Sivil toplum kuruluşu Karbon Bildirim Projesi tarafından hazırlanan Carbon Majors Report'a göre, 1988 yılından bu yana gerçekleşen karbon gazı salınımının yüzde 71'i, sadece 100 şirket tarafından gerçekleştirildi. Bireysel olarak iklim krizi için yapabileceğimiz pek bir şey yok gibi görünse de gerçekten öyle mi? Günlük hayatımızda yapacağımız değişikliklerin küresel ısınmaya etkisi neler olabilir?
Geçtiğimiz ay düzenlenen BM İklim Eylem Zirvesi’nde, ülkeler ve şirketlerin iklim krizi için yapabilecekleri pek çok şey gündemdeydi. Türkiye’nin de içinde olduğu 139 ülkede 20 Eylül 2019’da hükümetleri iklim değişikliği konusunda harekete geçmeye davet etmek üzere küresel iklim grevi eylemleri düzenlendi. Protestonun bu denli karşılık bulmasında, yadsınamaz bir role sahip kişi ise BM İklim Eylem Zirvesi’nde yapacağı konuşmaya İngiltere’den sıfır karbonlu yelkenlisiyle 15 günde gelen 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg oldu. Daha önce mart ve mayıs aylarında Greta’nın çağrısıyla düzenlenen eylemlere, dünya çapında milyonlarca çocuk ve genç katılmıştı. Bu kez de eyleme dünya çapında 4 milyon kişi katıldı.
Hayvansal gıdalardan protein almak pahalıya mal oluyor
BM iklim krizini 21. yy’ın en büyük sorunu olarak nitelendiriyor. Öyle ki önceden “İklim değişikliği” veya “küresel ısınma” kalıplarını kullanırken artık içinde bulunduğumuz dönemi anlatmak için bu kelimeler yerine “küresel iklim krizi” tabirini kullanıyoruz. Kriz o kadar büyük ki geri dönüşüme destek vermek, naylon poşetler yerine kumaş alışveriş çantaları ve yeniden kullanılabilir su şişeleri kullanmak gibi girişimler oldukça önemli olmasına rağmen yetersiz kalıyor. Elbette günlük hayatımızdaki değişiklikler, ülkeler ve şirketlerin yapacağı küçük hamleler kadar etkili olmasa da yine de atabileceğimiz adımlar var. Bunların başında da beslenme biçimlerimiz geliyor. Öyle ki 1 Haziran 2018’de Science’ta yayınlanan beslenme ve iklim krizi arasındaki bağı anlatan en kapsamlı çalışmalardan birine göre; bir günlük almamız gereken kalorinin yüzde 18’ini oluşturan proteinin yüzde 37’sini hayvanlardan almak için toprakların yüzde 83’ünü kullanıyoruz. Bu, sera gazı salımınının yüzde 58’ini, su kirliliğinin yüzde 57’sini, hava kirliliğinin yüzde 56’sını, temiz su kıtlığının yüzde 33’ünü oluşturuyor. Tüm bunlar, günlük protein ihtiyacımızı hayvansal ürünlerden almayı tercih ettiğimizde dünyaya verdiğimiz zararın bir kısmı.
Peki ihtiyacımız olan proteini hayvansal gıdalar hariç nerelerden alabiliriz?
Bilinenin aksine protein sadece hayvansal gıdalardan alınmıyor. Günlük protein ihtiyacımızı karşılamak için tahin, badem, fındık, kabak çekirdeği, mercimek gibi besinleri tüketmek de faydalı seçenekler arasında. Öyle ki 100 gram fasulyeden 22 gram protein ve 171 miligram magnezyum alıyorken 100 gram etten aldığımız 22 gram protein bize yanı sıra 74 mg kolesterol getiriyor. Alınan magnezyum ise 74 miligram. Uzmanlar protein ihtiyacımızı sebze ve tahıllarla gidermeye “clean protein” ismini veriyorlar. Hayvansal gıdalardan alınanın aksine yanında vücudumuz için zararlı organizmaları barındırmayan sebze ve tahıllar temiz protein olarak adlandırılıyor.
İklim krizine dair farkındalık hâlâ az
Küresel iklim krizi tüm dünyada oldukça konuşulmaya başlansa da bu konunun toplumsal olarak yankı uyandırdığı tek zaman dilimi, ekstrem hava koşullarını yaşadığımız anlara denk geliyor. Kendi konfor alanlarımızı aşıp önlemler almaya geldiğinde ise genelde elimizi taşın altına koymaktan çekiniyoruz. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, küresel iklim krizine dair farkındalığın yok denecek kadar az olması veya alışkanlıklarımızın global ölçekte doğuracağı sonuçları görmezden gelmemiz olarak özetlenebilir. Unutmayalım ki 1988 yılından bu yana gerçekleşen karbon gazı salınımının yüzde 71'i sadece 100 şirket tarafından gerçekleştirildi.
Küresel iklim krizi her canlının hayatını tehdit eder bir hal almışken, insanlığın konforu ve lüksü üzerine tekrar düşünmenin tam da zamanı olabilir. Bireylerin hayat tarzlarında ve beslenme alışkanlıklarındaki en küçük değişimin bile küresel ölçekte önemli rol oynadığını unutmamak gerek.