Türkiye’de varlığı pek bilinmeyen 10 kamp rotası

Türkiye’de varlığı pek bilinmeyen 10 kamp rotası

4 mevsiminin tümümün ayrı güzelliklerle yaşandığı ülkemiz, henüz keşfedilmemiş saklı cennetlerle dolu. Tarihi ve doğal güzelliklerin birbirine iç içe geçtiği varlığı pek bilinmeyen cennet köşeler, kimine alternatif rotalar olarak görülse de bir kere keşfeden, bağımlısı oluyor. Farklı medeniyetlere ev sahipliği yaparak adeta bir kültür mozaiği yaşatan, etrafını çevreleyen doğal bitki örtüsü ve ormanlarıyla saklı kalmayı başarabilen saklı cennetler, kampçılar için de adeta görsel bir şölen yaratıyor. İşte Karadeniz’den, İç Anadolu’ya, oradan da Akdeniz’e uzanan; varlığı pek bilinmeyen, keşfedilmeyi bekleyen 10 şahane kamp rotası...

Gümüşhane- Santa Harabeleri

Karadeniz yaylalarının hemen arkasında, kültürel ve doğal zenginlikleri ile Trabzon’un arkasına gizlenen Gümüşhane, şaşıracaksınız ama Türkiye’de gezilecek yerler listesinde ilk sırada yer alıyor. Gümüşhane sınırlarında yer alan Santa Harabeleri, kelimenin tam anlamıyla gizli kalmış bir cevher! İl merkezine 90 kilometre uzaklıktaki Santa Vadisi, Doğu Karadeniz Dağları’nın en ulaşılmaz coğrafyalarından biri. Eski adının Rumca Ksantha’dan geldiği tahmin edilen Santa’nın şimdiki adı Dumanlı. Çevresi 2 bin metre yüksekliğinde dağlarla çevrili olan ve adıyla örtüşen beyaz bulutlarıyla bilinen Dumanlı, kendine has atmosferiyle kampçıları çağırıyor. Toprak bir yolun zorlukla aştığı derin vadiler arasında iğne yapraklı ormanlar, geniş çayırlıklardaki köyler, tepelerde hayalet gibi yükselen eski kiliseler ve tarihi kalıntılardan oluşan Dumanlı, doğal ve tarihi dokusuyla Türkiye’nin saklı cennetlerinden biri olarak biliniyor.

Gümüşhane sınırlarında yer alan Santa Harabeleri, kamp tutkunlarını ağırlıyor
Gümüşhane sınırlarında yer alan Santa Harabeleri, kamp tutkunlarını ağırlıyor

Isparta- Eğirdir Gölü

Son yıllarda özellikle Lavanta Kokulu diyar olarak namı yürüyen Isparta, tarihi ve kültürel değerlerinin yanı sıra doğal güzellikleri ile de keşfedilmeyi bekliyor. Başta Eğirdir Gölü olmak üzere Kovada Gölü Milli Parkı ve tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Yazılı Kanyon, varlığı çok bilinmeyen yeni keşif rotaları olarak gezginlere yeşil ışık yakıyor. Türkiye’nin 4’üncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü, çevresindeki doğal ortamı, ışıl ışıl suları, etrafını çevreleyen meyve ağaçları, mavi bayraklı tertemiz plajları ve üzerinde yer alan minik adasıyla muazzam bir yaz rotası. Berrak sularıyla Akdeniz’i aratmayan Eğirdir Gölü, krater gölü olması dolayısıyla tatlı bir suya sahip. Doğal kaynak ve pınarlardan beslenen kadife gibi yumuşacık sularıyla oldukça organik bir yapıya sahip. Eğer siz de tertemiz sularda mis gibi orman havasını soluyarak yenilenmek, kalabalıklardan uzaklaşarak doğanın kucağına kamp yapmak istiyorsanız burası tam size göre!

Lavanta diyarı Isparta, tarihi ve kültürel değerleri, doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor
Lavanta diyarı Isparta, tarihi ve kültürel değerleri, doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor

Karaman- Nadire Kanyonu

Eğer siz de tam bir doğa tutkunuysanız Karaman'ın Ermenek ilçesinde iki tarafı Toros Dağlarıyla oluşan Nadire Kanyonu’nu mutlaka görmelisiniz. Taşeli Platosu'nda yer alan dağlık ve ormanlık sarp kayalarla çevrili bir kalenin önünde kurulan Ermenek, doğal ve tarihi dokusu ile kampçıları ağırlıyor. İlçede yar alan Nadire Kanyonu, göz kamaştıran rengi nedeniyle Turkuaz Gölü olarak da biliniyor. Fariske Çayı'nın baraja akan sularıyla dolu olan kanyon, oldukça derin. Bu nedenle tekneyle gezilebiliyor. Her iki tarafı devasa Toros Dağları ile çevrili kanyonun dört bir yanı, doğanın görkemli güzelliğini yansıtıyor.

Sinop- Akgöl

Sinop’un Ayancık ilçesinin güneyinde, Çangal Dağı’nın ortasındaki yeşil orman örtüsü içerisinde masmavi parıldayan Akgöl, Sinop’un derinliklerine saklanmış adeta cennetten bir köşe! Muhteşem manzarası ve huzur veren doğası ile Sinop‘un içinde mini bir Karadeniz gibi duruyor. Yaklaşık 1200 metre yükseklikte yer alan Akgöl, Yemişli Deresi’nin ağzının kapatılmasıyla oluşan bir set gölü. Yemyeşil bir çam ormanın içinde, etrafını saran boylu boyunca uzanan ağaçlarla yol arkadaşlığı yapan Akgöl, Türkiye’nin doğa harikası olarak bilinen diğer gölleriyle kıyaslanamayacak kadar güzel bakir bir ortamda yer alıyor. Sık köknar ağaçlarının kimi zaman yeşile büründürdüğü görüntüsüyle Akgöl, harika bir piknik ve kamp alanı aynı zamanda. Ayancık Orman İşletmesi’ne ait bir tesisin de bulunduğu gölde kırmızı benekli alabalık üretiliyor. Çevresini kuşatan el değmemiş ormanın derinlikleri, yaban domuzu, kurt, çakal, ayı ve tavşan gibi yabani hayvanlara ev sahipliği yapıyor. Herkesi kendine hayran bırakan bu tabiat harikasını, henüz ziyaretçi akınına uğramamışken keşfetmenizde fayda var!

Karaman- Taşkale

Karaman'a bağlı bir kasaba olan Taşkale, Kızıllar olarak da anılıyor. Taşkale, yerleşimi çok eskilere dayandığı için doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleriyle bütünleşmiş bir kasaba. Bölgede kamp yaparken Manazan Mağaraları, Tahıl Ambarları ve İnce Su Mağarası gibi gezilecek yerler için bir keşif rotası oluşturabilirsiniz. 5 kattan oluşan eski bir yerleşim yeri olan Manazan mağaralarının tarihi yaklaşık 14 asır öncesine dayanıyor. İç Anadolu’da önemli kültürel zenginliklerini barındıran mağaralar; obrukların, Mevlana’nın ve Çatalhöyük’ün gölgesinde kaldığı için saklı kalmayı başarabilmiş. Bu nedene mağaralar, insan - doğa ilişkisinin Anadolu’daki en nadide örneklerinden biri. İnsanoğlunun zor durumda kaldığında nasıl bir azimle, güçle dağları delip barınak yapabildiğinin en güzel örneği. Taşkale Tahıl Ambarları ise 800 yıllık. 250 tane ambardan oluşan yapı, insan elinin bir eseri. Buzdolabı işlevi gören ambarlar, ürünleri 30 yıl bozulmadan koruyabiliyor. İnce Su mağarası, oluşum süreci devam eden sarkıtlar, dikitler ve traverten havuzlarına sahip. Uzunluğu yaklaşık 1356 metre. Kendine has dokusuyla Türkiye’nin mağaraları arasında ayrışıyor.

Kütahya- Aizanoi Antik Kenti

Kütahya Çavdarhisar İlçe merkezinde, Kütahya’ya 50 km uzaklıkta yer alan Aizanoi Antik Kenti, tarih severler kampçıları keşfe çağırıyor. Kentteki ilk yerleşimin tarihi, MÖ 3 bin yıllarına dayanıyor. Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin yerleşim merkezi olan Aizanoi Antik Kenti’nin hikayesi hayli etkileyici. Aizanoi Antik Kenti efsanesine göre, Frigyalılar tarafından öncül olarak kabul edilen Azan adlı mitoloji kahramanının su perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesi sonucunda Aizanoi şehrinin ortaya çıkmış. Sırasıyla, Bergama, Bithynia ve Roma hakimiyetine giren antik şehir, Roma döneminde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimine şahitlik yapmış. Bu gelişmeler bölgede kentleşme hareketi yaratmış. Erken Bizans döneminde piskoposluk merkezi olarak ön plana çıkan şehir, Orta Çağ’da hisar olarak kullanılmış. Selçuklu döneminde Çavdar tatarlarının egemenliğinde olan bölgenin ismi, bu iki dönemin birleşmesinden ortaya çıkmış. Kentin içerisinde Zeus Tapınağı, gymnasium, dünyanın ilk borsa binası, 15 bin kişi kapasiteli tiyatro ve stadyum, nekropoller, sütunlu cadde, iki hamam, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, Meter Steunene kutsal alanı, antik bir bent, su yolları yer alıyor. Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan bu kenti gezerken tarihin derinliklerine uzanan bir seyahate çıkacaksınız.

Uşak- Blaundus Antik Kenti

Uşak'ta Büyük İskender tarafından kurulan ve mimari görünümü nedeniyle İngiltere’deki ünlü Stonehenge taşlarına benzetilen Blaundus Antik Kenti, bölgenin çok kültürlü dokusunu yansıtan bir mozaiğe sahip. Oldukça zengin kültürel değerleri yaşatan Blaundus Antik Kenti, derin ve dik vadiler ile çevrili yarımada şeklinde bir toprak parçası üzerine yer alıyor. Hikayesine gelince; Büyük İskender’in Anadolu Seferleri sonucunda Makedonya’dan gelenler tarafından kurulan şehre yerleşen halk, kendilerine Makedonyalı Blaundus adını vermiş. Daha sonrasında Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğu egemenliğine giren kent, Roma döneminde en parlak zamanını yaşamış. Antik kentin önemli yapıları arasında stadyum, kale, tiyatro, tapınaklar ve kaya mezarları yer alıyor. Kentin günümüzdeki kalıntıları arasında tek taraflı oturma kademeleri olan stadyum, kuzey surlarının giriş kapısı kemeri, sur duvarlarının bazı bölümleri, darphane ve Roma İmparatoru Claudius’un mabedi yer alıyor. Ulubey Kanyonu üzerinde yükselen antik kentin içerisinde güzel saçlı kraliçe olarak adlandırılan kalıntının bulunması onu daha ilginç hale getiriyor. Antik kentin çevresinde kamp yaparak asırlar öncesine uzanan bir seyahate çıkabilirsiniz. 

Uşak'ta Blaundus Antik Kenti ile tarihte bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Uşak'ta Blaundus Antik Kenti ile tarihte bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Aydın- Pygela Antik kenti

Aydın’da Kuşadası’nın 3 kilometre kuzeyinde yer alan Pygela Antik kenti, bundan binlerce yıl önce tam 10 yıl süren Troya Savaşı sonunda yorgun düşen askerler için kurulmuş bir sağlık merkezi olarak tarihte büyük bir öneme sahip. Troya Savaşı’nın kazanmanın zaferini yaşayan ancak savaşın getirdiği olumsuzluklarla boğuşan askerler, bu merkezde adeta yoğun bakımdan geçirilmiş. Küçük bir antik yerleşme olan kent, dünyanın ilk sağlık şehri unvanına sahip. Argos Kralı Agamemnon tarafından kurulan kent, yakınında bulunan şifalı sularla askerlerin bozulan sağlıklarını ve yıpranan morallerini geri getirerek tarihe iz bırakmış. Bugün Kuşadası’nın en sakin noktalarından biri olan Pygela sahili, tarihinden gelen zenginliğini doğanın sıcaklığıyla harmanlıyor. Sahili turizme açık olmasına rağmen Kuşadası’nın diğer bölgelerindeki kalabalığı burada görmek çok zor. Kalabalıklardan uzak ama merkeze yakın konumuyla da bol gezmeli bir kamp tatili için oldukça ideal.

Gökova Körfezi- Küçük ve Büyük Çatı Koyu

Ülkemizde tarihi ve doğal güzellikleri aynı anda sunan, gözlerden uzak kalmayı başaran eşsiz yerlerden biri de Gökova Körfezi Bördübed Limanı’nın içinde bir S çizen Küçük ve Büyük Çatı Koyları. Sadece tekneyle ulaşım sağlanan bu koyların eşsiz güzellikleri saymakla bitmez. Muhteşem doğal güzellikleri ile birer doğal liman olan koylara karadan ulaşım sağlanamaması, doğal güzelliklerinin korunmasını sağlıyor. Bu bölgede sıra sıra dizilmiş onlarca tekne göreceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Koylara sadece 1-2 tekne aynı anda giriş yapabiliyor. Koyların çevresi, dev tesislerin değil ormanlık alanların hakimiyetinde. Şaşıracaksınız ama konaklamak için burada tesis yok. Kampçılar istedikleri yere çadır kurabiliyor. Koyların çevresinde ise çam ve Sığla ağaçlarıyla kaplı muhteşem yürüyüş alanları bulunuyor. Üstelik bölge rüzgâr almadığı için deniz masmavi bir çarşaf gibi. Civardaki tesisleri içinde bulunduran Amazon Mevkii’ne dört kilometre mesafede bulunmasına rağmen bölgede tesis bulunmaması, çok sayıda tekneyi aynı anda ağırlayamaması gibi nedenlerle doğal güzelliğini korumayı başarabilmiş nadir yerlerden biri.

Gökova Körfezi Bördübed Limanı’nın içinde yer alan Küçük ve Büyük Çatı Koyları doğal güzelliklerini koruyor.
Gökova Körfezi Bördübed Limanı’nın içinde yer alan Küçük ve Büyük Çatı Koyları doğal güzelliklerini koruyor.