Hekim sorumluluk sigortasıyla neler değişti?

Hekim sorumluluk sigortasıyla neler değişti?

Malpractice’lerde açılan davalar sonucu devlet, ödediği tazminat bedelleri konusunda 2010 yılında bir değişikliğe giderek Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası'nı yürürlüğe soktu. Tıp ve sigorta dünyasını oldukça etkileyen malpractice yasası olarak bilinen bu sigortayla pratikte neler değişti, bizzat yaşayan hekimlere sorduk.

Hekimin tıbbi yanlış uygulama (malpractice) yaptığı iddiasıyla hekimlere karşı açılan dava sayısında son 10 yılda kayda değer artış yaşandı. Bunun üzerine Türkiye’de, ABD'deki sisteme benzer şekilde hekimleri de sorumluluk sigortası kapsamına alarak “malpractice yasası” olarak tartışılan Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası'nı yürürlüğe koydu.

Zorunlu hekim sigortasında 2014 ve 2016 yılında gerçekleştirilen değişikliklerle sigortanın ödeyeceği tazminat miktarında artış gerçekleştirilirken, sigortanın kapsamında da değişiklikler yapıldı. Sigorta artık doktorun uzmanlık alanının dışında bir birimde görevlendirildiğinde yaşanan malpractice tazminatlarını da kapsıyor.

Hekimler nasıl etkileniyor?

Sigortacılık ve tıp dünyasının yanı sıra hukuk camiasını da ilgilendiren bu yasayla mesleki pratikte bazı değişiklikler yaşandı.

Kamu çalışanı Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Bahar Demir, hukukçuların malpractice davalarındaki önemine dikkat çekiyor: "Malpractice'te uzmanlaşan avukatlar hemen her olumsuz durumda hastaları şikayette bulunması için kışkırtmamalı. Malpractice davalarındaki tazminat bedellerinden dolayı açılan soruşturma ve dava sayısı artmış durumda. Sürekli soruşturma korkusu yaşayan doktorlar, tıp eğitimin ardından kendilerini koruyabilmek için hukuk eğitimi almaya yönelmiş durumda. Halkın malpractice ve öngörülemeyen komplikasyonlarla ilgili bilgilendirilmesi gerekiyor."

Müdahalede bulunurken çekince yaşayan doktorların stresinin daha da arttığını belirten Demir, malpractice davalarında bilirkişiye başvurulduğunu ancak bilirkişinin uzmanlık alanın birebir söz konusu branş olması gerekliliğine dikkat çekiyor: "Yaşanan tıbbi bir olumsuzluğun ardından açılan soruşturmaların davaya dönüştüğü durumlarda mahkeme durumun malpractice olup olmadığını anlamak için bilirkişi atıyor. Örneğin ben çocuk hastalıkları uzmanıyım; benimle ilgili bir soruşturmada bilirkişinin bu alanda uzman birinin olması durumu nesnel değerlendirmesini sağlayacaktır. Tıbbi müdahaleyle ilgili direkt uzman kişinin bilirkişilik yapması en doğrusudur."

Malpractice mi, beklenmeyen durum mu?

Malpractice tartışması ve hekimlere açılan davalar sürerken Türk Tabipler Birliği'nin de desteklediği Dünya Tabipler Birliği 44. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu'nda kabul edilen bildiride tıbbı yanlış uygulama ile, tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen, hekimin hatası olmayan durumların ayrılması gerektiği belirtiliyor. Bildiride tıbbı yanlış uygulama (malpractice); doktorun tedavisi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan "zarar" olarak tanımlanıyor. Bu konuda bilincin artmasının yegane çözüm olduğunu vurgulayan Dünya Tabipler Birliği, hekimin hatasından kaynaklanmayan durumlarda doğan hasta mağduriyetinin ve beklenmedik sorunlara devletin bir fon ayırması gerektiğini belirtiyor. Malpractice konusunda halkın da bilgiledirilmesi büyük önem taşıyor. Bildireye göre halkı, tıbbi uygulamalar sırasında önceden tespit edilemeyen durumlar olabileceği ve bunların kötü uygulama olmadığı konusunda uyarmak gerekiyor. Tıp eğitiminin niteliğinin de yükseltilmesi malpractice'i önleyecek yöntemlerin başında geliyor.

En çok dava cerrahlara açılıyor

Pratikte yaşanan sorunları 11 yıldır 112 Acil'de görevli pratisyen hekim Dr. Mert Çınar “Sigorta yaptırmakta zorlanan hekim arkadaşlarım var” diyerek şu sözlerle anlatıyor: "Ben pratisyen hekim olduğumdan en düşük risk grubundayım. Bu nedenle sigorta firmaları bana sigorta yapmaktan çekinmiyor ancak özellikle cerrahi alanda uzmanlığı bulunan hekimlere temkinli yaklaşıyor. Sigortanın ödeyeceği tazminat miktarı yasanın öngördüğü minimum değer üzerinden hesaplandığından aslında zaten sigortanın ödediği tutar tazminatı karşılamaya yetmeyebiliyor."

112 acil müdahalede sorumlu amir olduğu bir nöbette hasta nakli sırasında gerçekleşen bebek ölümünde yaşadığı soruşturma sürecini Çınar şu sözlerle anlatıyor: "Sorumlu amir olduğum nöbette, 8 aylık down sendromlu bir bebeğin hastaneye nakli sırasında nakil sevk birimi bana haber vermekten kaçınarak hastanın naklini gerçekleştirmiyor. Sorumluluğu gereği hasta nakil personeli, hastaya damar yolu açılmadan hastaneye sevk edilmesine izin vermiyor ve oradaki uzman hekim bebek hastaya damar yolu açmaya çalışsa da başarısız oluyor. Hastanın iki kez kalbi duruyor ve geri döndürülüyor. Sonunda hastaneye bu şekilde sevk ediliyor ve hastanede ölüyor. Sağlık personeli Hasta Nakil Yönetmeliği'ne uygun hareket etse de amirine, yani bana haber vermiyor. Günde 10 bin çağrı alıyoruz ve 200 hastanın nakli gerçekleşiyor. Bu vakada hastanın yakını değil devlet hastanesi şikayetçi oluyor. İdari soruşturmayla durumu öğrenip savunmamı yazdım. Atanan bilirkişi tarafından bebeğe damar yolu açılamamasının tıbbi kötü uygulama olmadığı, damar yolunu ancak çocuk cerrahının açabileceği belirtiliyor. Takipsizlik kararıyla dava açılmıyor. İdari soruşturmanın sonunda konuyla ilgili tüm personel uyarı cezası aldı."

Genelde hasta yakınlarının şikayeti üzerine savcılık soruşturma başlatıyor ve doktordan ve sağlık personellerinden alınan ifadeler savcı tarafından Adli Tıp'a gönderiliyor. Bilirkişi olarak Adli Tıp'ın görüşüne göre takipsizlik kararı veriliyor ya da dava açılıyor.

Sigorta neleri kapsıyor?

Söz konusu sigorta tazminat taleplerini, yargılama bedellerini ve hekimin aleyhindeki tazminat talebine ilişkin makul giderleri karşılıyor. 2014 yılında yapılan düzenlemeyle hekimin farklı branşlarda görevlendirilerek hizmet vermesi durumundaki tazminat taleplerini de kapsar hale getirildi. Aynı düzenlemeyle aile hekimlerinin acil durumlarda görevlendirilmesindeki hizmetleri de sigorta kapsamına alındı.

Sigorta adli ve idari cezaları kapsamıyor. Davaya dönüşmeyen olumsuz bir durum hakkında soruşturma açılan hekim, idari para cezası alabiliyor ve bu da maaşından kesiliyor, bunun dışında uyarı ve kınama cezası da verilebiliyor.

2010'da maksimum 300 bin TL olan bu tazminat yapılan değişiklikle 400 bin TL'ye çıkarılırken, tazminat bedeli 1,8 trilyon TL’ye yükseldi. Prim tutarları risk gruplarına gire farklılık gösteriyor ve devlet tarafından belirleniyor.

Klasik sigortalardaki gibi prim ödeyen hekimler, çalıştıkları kurumun döner sermayesinden ödedikleri primin yarısını geri ödeme olarak alma hakkına sahip. Bunun için hekimin kaşeli sigorta prim makbuzunu bildirmesi yeterli. 30 gün içinde geri ödemesini alabiliyor. Prim ödenen bir yıl içinde de eğer herhangi bir tazminat ödenmesi olmazsa, yüzde 10'dan yüzde 20'ye kadar primde indirim yapılıyor. Eğer bir önceki yıl ya da bir önceki sözleşme süresi içinde tazminat ödenmişse, tazminat ödenme sayısına göre yüzde 20'den yüzde 50'ye kadar zam yapılabiliyor.

Beyin ve sinir cerrahisi, çocuk, acil tıp gibi branşlardaki uzman doktorlar en riskli gruplar arasında yer alıyor. Primler dört farklı risk grubuna ayrılmış durumda ve 150 liradan 750 liraya kadar çıkıyor.

DİKKATİNİZİ ÇEKEBİLİR!

Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortanız, Quick Sigorta ile Saniyeler İçerisinde Hazır!