Adı bile yüzlerde gülümseme yaratan bayramlar, gelenekleriyle kök salar. İşte geçmişten günümüze ulaşan ve bayramları daha renkli kılan Ramazan Bayramı gelenekleri…
Müslümanlar için ibadeti, hoşgörüyü, sabrı ifade eden Ramazan ayı, beklenen bayram ile kavuşuyor ve sona eriyor. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ve diğer birçok kaynakta sevinç, neşe ve eğlence anlamına gelen “bayram”, birçok kişide bıraktığı güzel anılarla her zaman özleniyor ve bekleniyor. Ramazan Bayramı gelenekleriyle, eğlenceleriyle, akraba ve dostlarla bir araya gelinen anlarıyla hatırlanıyor. İşte geçmişten günümüze gelenekleriyle beraber gelen ve üç gün süren Ramazan Bayramı’nın kadim alışkanlıklarına yakından bakıyoruz.
Arife günü gelenekleri: Bayramdan bir önceki gün, Ramazan ayının son günü olan arife. Bayramı karşılarken vefat eden yakınların kabirleri ziyaret edilip dualar ediliyor. Ardından evlerde temizlik koşuşturmacası başlıyor, bayram alışverişine çıkılarak son eksikler de tamamlanıyor.
Bayramın birinci gününe özel adetler: Ramazan Bayramı’nın ilk günü camilerde bayram namazı kılınıyor. Namazdan sonra cemaat bayramlaşıyor. Evlerde de en güzel bayramlıklar giyilip kahvaltı sofrasında buluşuluyor ve bayram başlıyor. Aile ile bir araya gelinen kahvaltı sofralarının tadına varılıyor.
Bahşiş vermek: Büyük şehirlerde azalsa da hala süren ve Ramazan ayında her gece bizi sahura uyandıran Ramazan davulcuları, bayramın ilk günü yine davul çalarak kapımıza geliyor. Ramazan davulcusuna bahşiş vermek de önemli gelenekler arasında.
Aile büyüklerini ziyaret: Kültürümüzde ailenin ve büyüklerin özel bir yeri var. Ne güzeldir ki bayramlarda da en güzel giysiler giyilip aile büyükleri ziyaret ediliyor. Bu gelenek hem önemli hem de gerekli. Bayram kahvaltısından sonra yola koyulup ziyaretlere başlanabileceği gibi uzaklardaki büyüklerin bayramı görüntülü aramayla da kutlanabiliyor. En güzeli elbette yüz yüze gelinen, kahvelerin, çayların içildiği; tatlı sohbetlerin edildiği ziyaretler.
En güzel karşılama “kolonya ve şeker”: Kolonya Osmanlı’dan bugüne Türk ikram kültürünün vazgeçilmezlerinden biri. Misafirliklerde ikram edilmesinin hikayesi ise yine Osmanlı Dönemi’ne dayanıyor. Kolonya Osmanlı’ya geldiğinde oldukça pahalı bir üründü. Dolayısıyla eve gelen misafirlere kolonya ikram ederek onlara ne kadar değer verildiği gösterilirmiş. O günden bu zaman bayramlarda evin küçüğünün misafirlere kolonya ve yanında şeker ya da çikolata ikram etmesi yaşayan en güzel bayramlar geleneklerinden biri.
Bayram harçlığı heyecanı: Bayramlar kuşkusuz en çok da çocukların beklediği, gelmesini iple çektikleri zamanlar. Çocuklar bu dönemde bol bol şeker, çikolata ya da tatlı yiyebilecekleri gibi ceplerini harçlıklarla da doldurabiliyor. Eskiden özel mendillere sarılıp verilen bayram harçlıkları, en çok da çocukların sevdiği ve muhtemelen sürmesini istediği bir gelenek.
Şeker toplama zamanı: Çocuklar, özellikle küçük şehirlerde, kasabalarda ya da köylerde yaşayanlar, ellerine aldıkları poşetlerle komşu ve akrabaların kapılarını çalıyor. Şeker ve çikolata toplama yarışına giren çocuklar, tatlı bir “Kim daha fazla toplamış?” rekabetine de giriyor.
İlla ki baklava: Bayram denince akla tatlı, tatlı denince de akla baklava geliyor. İster evde hazırlanmış ister dışarıdan alınmış; ister cevizli ister fıstıklı olsun fark etmez. Her bayram mutfakların baş köşesinde olması beklenen baklava, kuşkusuz bayram sohbetlerinin ayrılmaz bir parçası.
Eski bayramları hatırlayan büyüklerin diline pelesenk olan “Nerede o eski bayramlar?” lafı bizi biraz düşündürse de günümüz bayramlarını coşkuyla kutlamaya devam ediyoruz. Nice unutulmaz anılarla dolu bayramlara ulaşmak dileğiyle…