Silikon Vadisi'nin

Silikon Vadisi'nin

“Bizim yeğen üç yaşında ama YouTube’dan istediği videoyu açıp izleyebiliyor” ya da “Kızım / oğlum henüz anne demeyi öğrenmeden iPhone kullanmayı öğrendi” diye övünen insanları hepimiz tanıyoruz değil mi? Peki sizce bu hepimizin tükettiği popüler teknolojilerin mimarları, yani Silikon Vadisi’nin üst düzey yöneticileri de çocuklarını bunları yapabiliyor diye övünüyorlar mıdır?

Günümüz çocukları deyim yerindeyse teknolojinin içine doğuyorlar. Henüz anne karnındayken adına sosyal medya hesapları açılan, her hareketleri fotoğraflanarak taşınabilir disklerde depolanan zamane bebekleri, henüz hayatlarının ilk yıllarındayken ortalama bir teknoloji tüketicisi haline geliveriyorlar. Ancak bu yazıda teknoloji ve pedagoji ile ilgili derin bir ironiden bahsedeceğiz: Silikon Vadisi’nde bulunan ve hayatımıza her yönüyle etki eden dev teknoloji şirketlerinin yöneticilerinin çocukları için tercih ettiği teknolojisiz okullardan.

Teknolojinin göbeğinde teknolojiden uzak yetişiyorlar.
Teknolojinin göbeğinde teknolojiden uzak yetişiyorlar.

Teknolojisiz okul fikri nereden geliyor?

Teknoloji her ne kadar bilgiye ulaşmayı kolaylaştırsa da bu konuda yapılan pek çok bilimsel araştırmaya göre, özellikle yaşamın ilk beş yılında teknolojik cihazlarla iç içe olmak, otizm, yetişkin hiperaktivitesi, dikkat / öğrenme bozukluğu, göz sorunları ve obezite gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini dikkat çekici oranda artırıyor. Bunun yanı sıra, hayatını dokunmatik ekranlarla geçiren bir bireyin el becerileri ve problem çözme yeteneği yeterince gelişemiyor.

Çocuk gelişiminde ilk yedi yıl çok önemlidir.
Çocuk gelişiminde ilk yedi yıl çok önemlidir.

İşte bu gibi parametrelerle yola çıkan Avusturyalı filozof Rudolf Steiner tarafından geliştirilen ve geçmişi 100 yıldan daha eskiye dayanan Waldorf eğitim ekolü de kişilik gelişiminde hayatın ilk yedi yılının kilit bir rol oynadığı görüşünde. Waldorf ekolünün bir diğer önemli farkı, çocukların aslında düşündüğümüzden daha yetenekli olduğunu savunması. Yani Waldorf’a göre, bir çocuğun tablet ya da akıllı telefon kullanabilmesi, çocuk için beklenmedik bir beceri göstergesi değil.

Çocuklar teknolojisiz okullarda neler öğreniyorlar?

Aslına bakarsanız Waldorf ekolüne bağlı okullara, ülke olarak pek de yabancı sayılmayız. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında temelleri atılan Köy Enstitüleri’ndeki eğitim anlayışını anımsatan Waldorf okullarında öğrenciler teorik müfredatla sınırlı tutulmuyorlar. Yani matematik ya da fizik öğrenmek; ya da resmi tarihi sular seller gibi ezberlemek onlar için öncelikli tutulmuyor.

Okul öncesinde bu şekilde öğrenim görmeye başlayan çocuklar, bahçeye çiçek / sebze fideleri dikmeyi, bahçenin günlük bakımlarını yapmayı; örgü örmeyi, hayvanları beslemeyi, basit ev işlerini hatta yemek yapmayı, renkli kalemler ve boyalarla özgürce resimler yapmayı deneyimliyorlar. Bunları yaparak ince psikomotor yeteneklerini (zihin ve kas koordinasyonu) geliştiren çocuklar, her geçen gün kirlenen ve doğallıktan uzaklaşan dünyada çocukluklarının tadına varabiliyorlar.

Çocukların teknolojiyle oyalanmaları yerine hayatı deneyimlemeleri tercih ediliyor.
Çocukların teknolojiyle oyalanmaları yerine hayatı deneyimlemeleri tercih ediliyor.

Waldorf okullarındaki bir diğer dikkat çeken şey ise öğrencilerin matematik, fizik, doğa bilimleri ya da tarih gibi müfredat derslerini oyunlaştırma tekniği ile öğrenmeleri. Örneğin matematik dersinde öğretilen kesirler konusu grafiklerle değil, hep birlikte hazırlanan bir pastayı dilimlerine bölerek öğreniliyor. Ayrıca akıllı tahta ya da monitör kullanmaksızın, bolca deney ve gözlem içeren bir öğrenme serüveni yaratan bu okullar özellikle anlamadan ezberlemeye son derece karşılar.

Silikon Vadisi yöneticilerini niçin bu okulları tercih ediyor?

Waldorf eğitim ekolü 100 seneden daha eski bir geçmişe sahip olsa da Silikon Vadisi’nin lokomatif şirketlerinden Google, Yahoo, eBay ve Amazon’un yöneticilerinin çocuklarının eğitimi için Los Altos’ta bulunan Waldorf School of Peninsula’yı tercih etmesi ile bu geleneksel eğitim sistemi yeniden dünya çapında yaygınlaşmaya başladı.

10 yaşındaki kızı Waldorf School of Peninsula’da okuyan Google yöneticisi Alan Eagle: “Zamane insanının zaten teknolojiden kaçma ihtimali yok. Eğer çocuğum teknolojiyi er geç öğrenecekse, çocukken teknolojiye boğulmak yerine hayatı öğrenerek bir yandan da çocukluğunu yaşaması kesinlikle daha doğru” diyerek Waldorf okullarının faydasını vurguluyor.

Sosyal medya bağımlılığı hakkında pek çok makale ve kitaba da imza atan New York Üniversitesi profesörü Adam Alter’a göre, bireyin teknolojiyle ilişkisini henüz küçük yaşlarda düzenlemesi çok önemli .

Sözlerine “Silikon Vadisi’nde yaşayan okul çağındaki çocukların yüzde 75’i sadece Kaliforniya’da 40’dan fazla okulu bulunan Waldorf ekolü okullarını tercih ediyor. Çünkü bu okullarda hem teknoloji-hayat dengesi kuruluyor hem de taze zihinler oyun ve deneyimle beslendikleri için akademik başarı da bir hayli yüksek oluyor. Waldorf Kurumları’nın güncel raporlarına göre, mezunların yüzde 95’i Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan en iyi ilk 10 üniversiteye kabul edildiğini görüyoruz” şeklinde devam ediyor.

Peki ya ülkemizde durum ne?

Özellikle ilk gençliklerini yoğun bir teknoloji açlığı içinde geçiren Y kuşağı genç ebeveynler, çocukları için daha geleneksel ve doğal akışında bir eğitim sistemi diliyorlar. Hal böyle olunca Türkiye’de de Waldorf Kurumları’nın resmi olarak tanıdığı bir Waldorf Girişimi Derneği mevcut. Bu girişimden aldığımız bilgilere göre şu an resmi olarak Waldorf pedagojisinden esinlenerek eğitim veren okullar şöyle: İstanbul Nisan Anaokulu (Kuzguncuk), İstanbul Momo Anaokulu (Göztepe), Bodrum İmece Oyun Grubu, İzmir Yaka Oyun Grubu, Eskişehir Oyun Grubu, Alanya Özel Yaşam Okulları ve İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Her Çocuk Bir Evren.

Ülkemizde aynı prensiplerle öğretim veren hayat okulları mevcut.
Ülkemizde aynı prensiplerle öğretim veren hayat okulları mevcut.

Ayrıca ülkemizde saydığımız Waldorf okullarının yanı sıra, Montessori ekolü ismi verilen “sınıfsız okul” sistemiyle işleyen ve çocukların keşfederek öğrenebilecekleri pek çok anaokulu ve ilkokul da bulunuyor. İzmir Urla’da yapımı süren Bademler Montessori Köyü, bu okulların en yenilerinden biri. İncir ve zeytin ağaçları ile çevrili doğal bir ortamda yer alan okulun kurucusu Melis Kurtel Emin okullarını şöyle tarif ediyor:

“Bademler Montessori Köyü’nde öğrenim gören çocuklar bir birey olarak doğaya ve insana nasıl etki edebildiklerini görecekler ve empati duygularını geliştirme imkanı bulacaklar. Hayvanlarla iç içe olacak, yetiştirdikleri sebzeleri yeme lüksüne sahip olacaklar. Bu yüzden de okulumuzu Urla’nın muhteşem köyü Bademler’de kurmaya karar verdik”