The Guardian yazarı Brett Scott'a göre dijital ekonomi, insanlara daha çok harcama yaptırmak için finans kuruluşlarınca var ediliyor. Aslında böyle bir talep yok! Ekonomist Mustafa Sönmez'e göre Türkiye'de gelirler düşük olduğu için biz Batı’dan çok daha önce nakitsiz bir topluma dönüştük zaten.
The Guardian yazarı Brett Scott, nakitsiz bir toplumun olumsuzluklarını yazdı. Yazara göre dijital ekonominin olumsuz yanları hiç konuşulmuyor. Scott'ın yazısından bazı bölümler şöyle: “Batıda bankalar ATM'leri kaldırıyor, şubelerini kapatıyor. Bunu yaparken de nakit kullanmanın müşterilere zor geldiğini, müşterilerin dijital seçeneğe yöneldiğini gerekçe gösteriyor. Ancak Scott'a göre bu değişimi müşteriler değil finans kuruluşları talep ediyor. Tıpkı Google'ın herkesin özel olarak kontrol edilen arama portalı üzerinden daha geniş bir internete erişip gezinmesini istediği gibi… Finansal kurumlar da sistemlerinden herkesin daha geniş bir ekonomiye erişmesini ve bu ekonomide gezinmesini istiyor. Bir başka amaç da kârı artırmak için maliyeti azaltmak. Şubeler personel gerektirir. Bunları standartlaştırılmış self-servis uygulamaları ile değiştirmek, finansal kurumların üst düzey yöneticilerinin müşterileriyle olan etkileşimlerini doğrudan kontrol etmesini ve izlemesini sağlıyor.”
Bankalar, elbette farklı bir hikaye anlatıyor; değişen müşteri tercihlerine cevap verdiklerini söylüyorlar. Ancak bankaların şube ve ATM'leri kaldırmaları halinde, kullanıcıların dijital bir seçeneği “seçme” olasılığı daha yüksek olacağı da bir gerçek. Davranışsal ekonomide buna nudging (sürüklemek, dürtmek) deniyor. Yani, eğer güçlü bir kurum, insanları belirli bir şeyi seçmeye itmek istiyorsa, en iyi strateji olarak alternatifi seçmeyi zorlaştırıyor.
Önce öğren sonra seç
Visa ve Mastercard gibi ödeme şirketleri sattıkları dijital ödeme hizmetlerinin hacmini artırmak isterken bankalar maliyetleri düşürmek istiyor. Bu noktada nudging iki aşama gerektiriyor. İlk olarak nakit, ATM ve şubelerin kullanım sorunları artırılıyor. Ardından, insanlar diğer seçeneklere teşvik ediliyor. Visa gibi dijital sistemler “kullanışlı” olabilir ancak genellikle merkezi arıza noktalarıyla birlikte geliyor. Öte yandan nakdin çökmesi mümkün değil. Harici veri merkezlerine dayanmaz. Uzaktan kumandaya veya uzaktan izlemeye tabi değildir. Bu, finansal kurumların ve finansal teknoloji şirketlerinin işine gelmiyor. Nakit işlemleri, bu kurumların ücret ve veri toplamak için kullandıkları ağın dışında.
Nakitle ilgili her şey suçla ilişkilendiriliyor
Nakitsiz bir toplum tehlikeler getiriyor. Çünkü öz denetimi saf dışı ederek daha fazla harcama teşvik ediliyor. Aslında nakitsiz bir toplumun önemli özelliği gözetlenmesi, para akışının kontrol edilmesi... Kayıt dışını engellediği için devletle finans kuruluşları arasında da bir uyum görüyoruz. Nakitle ilgili her şey suçla, kayıt dışıyla ilişkilendiriliyor ancak dijital ekonomi hakkında bir uyumsuzluk duymuyoruz.
Türkiye’de durum daha vahim
Ekonomist Mustafa Sönmez'e göre Scott'ın yaklaşımı doğru. Yazıda belirtildiği gibi ortada bir talep yok aslında. Gerçekten de bankaların insanları istedikleri kıvama getirmeleri söz konusu.
Sönmez "Gün be gün etkisi artan bir durum. En başta kredi kartı yokken, kredi kartı soktular cebimize. Bankamatik diye bir şey bilmezken ona tabi kılındık. Yavaş yavaş elimizi sürmediğimiz paramızı her şekilde kullanıp, yönetip, kontrol altına alıp istedikleri şeyi yapacaklar. İstedikleri şey de borçlandırmak" diyor.
“Paraya el sürmemek onu daha fazla harcamaya mı neden oluyor? Türkiye'de durum nasıl?” diye soruyoruz. Sönmez'e göre Türkiye'de henüz ATM'ler kalkmadı ama durum çoktan daha vahim hale geldi. Durumu şöyle açıklıyor: "İnsanların çoğu bankaya borçlu. Ücretli çalışanlar için ücretin bankaya yatırılması da kanuni bir sorumluluk. Çalışanların çok büyük bölümü tüketici kredisi ya da kredi kartı kullanıyor. Maaş hesaba geçince banka kredi borcunu tahsil ediyor. Çoğunlukla o borcun tahsilinden sonra hesapta para da kalmıyor. Çünkü Türkiye'de yükselen trendde kredi kartı borçluluğu ve hane halkı borçluluğu var. Yani nakitsizlik Batı’dan çok daha erken başladı bizde. Ücretler düşük, harcamalar yüksek. İnsanlar nakit yüzü görmeden yaşıyor. ATM'ler de belki bu durumlarını görmek için işlev kazanıyor. Kartlarını ne kadar borçları kaldığını görmek için sokup bakıyorlar. Türkiye'de ücretlerin düşüklüğünden dolayı fiili olarak nakitsizlik hayata geçti denebilir."
“Geri dönüşü mümkün değil”
Sönmez "Dijital harcama ve para yönetimi konusunda insanların dikkat etmesi gereken hususlar var mı? sorusunu şöyle cevaplıyor: "İnsanlara çok harcama yapmayın diyebilecek bir durumumuz yok aslında. Çünkü ortalama gelir çok düşük. Yani Türkiye'de dijital ekonomi kredi kartı üzerinden insanlar adına bir fırsat gibi. Ancak borçlanarak erişim sağlayabiliyorlar. Borçlulukla yaşamak bir hayat tarzı. Geri dönüşü mümkün değil.”
Peki dijital ekonomi, dijitalleşme topyekun kötü bir şey mi? Sönmez'e göre toplum yararına yapılmadığı kesin: "Kayıt dışı parayı önlüyor. Gelirlerin vergilendirilmesini sağlıyor. Bütün para kontrol altında. Toplumun ne kadar harcadığını, neye harcadığını biliyorlar. Harcama eğilimi ne yöndeyse ona göre cep telefonuna mesajlar gönderip ‘Şunu al, sana şöyle taksit yaparız’ diyorlar. İnsanların minik gelirleriyle istedikleri gibi oynama fırsatına sahipler. Kapitalizmin teknolojiyle kendini devam ettirmesine karşı Türkiye'de borçluluktan ötürü kitlesel olarak yapılabilecek bir şey yok. Ama bireysel olarak bankayla iş yapmamak veya kredi kartı kullanmamak bir seçenek. Böyle insanlar da vardır. Ama sayıları bir şey ifade etmeyebilir. Çünkü önce gelirlerin yükseltilmesi lazım."