisinde Türk evleri ve Rum evleri var. Öyle iç içe yaşamışlar ki; Türk ve Rum mahalleleri diye ayrı mahalleler yok. Aynı sokakta yan yana ve karşı karşıya dizilmişler. Evleri ancak yerleşim şekillerinden ayırabiliyorsunuz. Türk evlerinde evin avlusu sokağa balarken, Rum evlerinde avlular yaşam alanın arka tarafında konumlandırılmış. 

Kula'nın ismi ile ilgili birçok rivayet var. Bunlar arasında en çok kabul göreni ; Lidya Kralı Giges’in, hasta olan kızının havası ve suyu ile ünlenen bu yerde şifa bulması için bir kule yaptırdığı, yerleşimin kule etrafında yapılan binalar ile başladığı, daha sonra o zamanlar bir göl olan şimdiki yerleşim yerinin etrafına doğru genişlediği, zamanla kule isminin değişime uğrayarak, Kula olduğu. 

Kula'da Gezmeniz Gereken Tarihi Konaklar

Kula evlerinin en güzel örneklerinden biri olan, Türk sinemasında da çok kullanılan Beyler Evi'ne geldik önce. Burada Kula'yı anlatmak için, tanıtabilmek için yıllardır gönüllü olarak canla başla çalışan Sebahattin Argaç ile tanıştık. "Madem böyle güzel bir amacınız var, ben de geleyim sizinle ve Kula'yı anlatmaya çalışayım" dedi ki bu bizim için büyük bir piyango. Çok sevindik. Onun sayesinde tarihi Kula evleri ve Kula ile ilgili bir çok detayı yerinde öğrenebildik. Çok teşekkür ederiz.    

Beyler Evi, Türk Evi, Zeytinli Konak, Zühtü Bey Konağı, Anemon Kula ve Kenan Evren'in doğduğu ev mutlaka görmeniz ve gezmeniz gereken konaklar arasında. "Bizim sokaklarımızda ıslanmazsınız" derler. Bunun sebebi ise o daracık sokaklardaki evlerin çatılarının birbirinin içine geçecek kadar yakın olması. Sokakta yürüyenlerin ıslanmaması ve sokakların gölge olması amaçlanmış. Bazı sokaklarda başınızı kaldırınca birbirine geçmiş o çatıları kolayca görebilirsiniz. Kula'da ki birçok tarihi evde yaşam halen devam ediyor ancak bazı konaklarda cafe, restoran gibi işletmelerde açılmış

Kula Yarenleri

Kula'da müthiş şanslıydık. O daracık sokaklarda Kula'yı anlamaya, keşfetmeye çalışırken müzik sesleri ve erkek naraları duymaya başladık. Yanımızdaki Sabahattin hoca "yarenler" dedi. "izlemek ister misiniz" istemez miyiz hiç bayılırız. Bulunduğumuz yere yönlendirdiler ekibi ve bizim için bir gösteri yaptılar. Tüylerimiz diken diken izledik. Yazımız içerisindeki videoda siz de çok güzel örneklerini izleyebilirsiniz. Kula'da nesiller boyudur yaşatılan ve somut olmayan kültürel miras olarak kabul edilen yaren kültürü, erkekler tarafından oluşan sosyal bir kurum aslında. Günümüzde yaren ekipleri düğün, dernek ve özel günlerde müzik, eğlence ve halk dansları ile sınırlı kalsa da geçmişte esnaf dayanışmasından, çocukların örf ve adetleri ile büyümesine kadar büyük katkı sağlamış, ilçe halkının yardımlaşmasında da en önde hizmet veren, halkın önemli kişilerinin bulunduğu sosyal bir kurum olmuş.   

El Sanatları Yaşatılmaya Çalışılıyor

Kula çarşısı tipik bir Osmanlı çarşısı. Çarşı içerisinde demircilik, bakırcılık, halıcılık, semercilik, keçecilik, leblebicilik, helvacılık, tabaklık, saraçlık, ayakkabıcılık, tekstilcilik, tenekecilik, nalbantlık, dokumacılık bu bölgenin en ünlü meslek kolları olmuş. Selçukluların bölgeye hakim olduğu zamanlardan miras kalan el dokuması halıları da dünyaca ünlü. Kula’da, halı tezgahlarında yün iplikten kök boyalı olarak dokunan Kula halıları karakteristik yapıları ve desenleri ile en çok rağbet gören halılar arasında olmuş.

Yanık Ülke; Kula

UNESCO tarafından 2013 yılında Küresel Jeopark olarak tanınan Kula Divlit Volkanik Parkı, Türkiye’nin ilk ve tek UNESCO Küresel Jeoparkı olma özelliği taşıyor. Volkanik yapısından ve ortaya çıkan yanmış görüntüsünden dolayı Yanık Ülke Katekekaumene yerli yabancı turistlerinde büyük ilgisini çekiyor. Parkta yürüyüş yolu, ahşap köprüler ve bisiklet parkuru ile benzeri olmayan, esrarengiz bir gezinti yapabilirsiniz. Yanınızda rahat ayakkabılarınız ve su mutlaka olsun. 

Günümüzden kabaca bir milyon yıl önce başlayan volkanik faaliyetler üç ana püskürme döneminin ardından, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce son patlamalarıyla Türkiye’nin en genç volkanik topoğrafyasını oluşturmuş.

Antik dönem coğrafyacısı Amasyalı Strabon, bölgenin yapısından dolayı burayı Yanık Ülke nitelendiren ilk kişi olmuş.

Peri Bacaları ile Kuladokya

Kula'da peri bacaları mı ? İlk duyduğumuzda birkaç peri bacasından ibaret olabileceğini düşünmüştük. Ama hiç de öyle değilmiş. 1. derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınan Kula Peribacaları 2012 yılında Tabiat Anıtı olarak tescillenmiş ve âdeta bir açık hava müzesi. Kapadokya kadar çekici peri bacalarına sahip bir yer, tek fark ise peri bacaları içerisinde yaşam belirtisi olmaması. 

Kula'da Ne Yenir ?

Kula mutfağı da çok etkileyici. Öncelikle pidesi çok ünlü. Kula içerisinde gezerken çok fazla pideci gözünüze çarpacaktır. Biz bizzat denedik ve çok sevdik. Odun fırınlarında çıtır çıtır olan pide üzerine sıcakken bir tutam tereyağı bırakılıyor ve öyle servis ediliyor ki kokusu bile farklı. Yazımızın başında da yazdığımız ve Kula'da ilk yediğimiz tahinli pide (şekerli pide) de deneyimlemeniz gerekenlerden biri. 

Kula'da kaburga da çok ünlenmiş. Kendilerine has bir pişirme yapıyorlar. Biz böylesini ilk defa gördük. Masaya ilk önce sıcacık tereyağlı bir balon ekmek, pancar turşusu, acı biber, salata ve yoğurt servis ediliyor. Ardından da lezzeti dillere destan kaburga.

Oğlak ve kuzu etinden yapılan Kula Güveci için de çok iddialılar. Evinize dönerken kara tahinden yapılan tahin helvasından da mutlaka almalısınız. Balıkesir'den daha güzel olduğunu söyledikleri höşmerim de seçenekler arasında. Ancak su böreğine bir parantez açalım. "Su böreği Kula'nın ata sporudur" diyorlar. Kadınların el açması yaptığı su böreği, yüzyıllardır yapılır, düğün derneklerde bile dağıtılırmış. Bildiğimiz su böreklerinden biraz farklı geldi bize. Kula'da su böreği kıymasız olmazmış.  

Usta Bir Ressamın Elinden Çıkmış Tablo Gibi

Kula, Ege'de denize kıyısı olmayan bir ilçe. Ama burayı da görülmeye değer kılan sadece coğrafi özellikleri değil. Kaldı ki onlarda, anlatmaya çalıştığımız gibi görülmeye değer. Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarda, zarafet timsali rengarenk evler arasından yürürken, zaman çok yavaş akıyor. İnsanların sıcak ve güler yüzlü yaklaşımları ile sokaklar daha da güzelleşiyor. O dar sokaklardan çıkıp, biraz uzaklaştığınızda ise siyah kayalar arasında başka bir dünyaya açılıyor kapılar. Başta da dedik ya, Kula içi dolu fıçıcık. Bizim için yıldızlı lokasyon ve mutlaka görmenizi isteriz. Her zaman olduğu gibi size tavsiyemiz önce Türkiye'yi keşfedin !!!

Kula gezimizi burada sonlandırıyoruz ama zaman ayıramadığımız yerler için geri döneceğiz. Biz motosikletimiz ile yollarda olmaya ve keşfetmeye devam ediyoruz. Anlık olarak sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip edebilirsiniz. Sağlıcakla kalın.

instagram.com/quick_routes

youtube/2teker2yurek