Sadece beslenme değil, bir yaşam tarzı: Veganlık

Sadece beslenme değil, bir yaşam tarzı: Veganlık

Pisagor ve Buda, hayvanın her türlü sömürüsüne karşı duran veganizmin ilk savunucuları arasında yer alıyor ve o zamanlardan beri vegan beslenenlerin sayısı giderek artıyor. 1 Kasım Dünya Vegan Günü’ne özel olarak veganlığı, tarihini, beslenmede dikkat edilmesi gerekenleri anlattık. 

Veganlık ve vejetaryenlikten farkı

Veganlık; kırmızı ve beyaz et, balık, süt ürünleri, yumurta, bal gibi hayvansal gıdaların tüketilmediği, tamamen bitkisel kaynaklı bir beslenme. Sadece gıda için değil; giyim, eğlence veya farklı amaçlarla yapılan hayvan sömürüsüne karşı duran veganizm, doğayı ve hayvan haklarını savunuyor. Veganizm bu özelliklerle birlikte sadece bir beslenme tarzı değil yaşam tarzı olarak anılıyor. Hayvansal gıda içermeyen alternatif ürünlerin geliştirilmesini ve kullanımını destekleyen veganlar; hayvansal içeriğe sahip veya hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri kullanmıyor, yün ve deri gibi hayvan kaynaklı kıyafetleri kesinlikle giymiyor.

Veganizm ve vejetaryenlik çok sık karıştırılıyor ama bu iki yaşam tarzının önemli farkları var. Vejetaryenler kırmızı et yemiyor fakat balık ve kümes hayvanlarını isteğe bağlı olarak tüketebiliyor. Ayrıca veganlar yumurta, süt, bal, polen gibi hayvansal ürünleri tüketmezken vejetaryenler bu gıdalarla beslenebiliyor. 

Veganlar, hayvansal içeriğe sahip veya hayvanlar üzerinde test yapan ürünleri kullanmıyor.
Veganlar, hayvansal içeriğe sahip veya hayvanlar üzerinde test yapan ürünleri kullanmıyor.

Veganizm tarihi eskilere dayanıyor

Veganlığın tarihi çok eskilere, antik Doğu Akdeniz toplumlarına kadar uzanıyor. Yunan filozof ve matematikçi Pisagor (MÖ 570-MÖ 495) dini ve ahlaki nedenlerle et tüketmiyormuş ayrıca düşünür ve din adamı Buda da söylemlerinde vejetaryen beslenmeyi teşvik ediyor. Hinduizm ve Jainizm’e inananlar da vejetaryenliği savunan ve insanların diğer hayvanlara acı vermemesi gerektiğini düşünenler arasında.

İngiliz doktor Dr. William Lambe için ilk veganlardan biri diyebiliriz. 1806 yılında sağlık sorunları nedeniyle sebze ile beslenmeye başlayan, et tüketmemekle kalmayıp süt ürünleriyle de beslenmeyen Lambe; toprağın doğrudan ürettiği ürünler dışında her türlü maddenin gıda olarak kullanılmasına karşı çıkıyor ve bu tavrını da insanın organlarına başka hiçbir maddenin uymaması olarak açıklıyor. New York’da vegan bir pansiyon işleten gezgin ve reformcu Asenath Nicholson (1792-1855), vejetaryen olarak yetiştirilen ve Küçük Kadınlar romanının yazarı olan Louisa May Alcott (1832-1888) ilk vegan kadınlar arasında yer alıyor.

Veganizmin resmi olarak tanımlanmasının temeli ise 1944 yılında, Donald Watson adlı İngiliz bir ahşap işçisi ve eşi Dorothy’nin, süt ürünleri kullanmayan beş kişiyle birlikte beslenmelerini ve yaşam tarzlarını tartışmak için düzenlediği toplantıya dayanıyor. Bu yedi kişi, Vegan Topluluğu’nu (The Vegan Society) kuruyor.

Vegan beslenmenin yararları ve zararları

Vegan beslenmenin en büyük zararı, fizyolojik ve psikolojik açıdan bedenimize sayısız faydası bulunan vitamin ve mineralleri yeteri kadar alamamak.
Vegan beslenmenin en büyük zararı, fizyolojik ve psikolojik açıdan bedenimize sayısız faydası bulunan vitamin ve mineralleri yeteri kadar alamamak.

Uzmanlar bu konuda ikiye ayrılsa da yapılan araştırmalara göre vegan beslenmenin olumlu tarafları da olumsuz tarafları da mevcut. İşte veganizmin yararları ve zararları:

● Belirli kanser türlerine, diyabet, kolesterol ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor.

● Ruh haline ve psikolojiye iyi geliyor.

● Kilo alımını engelliyor, sağlıklı bir kilo kontrolü sağlıyor.

● Cilde olumlu etkileri bulunuyor.

● Vücudun B12, kalsiyum, omega-3, demir ve protein eksikliği yaşaması için uygun gıdalarla beslenmek, yetersiz kalırsa gıda takviyesi alınması öneriliyor. Vitamin ve minerallerin öneminin, bu eksikliklerin hastalıklara yol açabildiğinin unutulmaması gerekiyor. Örneğin demir eksikliği anemiye neden olabiliyor.

● Veganların protein kaynağı olan soya tüketiminde, işlenmiş gıda kullanmamaya dikkat etmek gerekiyor.

● Karbonhidrat tüketimini arttırabiliyor ve bu durum da gluten intoleransına neden olabiliyor.

The Vegan Society ve Türkiye Vegan Derneği

İngiltere merkezli Vegan Topluluğu’nun (The Vegan Society) 50’nci yılı şerefine, 1994 yılında doğan 1 Kasım Dünya Vegan Günü, günümüzde hemen hemen her ülkede kutlanıyor. Dünya çapındaki veganların farklı etkinliklerle kutladığı gün, Türkiye’de ise Türkiye Vegan Derneği’nin her yıl ekim sonunda düzenlediği, Avrupa'nın en büyük vegan festivali olan Uluslararası İstanbul Vegfest ile bu yaşam tarzını savunanları buluşturuyor. Türkiye Vegan Derneği; önemli buluşmalar düzenliyor, doğa savunucusu projeler gerçekleştiriyor ve Instagram hesabında vegan markaların duyurularını yapıyor.