Mesafeli, kaygılı, tedbirli ama yine de bayram!

Mesafeli, kaygılı, tedbirli ama yine de bayram!

Olağandışı günler yaşıyoruz çünkü en fazla beş mikrometre çapındaki bir virüs, 148 milyon 900 bin kilometre karelik dünyadaki yedi milyar 780 milyon insanı esir aldı! 

Pandemi süresince birden çok bayram yaşadık. İlki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi. Sonra Ramazan Bayramı geldi, sonra da 19 Mayıs… Ulusal bayramların coşkusu başkadır, dini bayramların sevinci başka… Ama hepsi eksik kaldı bu yıl. Kendi özel günlerimizi bile kutlayamadık. Doğum günleri, mezuniyet törenleri, düğünler yapamadık; bir araya gelemedik. Gelmeyi göze aldığımız anda da bazen tek bir kişinin tedbirsizliği yüzünden topluca hastalandık. Git gide evlere hapsolduk.

Olağandışı koşullarda Kurban Bayramı…

“Yeni normal”imizi ucundan kıyısından yaşıyoruz ancak vaka sayıları inişli çıkışlı bir seyir izlemeye devam ediyor. İkinci dalga söz konusu olacak mı, bilmiyoruz. Şimdi de Kurban Bayramı geldi… Peki, insanların kurban alışverişinde, kurban kesiminde vb. kalabalıklar içinde yer aldığı bu süreçte ne yapacağız? Konuyu bu kez de ekranlarda sıkça karşılaştığımız bir isme, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya’ya sorduk: 

Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı.
Prof. Dr. Aynur Eren Topkaya, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı.

“COVID-19 hastalığının sık görülmeye başladığı, hasta sayısının artışında hızlanma görülen bugünlerde virüsten korunma önlemleri çok önemli. Yaklaşan bayram günlerinde ev ziyaretlerinin yapılmamasını, telefonla bayramlaşmayı tercih edelim. Kurbanlıkları da kalabalık pazarlara giderek almak yerine vekâlet ile kurban bağışı daha uygun olabilir. Sağlık Bakanlığı tarafından da ifade edildiği gibi son günlerde vaka sayısının artış gösterdiği iller doğu ve güneydoğu illerimizdir. Bu bölgelerden diğer şehirlere kurbanlıklar ve beraberinde satışlarından sorumlu kişiler gelmiştir. Her türlü insan haraketliliği hastalığın yayılma riskini artırmaktadır.

Bu kişiler satış sırasında onlarca kişi ile temas edecektir. Bu nedenle mutlaka kurban pazarlarına diğer şehirlerden satış yapmak üzere gelen kişilere test yapılmalıdır. Bu mümkün olmadığı takdirde vatandaşlarımızın satış yerlerine gitmeden, internetten alışverişlerini yapmaları için altyapı oluşturulması yararlı olur.

Etler SARS CoV-2* virüsünün yayılması için riskli değildir. Ancak bu sırada kalabalıkların oluşması maske, mesafe ve el hijyeni kurallarına uyulmaması riski artıracaktır. Kurbanlıkların satışının ve kesiminin yapıldığı alanlarda, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyum denetlenmelidir.”

(*Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından virüsün resmi adı SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2) olarak belirlenmiştir.)

COVID-19’A KARŞI KURBAN BAYRAMI TEDBİRLERİ

COVID-19 ile ilgili travmayı er geç atlatacağız, bunu öğrendik. Kurbanlık alışverişinde ve bayram süresince nelere dikkat edeceğimizi de öğrendik. Akılda kalması açısından diğer bazı uyarıları tek tek sıralamak belki de en iyisi. O zaman başlayalım:

Kurban satış yerlerinde:

● Kurbanlık almaya giderken yanınızda çok sayıda maske, el dezenfektanı ve lateks eldiven bulundurun.

● Kurban almaya giderken, kurbanlık seçimi konusunda “tecrübeli” oldukları gerekçesiyle yaşlıları da götürmeyin. 60 yaş üzerindekilerin virüse karşı korunması gerektiğini unutmayın.

● Size eşlik etmek isteyen ve kronik hastalığı olan (kalp, hipertansiyon, diyabet, astım, böbrek, karaciğer ve akciğer hastalıkları, kanser vb.) yakınlarınızın da kurban satış yerlerine gitmesine izin vermeyin.

● Aynı şekilde “geleneklerimizi öğrensin” diyerek çocukları da yanınızda götürmeyin.

● Kurban satıcıları ile aranızda en az 1,5 metre olmasına ve maske takıp takmadıklarına dikkat edin. Aynı satıcının yanında kalabalık varsa dağılmasını bekleyin.

● Pazarlık sırasında el sıkışmayın. Kurban pazarlarında bu yıl tahta çubuklar, ipler hatta bağlantı noktası ortada bulunan, satıcı ve alıcının iki ucunu tutup aşağı yukarı sallayarak pazarlık yaptığı tahterevalli benzeri düzenekler var. Bunlardan herhangi biriyle pazarlık yapsanız bile elinize mutlaka lateks eldiven takın.

● Kurban pazarında bir satıcıdan diğerine giderken her seferinde maskenizi değiştirin.

● Kurbanı satın aldıktan sonra evinize dönerken de yeni maske takın. Her maske değiştirdiğinizde ellerinizi dezenfektanla ya da en az 70 derecelik kolonyayla dezenfekte etmeyi unutmayın.

● Değiştirdiğiniz maske ve eldivenleri bir poşet, kese kağıdı veya kağıt torba içinde toplayıp çöp kutularına atın.

Bayram sabahı:

● Bayram namazına giderken kendi seccadenizi, namaz takkenizi ve tespihinizi yanınızda götürün. Seccadenizi, caminin zeminindeki halının üzerine serin. Büyük ve merkezi noktalardaki camiler yerine cemaati belli küçük camileri tercih edin.

● Namaz çıkışı bayramlaşırken kucaklaşmak, sarılmak, el sıkışmak ve el öpmek yerine elinizi başınıza veya kalbinizin üzerine götüreceğiniz selamlaşma şekillerini tercih edin.

● Cami dönüşü kıyafetlerinizi değiştirin, ellerinizi dezenfekte edin, mümkünse duş alın. 

Kurban kesimi sırasında kurbanlık etrafında az sayıda kişi bulunmalı.
Kurban kesimi sırasında kurbanlık etrafında az sayıda kişi bulunmalı.

Kurban kesimi sırasında:

● Kesim, parçalama ve etleri teslim aşamasında yoğun hareketlilik olacaktır. Fiziksel mesafeyi burada da korumaya dikkat edin.

● Kesimi yapan kişinin maske ve eldiven takmasına dikkat edin. Sizden önce de başkasının kurbanlığını kesmiş olabileceği için yeni maske ve eldiven takmasını, kesim aletlerini sterilize etmesini isteyin.

● Özellikle büyükbaş hayvan kesimi sırasında birden çok kişi kurbanlığın başında olur. Kesimi yapan kişiye de yardımcıları eşlik eder. Dolayısıyla kurban sahipleri, kasap ve yardımcıları derken kurbanlığın başında 15-20 kişi toplanır. Bu da risklidir. Mümkün olan en az sayıda kişinin kurbanlık etrafında bulunmasını sağlayın ve kurban sahipleri dâhil herkesin maske ve eldiven kullanıp kullanmadığına dikkat edin.

● Kesim tamamlandıktan sonra çok büyük olasılıkla kurbanlığı parçalayıp naylon poşetler içinde size sunacaklar. Bu poşetleri eve, aracınıza vb. taşırken mutlaka maske ve eldiven kullanın. Poşeti çıplak elle tutmayın.

● Kurbanlık hayvanlardan insana COVID-19 bulaştığına dair bir bilgi yok. Ancak özellikle kesim sonrasında, etle ilgilenen kişilerden biri COVID-19 ile enfekte olmuşsa, öksürüp hapşırarak hatta konuşarak bile kurban eti üzerine hastalıklı damlacıklar bırakabilir. Bu da kurban etine bulaşan virüsü evinize, dağıtırken de komşularınıza bulaştırma riski anlamına gelir. Bu yüzden kesim tamamlandıktan sonra et ile mümkün olan en az sayıda kişinin temas etmesine dikkat edin. 

Bayram süresince kişisel mesafeyi korumayı ve maske takmayı ihmal etmeyin.
Bayram süresince kişisel mesafeyi korumayı ve maske takmayı ihmal etmeyin.

Eve gelince:

● Kurban etini önce akan suyun altında yıkayın ve daha sonra buzdolabında 24 saat dinlendirdikten sonra pişirin.

● Kurban eti verdiğiniz kişilere de aynısını yapmasını tembihleyin.

● Eve gelen kurban etinin parçalanması ve dağıtılacak şekilde paketlenmesiyle mümkünse iki kişi ilgilensin. Biri sadece parçalama işlemini gerçekleştirirken diğeri de dağıtılacak şekilde paketleme işini üstlensin. Her ikisinin de maske ve eldiven kullanmasına dikkat edin.

● COVID-19 virüsünün her yüzeyde yaşama süresi birbirinden farklı. Paslanmaz çelik yüzeylerde 72 saat (3 gün), kâğıtta 96-120 saat (4-5 gün), plastikte 120 saat (5 gün), tahta ve camda 96 saat (4 gün), kartonda 24 saat, bakırda 4 saat ve alüminyumda 2-8 saat canlı olarak kalabiliyor. Bu nedenle, evde kurban etinin paylaştırılması için kullandığınız bıçaklarınızı, kesme tahtanızı, tezgâh üstünü işlem bittikten sonra sabunlu ya da deterjanlı sıcak suyla iyice yıkayın. Risk almamak adına dağıtacağınız etleri plastik poşetlere ya da kâğıtlara sarmak yerine alüminyum folyolar kullanın.

● Kurban etlerini 24 saat dinlendirdikten sonra asla çiğ ya da az pişmiş olarak tüketmeyin. Aksine, iyice ve yüksek ısıda pişirin. Evet, COVID-19’un hayvan etinden bulaşma riski yok denecek kadar az ancak zoonoz olarak adlandırılan şarbon, salmonelloz, kist hidatik, toksoplazmozis, teniyoz, brusellozis hatta kuduz ve verem gibi bakteriyel, viral, paraziter ve mantar hastalıkları bulaştırma riski var.

● Kurban etini dağıtırken de maske ve eldiven kullanın. Karşınızdaki kişiyle fiziksel mesafeyi koruyun ve fiziksel temas olmadan bayramlaşın.

“TEMEL TRAVMAMIZ VAROLUŞSAL YAS”

Bayramlaşamıyoruz, sevdiklerimizden uzak kalıyoruz ve bu durum ne kadar sürecek onu da bilemiyoruz. Peki, psikolojimizi nasıl koruyacağız? Bu durumu nasıl atlatacağız? Bu soruyu Uzman Psikiyatrist, Psikoterapist Dr. Alişan Burak Yaşar’a sorduk: 

Psikiyatrist-Psikoterapist Dr. Alişan Burak Yaşar.
Psikiyatrist-Psikoterapist Dr. Alişan Burak Yaşar.

“Öncelikle pandemi bize çok önemli bir şeyi gösterdi. Deyim yerindeyse yüzümüze tokat gibi çarptı: Sandığımız kadar da her şeye kadir değiliz! Uzaya arabalar fırlatabildiğimiz, yapay organlar icat ettiğimiz, yapay zeka ile beynimizi mikro işlemcilere aktarma hayalleri kurduğumuz bir çağda, gözle görünemeyecek boyutlardaki bir yarı canlı RNA parçası bizi gerçeklikle buluşturdu. Tam da türümüzün tüm güçlü ve narsistik rüyasının doruğundayken bununla karşılaşmamız bu durumu “travma” haline getiriyor. Biz biliriz ki depresyondayken insanoğlu kendini değersiz, geleceği umutsuz ve diğer insanları (dünyayı) olduğundan kötü görme eğilimindedir. Aslında çalışmalardan da biliyoruz ki depresyonda olmayan insanlarda da tam tersi yönde bir eğilim vardır. Yani “sendromsuzluk sendromu” gibi görebileceğimiz günümüz insanı da, gerçek olmayacak şekilde normalden daha fazla kendini iyi-değerli, geleceği umutlu ve diğer insanları (dünyayı) olduğundan iyi görme eğilimindedir. Olumluya yanlı bir bakış açımız var. Gerek ölümlülük, gerek eksik oluşumuzla tekrar tekrar karşılaştığımız için aslında bizim mevzumuz “varoluşsal yas” ve temel travmamız da bu. Bugün olan ise “fazla yüksekten düşme” durumu ve bu nedenle yaşadığımız kuvvetli bir travmatik deneyim.” 

Psikiyatrist-Psikoterapist Dr. Yaşar, insanoğlunun biyolojik ya da psikolojik, pek çok savaşı aştığını, pandeminin de üstesinden geleceğini söylüyor.
Psikiyatrist-Psikoterapist Dr. Yaşar, insanoğlunun biyolojik ya da psikolojik, pek çok savaşı aştığını, pandeminin de üstesinden geleceğini söylüyor.

“Bu travmayı da atlatacağız!”

"Eksikliklerimizin farkında olduğumuz daha eski yüzyıllarda bu gerçek canımızı daha az acıtırdı. Yoksa her şeye rağmen biliyoruz ki bugünkü pandemi dünyanın gelmiş geçmiş en kötü salgını değil! İnsanoğlu daha yıkıcı ve daha yaygın salgınlar da yaşadı. Üstelik ilaç ve yoğun bakım hizmetlerinin böyle iyi olmadığı, bilginin bu kadar ileri olmadığı çağlarda bunları yaşadık. Bunların bile üstesinden geldik. Bugünü bu kadar yaygara halinde yaşamamızın nedeni, bu kadar entübasyon malzememiz, yaşam destek üniteleri ve hastanelerimiz varken halen bu kadar insanı kaybediyor oluşumuz. İşte travmamız bu! Uzayda kocaman şehirler inşa eden biz, yarı-canlı birkaç küçük molekülle savaşamayacak kadar aciziz! Yine de şunu söyleyebiliriz: İnsanoğlu biyolojik olarak da psikolojik olarak da pek çok savaşı aştı. Bu travmayı da atlatacağız! Bu pandeminin de pandemide yapamadıklarımızın da pandemide kaybettiklerimizin de ve pandemi ile yeniden hatırladığımız “eksik” oluşumuzun da yasını tutacağız. Biraz zaman gerekecek ama evet, bunu kesinlikle yapacağız.

Günlük hayatta ve popüler kültürde de iyice yer eden bir klasik olarak yasın evrelerindeki inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamalarını her birimiz farklı yoğunlukta ve farklı sıralarda yaşıyoruz ve yaşayacağız. Ve yas sürecindeki tüm belirtileri hepimiz yaşayabiliriz. Kendimizi bazen abartılı tedbirler alırken ama bazen de sanki pandemi yok gibi hareket ederken bulabiliriz. En titizimiz bile bazen böyle olabilir. Ya da kolayca irkilebilir, en ufak şeye kızabilir, eskiden olmadığı kadar aniden parlayabiliriz. Yine yas tutmaktan başka şey değil… “Keşke şöyle yapsaydım”, “şöyle yapsam olur mu?”, “böyle yaptım diye oldu” diye düşünebilir, tüm bu aşamaların ötesinde elimizden geleni yapıp gelmeyeni kabullenerek, yani yapmayacaklarımızı fark ederek depresif hissedebiliriz ve üstüne yeni bir yaşamı inşa etmeye ancak bu şekilde başlayabiliriz."

Dr. Alişan Burak Yaşar, yaşadığımız travma sürecinden çıkabilmek için hiç değilse telefon ve internet aracılığıyla sevdiklerimizle yan yana gelmemizi öneriyor.
Dr. Alişan Burak Yaşar, yaşadığımız travma sürecinden çıkabilmek için hiç değilse telefon ve internet aracılığıyla sevdiklerimizle yan yana gelmemizi öneriyor.

“Bunlar, olağan yaşantılar”

“Hepimiz yas tutuyoruz ve tutacağız. Yas tutarken bizim psikoterapi seanslarında en çok kullandığımız ve en tılsımlı tekniğimiz “normalizasyon”dur. Yani duygunun içindeyken fark etmesek de, bu duygu ve düşüncelerin normal olduğunu, insan olmakla ilgili olduğunu ve insan olan herkeste böyle olduğunu bilmek ve hatırlamak en önemli merhemdir. Bu dönem bu yaşantılara kucak açmak ve bu duyguların yas sürecindeki olağan yaşantılar olduğunu bilmek, ilginçtir ki, “yas”ımıza en iyi gelecek ilaçtır. Bunun dışında insanoğlunun en önemli özelliği, sosyal bir canlı olmasıdır. Yapabiliyorsak yan yana yapamıyorsak telefon veya internet aracılığı ile sevdiğimiz insanlarla bir araya gelmek yasımızı tutmak için bir diğer çok önemli taktiktir. Özellikle gözünün içine bakınca iyi hissettiğiniz, konuşmanın veya yan yana gelmenin size iyi geldiği insanlarla daha sık iletişim kurmanız bu süreçte çok iyi gelecektir. Yine daha önceden yapmayı sevdiğiniz size iyi gelen ama bu ara bıraktığınız alışkanlıklarınıza, (gerekirse revize ederek) dönmek ve bedeninizi ihmal etmemek adına örneğin haftada iki ya da üç kez yarım saat hızlı tempolu yürüyüş gibi sporlar yapmak bu süreç ile ilgili diğer terapötik önerlerdir. Yasımıza saygı duyalım, yasımızı gereği gibi yaşayarak bize verdiği mesaja merakla kucak açalım.”