İnsan ve doğanın mücadelesine, iklim krizine odaklanan ve Türkiye’de bir ilk olan “Land & River Art Bienali”, eserleriyle Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki üç adaya, Karakuş Tümülüsü ve Cendere Köprüsü’ne yayılıyor.
Eser: Murat Cem Baytok/Dengesiz
İçine Nehir Sanatı’nın (River Art) da dahil edilebileceği Arazi Sanatı (Land Art), 1960'ların sonunda ABD'de ortaya çıkmış bir akım. 1970'lerde ise tüm batı ülkelerini etkileyen Arazi ve Nehir Sanatı, kültür ve gerçeklik tanımları içinde kabul görmüş normları değiştirmeyi amaç ediniyor. Arazi ve Nehir Sanatı, doğanın sunduğu malzemeyi kullanan sanatçının, doğanın geniş alanlarında ortaya koyduğu eserleri kapsayan bir sanat çeşidi olarak tanımlanabilir.
Anlaşılacağı üzere bu sanatı uygulamak, oluşan eseri uzun süre korumak ve sergilemek için uygun alanlar bulmak bir hayli zor olduğundan Adıyaman’da düzenlenen Türkiye’nin ilk “Land & River Art (Arazi & Nehir Sanatı) Bienali” ayrıca önem arz ediyor. 8 Şubat depreminde hasar gören illerden Adıyaman’ın Kahta ilçesi sınırlarında yer alan doğal mekanlarda sunulan “Commagene LAR Para ve Çevre: Bir Metaforun Değeri” temasıyla açılan bienal, 23 Aralık’a kadar devam edecek. Bienal kapsamında ortaya konan eserler; Nevali Çori’nin karşısındaki el değmemiş üç adada, Karakuş Tümülüsü ve Cendere Köprüsü’nde sergileniyor.
Bienalin küratörü çevreci, sanatçı, yazar ve galeri kurucusu Nihat Özdal iklim krizi, savaş ve felaketler ile karşı karşıya olduğumuz bu günlerde arazi sanatı alanında doğada bulunan malzemelerle doğada üretim yapan sanatçıların önemine işaret ediyor. Arazi Sanatı’na Nehir Sanatı’nı da eklediklerini vurgulayan Nihat Özdal, Yeni Zelanda meclisinin Whanganui Nehri’ne tanıdığı insan statüsüne dikkat çekerek nehirlerin de hakları olduğunu vurguluyor.
Geçen yıl yine Adıyaman Kahta’da düzenlenen Kommagene Bienali’nin ardından bu yıl hayata geçirilen Land & River Art Bienali, Manchester Üniversitesi’nden Prof. İsmail Ertürk’ün yazdığı “Para ve Çevre: Bir Metaforun Değeri” metninden yola çıkarak eser ortaya koyan 11 sanatçıyı ağırlıyor. Daha önce de art land alanında eserler veren sanatçılar Vahap Avşar, Murat Cem Baytok, Shirin Abedinirad, Ana Laura Cantera, Mariko Hori, Kim In Cheol, Yalda Jamali, Zaid Saad, Meltem Şahin & Mert Koca, Cengiz Tekin ve Odmaa Uranchimeg bienal için birbirinden ilginç işler ortaya koydu. Sanatçıları işleri, dünyada bir ilk olacak Müze Ada’da daimi olarak sergilenecek. Bienal bu anlamda da diğerlerinden ayrılıyor. Eserlere ve sanatçılara baktığımızda birbirinden farklı işlerle karşılaşıyoruz.
Murat Cem Baytok/Dengesiz: Almanya doğumlu sanatçı; Bremen, İstanbul ve Bodrum arasında bir yaşam sürüyor. Baytok’un bienalin düzenlendiği doğadan topladığı doğal ve atık malzemelerle ürettiği eserinin adı “Dengesiz”. Bu dev çöp adam ve önceki türevleri, Baytok’un sanatsal imzası olarak kabul ediliyor. Sanatçı eserinde ölü bir martı, kurumuş balıklar, balık ağı, plastik şişeler, metal kutular, 300 kiloluk dev bir ağaç gövdesi, hurdalıktan topladığı profil metaller ve metal zincirler kullanmış. Baytok eserle ilgili açıklamalarında iklim krizine dikkat çekmek amacıyla 300 kilogramlık ağır ağacı yerine taşımanın zorluğuna da dikkat çektiğini kaydediyor.
Ana Laura Cantera/ Güçler Karşılaştığında
Sanatçı, araştırmacı ve öğretmen Ana Laura Cantera, sanatsal üretimlerinde doğa, bölge ve insan dışı organizmalarla yatay bağlantılar kavramlarını ele alıyor. Ana Laura Cantera’nın Land & River Art Bienali’ndeki eseri, insan şiddetinin bölgeleri ne kadar yavaş şekillendirdiği fikri üzerinde yükseliyor. Sanatçının doğa ve canlılığın yok oluşuyla ilgili önceki eserlerinde de dikkat çektiği üzere, bu eserinde de bir mücadele söz konusu. Doğa hayatta kalmaya çabalıyor insan da tüketmeye devam ediyor. Değişim kaçınılmaz oluyor!
Shirin Abedinirad/ Reflective Journey (Yansıtıcı Yolculuk): İranlı sanatçı Shirin Abedinirad, arazi sanatı, enstalasyon projeleri ve kamusal sanat işleri ortaya koyuyor. Sanatçının imzası ise doğanın içine yerleştirdiği aynalar. Ayna enstalasyonlarıyla ışık ve hareket deneyleri yapan sanatçı, doğanın içine yerleştirdiği eserlerinin etkisini optik illüzyonlarla güçlendiriyor. Shirin Abedinirad, Land & River Art Bienali için “Reflective Journey” (Yansıtıcı Yolculuk) adını verdiği eseri tasarladı. 2012 yılından bu yana video sanatı da yapan, hareketli görüntülerle benlik ve kimlik kavramını araştıran sanatçı, performans sanatı projelerinde ve videolarında kostümlerini, dekorlarını ve setlerini de tasarlıyor.
Sanatçı bienal için tasarladığı eseri hakkında sosyal medya hesabında şu yorumu paylaştı: “Bu enstalasyon, Adıyaman'da depremi yaşayanların dayanıklılığı ve uyum yeteneği için bir metafor görevi görüyor. Enstalasyonun kapalı kapılardan doğanın yansımasına dönüşmesi gibi, bireyler de hayatlarındaki zorluklara ve çalkantılara uyum sağlıyor ve yeni bakış açıları buluyor. Bu şekilde sanat eseri, zorluklar karşısında dayanıklılık ve umut merceğinden teselli ve yenilenme arayanların ruhuna bir saygı duruşunda bulunuyor.”
Kim In Cheol/ Acı Veren Birliktelik: Kore doğumlu sanatçı Kim In Cheol’un imzası, farklı boyutlarda irili ufaklı “nokta” formlarından oluşuyor. In Cheol noktanın hem tek başına hem de bir bütünün içerisinde güçlü bir görsel anlatıma sahip olduğunu düşünüyor. Adıyaman’da gerçekleşen bienal için bambu ipliklerini kullanarak bir eser oluşturan In Cheol, bu eserine “Acı Veren Birliktelik” adını vermiş. Birbirine girmiş ipliklerden oluşan dev bambu top; karmaşık ilişkilere, çatışmalara ve hayatta kalma çabasına işaret ediyor. In Cheol eserini bir ay boyunca sabırla çalışarak oluşturmuş. Sanatçı eseriyle ilgili olarak sosyal medyasında şu düşünceleri paylaşıyor: “Eser, çekim kuvvetini, farklı şekillerdeki nesnelerin her birinin birbirine karşı temkinli ve kabullenici bir tavırla yeni bir dünyaya geçişini anlatıyor. Eser, izleyicileri birbirleri arasındaki sınırları aşmayı deneyimlemeye teşvik ediyor.” Kim In Cheol eseri, Karakuş Tümülüsü’nde görülebilir.
Bienalde daha birçok eser var. Her biri doğanın göbeğinde kimi zaman onunla tezat kimi zaman uyum içinde yükseliyor. İnsanın kendine, doğaya bakışını sorgulamasını sağlayan eserler, aynı zamanda insan-insan ve insan-doğa ilişkisinin de yeniden kurulmasına köprü olmayı amaçlıyor.
Adıyaman Kahta’daki Land & River Art Bienali 23 Aralık 2023’e kadar görülebilecek.