Bir dedektif gibi unutulmuş halk müziklerinin peşine düşen, bu uğurda köyleri, kasabaları, ilçeleri karış karış dolaşan müzik öğretmeni Emre Dayıoğlu, büyük bir misyonu tek başına gerçekleştiriyor.
Türkiye’nin şu yıllardaki en önemli ihtiyacı, iyi yetişmiş, duyarlı, mesleğine tutkuyla bağlı, idealist öğretmenler. Onlara destek vermek ve kendileri gibi insanları yetiştirmelerini sağlamak, ülkeyi her bakımdan geliştirecek, sınıf atlatacak bir yaklaşım. Bu örneğe tıpatıp uyan, Antalyalı müzik öğretmeni Emre Dayıoğlu. Gerçek bir müzik tutkunu olan Dayıoğlu, bu tutkusunu öğrencilerine aktarmanın ve onları en iyi şekilde yetiştirmenin yanında, çok önemli bir projeye de imzasını atıyor. Okuldan kalan boş zamanlarında, unutulmuş halk müziklerini kayıt altına almak için Türkiye’nin köylerini geziyor ve orada yaşayan yerel sanatçılarla çekimler, röportajlar yapıyor. Aynı zamanda bu unutulmaya yüz tutmuş eserleri kayıt altına alıp bunları sosyal medya mecralarında paylaşarak kültür mirasına çok önemli bir katkıda bulunuyor.
Yaptığı proje kısa zamanda büyük ses getiren Emre Dayıoğlu’nu geçen sene, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk makamında ağırladı ve projesi için ona destek verdi. Ziyaret sırasında Dayıoğlu’nun yaptığı kayıt altına alma işini Bakan Selçuk kendisi yaptı. Emre Dayıoğlu Cura çalarken telefonuyla onu kayıt altına aldı. Emre Dayıoğlu 1988 Antalya doğumlu ve Antalya’nın Kaş İlçesinde yaşıyor. 2012 yılında müzik öğretmeni olarak atanmış. Halen Kaş Turan Erdoğan Yılmaz Fen Lisesi'nde müzik öğretmeni olarak çalışıyor ve öğrencilerine müziği sevdirmeye ve yeteneklerini geliştirmeye çalışıyor. Emre Dayıoğlu ile müzik tutkusunu, ideallerini ve unutulmaya yüz tutmuş halk müziklerine olan ilgisini konuştuk.
Müziğe olan ilginiz nasıl başladı ve müzik sizin için ne anlam ifade ediyor?
Dünyaya geldikten sonra müziğe ilgi duymaya başladım. Annem ve babam iyi bir dinleyiciydi. Her türden müzik dinlenirdi arabada. Onların sayesinde müziğe yoğunlaştım. İlkokulda saz çalmaya başladım. Müzik benim için yaşamımın tam da orta noktası. Müzik aslında hepimizin ortak paydası.
Unutulmaya yüz tutmuş halk müziklerini yeniden ortaya çıkarma fikri nasıl ortaya çıktı?
Halk müziğimizin hammaddelerini merak ediyordum. Toprağa, üretime ve doğaya dayalı bu müziğin ustalarını çok merak ediyordum. Öğretmen olarak atandıktan sonra ilk maaşımı bir el kamerası aldım ve çıktım yollara. Kısacası merakım beni bu müzikleri köylerde bulma fikrine itti.
Projeyle varmak istediğiniz amaç nedir?
Kaybolmaya yüz tuttuğu iddia edilen halk müziğimizin köylerde halen dimdik ayakta olduğunu gördüm. Sosyal medyada bu videoları Türkiye ve dünyaya paylaşınca binlerce yüzbinlerce kişi ilgi duydu, halen de duymaktalar. İlk başlardaki amacım, müziği kendimce kaynağından öğrenmek olsa da şimdi bununla birlikte, tüm insanlığa Anadolu'nun kadim müziğini, gezebildiğim köyler kapsamında arz etmek istiyorum.
Bir halk ezgisinin ve müziğinin unutulmaya başlaması, müziğe olan ilgisizlikten mi yoksa gerekli arşiv ve kayıtların var olmaması yüzünden mi?
Aslında bir halk ezgisinin unutulması çok zor. Yani o halkın yok olması gerek. Özellikle teyzelerimizin ve amcalarımızın yıllarca seslerinde sakladıkları müzikleri araştırmak, kayıt altına almak ve insanlara göstermek gerek ki aktarım devam etsin. Ben sadece arşivciliğe sağlıklı bakmıyorum. Çünkü günümüz sosyal medya devri. Müzikleri kaydedip arşivde kaybetmek yerine, sosyal medyada paylaşmalıyız ki herkes görsün, dinlesin, öğrensin. Bir halkın kendi toprağının sebzesi meyvesi kadar doğal ve özeldir müziği. Kıymetini hep birlikte bilmemiz lazım.
Bu projeye nasıl başladınız? İlk gittiğiniz köy ve yaşadıklarınızı anlatır mısınız?
İlk olarak Burdur'daki köylere gitmiştim. Kendim de bir köy çocuğu olduğum için hiç zorluk çekmedim. Köylerde müzik sayesinde binlerce akraba edindim. Rastladığım her amca ve teyze, heybeme seslerinde sakladıkları müzikleri döktüler. Kimisi tatlı tatlı nazlanarak, kimisi “unuttuk ay oğlum” diye öykünerek... Ama bir şekilde döktüler o müzikleri heybeme.
Unutulmuş halk müziklerini nasıl kayıt altına alıyorsunuz? Bunun yöntemi nedir?
Dediğim gibi, köylerde yaşıyor bu müzikler. Ben unutulmuş olsa kayıt altına alamazdım. Şimdilerde kameranın yanında ses kayıt cihazım da var sesleri ses kayıt cihazına kaydediyorum. Görüntüyü de kameraya. Bunun yöntemi, gittiğiniz köylerde insanlara yaklaşımınız. O köyün bir insanı gibi davranabilmelisiniz. Dışarıdan biri gibi davranırsanız insanlar çekiniyorlar. Samimiyet, sıcaklık, duru bir iletişim çok önemli. Bunlara çok dikkat ediyorum. Ki gittiğim köylerde edindiğim müzik akrabalarımla iletişimimiz hep devam eder. Birbirimizi arar sorarız.
Şu ana kadar kaç adet müzik eserini kayıt altına aldınız? Bunları kaç şehir ve köyde gerçekleştirdiniz?
Net bir sayı söylersem doğru olmaz. 30 civarı ilin yüzlerce farklı köyüne gittim dokuz yıllık süreçte. Her gittiğim köyü, ilk gittiğim köyün heyecanıyla algılıyorum. Bu kayıtları iş olarak yapmadığım için büyük keyif alıyorum. Düşünsenize, her köy en az 400 sayfalık bir roman. Müziği oluşturan etmenleri de öğreniyorsunuz o köylerde. Acılar, hasretler, düğünler, ayrılıklar, eğlenceler, yaslar ve daha neler neler... Hepsini öğreniyorsunuz.
Kayıt altına aldığınız müzikler dışında daha ne kadar kaydedilecek halk müziği olduğunu düşünüyorsunuz?
Her gittiğim köyde ilk gittiğim köyler kadar heyecan duyduğum için henüz kendimi yolun başında hissediyorum. Akdeniz ve Ege bölgesi dışında çok da kapsamlı bir gezi henüz yapamadım çünkü. İleride hedefim, bir karavan bulup 81 ilde gezilmedik köy, kaydedilmedik müzik bırakmamak. Zor bir hayal ama hayal kurmakta da fayda var. Müzik, hayal gücünün önemli bir ayağıdır benim için.
Youtube çekimleriniz gayet başarılı ve belgesel tadında. Sosyal medya mecralarınız, projelerinizi duyurmanıza yardımcı oluyor mu?
Öyleyse ne mutlu. Teknolojik konularda çok başarısızım. Ama köylerdeki sıcaklığı yansıtabildiğimi düşünüyorum. Zaten köylere büyük prodüksiyon ekiplerle giderseniz insanlar sizden ürkerler ve müziklerini söylemeyebilirler. İyi ki sosyal medya var. Yoksa bunca kaydı insanlarla nasıl paylaşabilirdim ki... Benim yaptığım kayıtlar kadar, sosyal medyada izleyen takip eden insanların özverisi de önemli. Artık insanlar halk müziğine tekrardan yoğun bir ilgi duymaya başladılar. Çocuklar ve gençler saz çalıp türkü söylüyorlar. Bunlar için az da olsa vesile olabilmek için elimden geleni yapmaya gayret gösteriyorum.
Katıldığınız, konser ve festivallerde kayıt altına aldığınız müzikleri kullanıyor musunuz?
Evet, zaman zaman köylerde kaydettiğim hiç duyulmamış türküleri konser ve etkinliklerde çalıp söylüyorum. Dinleyicilerden çok olumlu tepkiler alıyorum. Bu da beni ayrı mutlu ediyor. Köylerde bulduğum cevherleri, daha geniş kitlelere aktarabilmek de çok önemli.
Projenize hangi kuruluşlar ve tanınmış kişiler ilgi gösterdi?
Birçok kuruluş ve tanınmış kişiler ilgi göstermekte. Başta Cem Yılmaz olmak üzere ilgi gösteren herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Müzik cidden hepimizin ortak paydası. Kim olursak olalım müziğin çevresinde hemen el ele tutuşabiliyoruz. Sosyal medyada kayıtlarımı paylaşan, çevresine duyuran herkese de ayrı ayrı teşekkür ederim saygılarımı sunarım.