Hekimlere ve sağlık çalışanlarına şiddet konusu, son zamanlarda medyada çokça yer almaya başladı. Kamu ve özel, tüm hastanelerdeki sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti takip etmek amacıyla açılan ''Beyaz Kod'' uygulaması, 24 saat kesintisiz hizmet veriyor. Peki sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları azalması için bu uygulama yeterli mi? Neler yapmak gerekiyor?
Hekime şiddet olaylarını hemen her gün medyada görüyor ve belki de kendi hayatımızda şahit oluyoruz. Tüm bunlar hekimlere olan şiddetin arttığı izlenimi yaratıyor. Hekime Yönelik Şiddet Çalıştayı'nda sunulan anket sonuçları da bu izlenimi doğrular nitelikte. Şöyle ki Türk Tabipler Birliği'nin düzenlediği bu çalıştayda yapılan açıklamalar şiddetin artan grafiğini ortaya koyuyor.
Isparta-Burdur Tabipler Birliği'nin kendine bağlı sağlık personeli arasında yaptığı ankette 310 çalışanın yüzde 91'i “Türkiye'de şiddet olayları arttı” derken, yüzde 50'si çalıştığı kurumda şiddetin arttığını belirtmiş. Tüm sağlık çalışanlarının son bir yılda yaşadıklarına bakıldığında yüzde 64'ü en az bir kez şiddete maruz kalmış. Diğer illerde de benzer görülen anket sonuçları “Hekimlik mesleği saygınlığını mı yitiriyor?” sorusunu akla getiriyor.
En çok hasta ve hasta yakını tarafından şiddete maruz kalan sağlık personelinin yaşadıkları, Tabipler Odası'na göre uygulanan liberal sağlık politikasının sonuçları. Peki doktorlar bu konuda ne diyor?
Medyadaki algının değiştirilmesinin çok önemli olduğu hemen her ilin Tabipler Odası Başkanı tarafından vurgulanırken, hekime şiddeti azaltmak için doktorların ne kadar özveriyle çalıştığının, televizyon dizilerindeki gibi doktorluk yapmadığının ve tabii sağlık politikalarının değiştirilmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
“En çok şiddet olayı acil servislerde yaşanıyor”
"Sadece sağlık personeline yönelik değil tüm toplumda şiddetin arttığını düşünüyorum" diyen 2007 yılından beri 112 Acil Servis'te çalışan Pratisyen hekim Dr. Mert Çınar, konuyla ilgili yaşananları şöyle anlatıyor: "Sağlık personeline şiddet en çok acil servislerde görülüyor. Çünkü en büyük yoğunluk acil servislerde yaşanıyor. Gündüz işinden izin alamayan insanlar akşam 6'dan sonra acil serviste muayene olmaya geliyor. Acil servisler acil derecesine göre düşükten yükseğe doğru yeşil, sarı ve kırmızı olarak üç alana ayrıldı. Yeşil alana gelen yani çok daha az acil olan hastadan muayene ücreti olarak 12 TL alınıyor. Gündüz devlet hastanesindeki muayene ücreti ise 20 TL. Bu nedenle acile gelen ve yeşil olarak kaydedilen hastalar da tepki gösteriyor."
Dr. Çınar'a göre çözüm sevk sistemine geri dönmekten geçiyor: "Polikliniklerde de durum maalesef aynı. Doktorlar günde 150 hastaya bakmak durumunda kalıyor fakat yine de yeterli olmuyor. Bunun altında da 2010 yılından sonra sevk sisteminin kaldırılması yatıyor. Direkt olarak uzman doktora muayene olmaya alışan halk, sistemden direkt olarak uzman hekime randevu alıyor. Getirilen aile hekimi sistemiyle hastanelerin yoğunluğu çözülmeye çalışılsa da sevk sisteminin kalkması nedeniyle etkili olamadı. İleride aile hekimlerine hastayı sevk etme yetkisi verilerek, hastalarını doğru ve gerekli uzmanlık birimine yönlendireceğini düşünüyorum."
Dokuz yıldır hekimlik yapan Dr. Çınar da maalesef görevi başındayken şiddete maruz kalmış. 112 Acil Servis çalışanları olarak yaşadıkları şiddet ve güvenlik kaygısını şu sözlerle anlatıyor: "Karısına fiziksel şiddet uygulayan bir adamın vakasında 112 Acil Servis ekibi olarak biz de şiddete maruz kaldık. Nefsi müdafaa yaparak kendimi koruyabildim, üstelik bana saldıran kişi benden şikayetçi oldu. Savunmamı yaptım ve suçsuz bulundum. Terör olaylarına (mahalle çatışmaları) müdahalede de can güvenliğimizin tehlike altında olduğu pek çok olay yaşadık. Biz 112 Acil Servis olduğumuzdan en kısa sürede olay yerine gitmemiz gerekiyor. Polis de şiddet, terör, kaza durumlarında olay yerine geliyor ancak bizden sonra geldiği çok fazla vaka var. Polisin giremediği çatışma noktalarına 112 Acil Müdahale komutası tarafından girme yönlendirmesi yapıldığı olaylar da oldu. Yaşanan bazı olayların ardından artık bu tür çatışma gibi durumlarda polislerin olay yerine gelmesiyle birlikte biz müdahale ediyoruz. Kendi can güvenliğimizi de düşünerek hareket etmek durumundayız. Polis ekiplerinin de artık olay yerine daha kısa sürede gelmesiyle ilgili çeşitli takipler yapılmaya başlandı."
“Medya, hep doktoru günah keçisi olarak gösteriyor”
Medyada yer alan haberlerin hekimin imajını zedelediğini ve halkın gözünde olumsuzlaştırdığını belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Bahar Demir, hekimin günah keçisi gösterildiğini şu sözlerle ifade ediyor: "Hasta hızlıca işini halletmek istiyor, örneğin hasta olmadan rapor yazdırmak isteyen hastaya verilen olumsuz yanıtlar, tahlil sonuçlarını almak için sabretmemesi nedeniyle gerilim yaşanıyor. Yani hastalıktan çok diğer konularda sorun çıkıyor.
Dr. Demir'e göre Doğu'da yaşayan insanlar hekime daha saygılı davranıyor: "Doğu'da uzman hekim sayısı büyük illere göre az olduğundan, genel olarak hekime daha saygılı davranılıyor. Hekimi sahiplenme oranı daha yüksek. Eğitimli biraz bilgili kişiler de hakkını savunmak adına agresif tepkiler gösterebiliyor. ‘Senin maaşını ben ödüyorum’, ‘Bunu yapmak zorundasın’, ‘Dayak yiyorsunuz çünkü hak ediyorsunuz’ gibi ifadelerle karşı karşıya kalıyoruz."
"Siz hekim olarak şiddete maruz kaldınız mı?" sorusuna Dr. Demir şu sözlerle yanıt veriyor: "Ben direkt fiziksel şiddete maruz kalmadım ancak zorunlu hizmetimi yaptığım Şanlıurfa'nın Akçakale İlçesi'nde çalışırken bir fiziksel şiddet olayına maalesef tanık oldum. Birlikte çalıştığım tıbbi sekretere 'Adam kayırıyor öne geçiriyorsun' diyen bir tanıdığı saldırdı. Küçük yerde insanlar birbirini ismen tanıdığından bu tür durumlar daha çok görülebiliyor. Yargıya taşınan bu şiddet olayında, saldıran kişi sadece 1.500 TL para cezası aldı."
"Kritik vakalarda ve ölümlerde gerilim yaşanıyor mu?" sorusuna ise Demir şu yanıtı veriyor: "Ani durumlarda beklenmedik ölümlerde direkt doktor suçlanıyor. Hastalık aniden gelişip ölüme sebebiyet verdiyse daha önceki doktor neden iyi araştırmadı diyerek önceki doktoru suçluyorlar. Günah keçisi aranıyor."
"Medyada sağlıkçılar çok göz önünde, elimizdeki olanaklarla müdahale gerçekleştiriyoruz" diyen Dr. Demir sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ben olanaksızlık yüzünden hasta kaybı yaşamadım ancak tüm olanaklar her yerde çok gelişmiş gibi yansıtılıyor ancak her hastanede her türlü müdahale yapılamayabiliyor. Bu noktada da yine doktor suçlanıyor. "
Doktorlar beyaz kod vermeye korkuyorlar
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti kontrol almak ve güvenliği sağlamak amacıyla uygulan Beyaz Kod uygulaması, beş yıl önce hizmete girdi. Ancak Dr. Demir'e göre doktorlar beyaz kod vermekten korkuyor. Bunun nedenini ise Dr. Demir şu sözlerle açıklıyor: "Doktorun çalıştığı hastane belli olduğundan ilçedeki doktorlar can güvenliğim olmayacak endişesiyle beyaz kod vererek şiddet olayını bildirmekten kaçınıyor. Hastayla yaşanan herhangi bir olumsuz durumda, hastanede bir de iç soruşturmaya tabii tutuluyor. Hastanelerde hasta hakları birimi var ancak personel hakları diye bir birim yok. İnsanlar doktora sözlü ve fiziksel şiddet uygulamaktan çekinmiyor. Hasta küçük bir ilçede doktoru çok rahat bulabiliyor, ama doktor kendine saldıran kişiyi o kadar rahat bulamıyor. Küçük yerlerde de genelde hasta birinin tanıdığı oluyor ve uzlaşmaya gidiliyor. Bu nedenle de açılan davalar çok az."
Demir'e göre medyanın hekimlerle ilgili olumlu haberler de vermesi bozulan algıyı düzeltmekte büyük önem taşıyor.
DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR!
Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortanız, Quick Sigorta ile Saniyeler İçerisinde Hazır!