37 yıl sonra yeniden yorumlanan “Aaahh Belinda” Netflix’te 7 Nisan’da yayımlanıyor. 1986 yılında gösterildiğinde büyük ses getiren, toplumsal mesajlarıyla dikkat çeken ödüllü Aaahh Belinda’nın yeni yorumu merak uyandırıyor!
“Evvel zaman içinde var imiş bir dunganga. Alırmış çocukları, katarmış sepetine… Dunganga dunganga.”
Bazı filmler öyle bir işler ki içinize sizde uyandırdığı hisleri, filmin adı dahi geçse izlediğiniz ilk zaman gibi canlı hissedersiniz. İçinde geçen bazı sahneleri unutmaz, bazı sözleri, şarkıları bazen de ürkütücü bir ninniyi ezberlersiniz. 1986 yapımı “Aaahh Belinda” da onlardan biri. O dönem çocuk olanların aklına, yazının girişindeki tuhaf ninniyle kazınan büyülü gerçekçi bu filmin, 7 Nisan’daki yeni uyarlaması birçokları tarafından merakla bekleniyor.
Döneminde de ses getiren, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Film, En İyi Yönetmen; SİYAD Ödülleri’nde ise En iyi Sinematografi ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan Aaahh Belinda, 37 yıl sonra internet üzerinden yayın yapan dizi ve film platformu Netflix için yeniden çekildi. 7 Nisan’da yayımlanacak olan filmin başrollerinde Neslihan Atagül Doğulu, Serkan Çayoğlu, Necip Memili rol alıyor. Filmin uyarlama senaryosu Hakan Bonomo’ya, yönetmenliği ise Deniz Yılmazer’e ait.
Filmin yayımlanan fragmanlarından anlaşılacağı üzere konu elbette aynı ancak orijinalinden farklı olarak yeni filmdeki tiyatro oyuncusunun adı Dilara, dönüştüğü kişinin adı ise Handan. İki film arasında başka ne gibi farklar olduğuna ise ancak 7 Nisan sonrasında hakim olabileceğiz.
Aaahh Belinda neden önemli bir film
Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı, Barış Pirhasan’ın senaryosunu yazdığı, Müjde Ar, Macit Koper ve Yılmaz Zafer’in başrollerinde olduğu 1986 yapımı fantastik/komedi “Aaahh Belinda” Türkiye’nin sinema tarihi açısından önemli bir yere sahip. Film, dönemin birçok konusuna ışık tutan başarılı senaryosu, farklı türü ve sinematografisi açısından kült kabul ediliyor. Filmde tiyatro oyuncusu Serap, bir reklam filminde oynadıktan sonra gerçek kimliğini yitirip evli ve iki çocuklu bankacı Naciye olarak tekdüze bir yaşam sürmeye mahkum oluyor. Bu yaşam içindeki hiçbir akrabasını, eşini ve dostunu tanımayan, eski hayatındaki çevresi tarafından da tanınmayan Serap, gerçekle düş arasında gidip gelmeye başlıyor. Bir yandan da olanları anlamlandırmaya, kendi dünyasına dönmeye çalışıyor. Tiyatrocu Serap mı yoksa bankacı Naciye mi olduğu konusunda gitgide kafası karışan Serap, bir süre sonra aslında her ikisi birden olabileceğini fark etmeden içselleştiriyor.
Filmde birçok çatışma birlikte ortaya koyuluyor. Filmin konusuyla birlikte güçlü alt metni, dönemin liberalizmin etkisiyle değişen Türkiye’sine ışık tutuyor. O dönemde devlet, bireyler ve sınıflar arasındaki ekonomik ilişkiler üzerindeki etkisini azaltıyor. Tüketimle birlikte yabancılaşma da özellikle modernizmle yoğrulan şehirlilerin hayatına daha fazla dahil oluyor. Aynı zamanda kadına biçilen toplumsal roller ile kadının entelektüel dünyadaki varlığının da karşılaştırmasını yapıyor film. Bu karşılaştırmayı, o yıllarda televizyonlarda daha sık yer bulmaya başlayan renkli ve bir o kadar aldatıcı reklam dünyası üzerinden gerçekleştiriyor. O yıllarda -ve günümüzde- var olan ünlü bir şampuan markasını çağrıştıran Belinda için reklam filminde rol alan oyuncu Serap, şampuanla yıkandığı sırada gerçek hayatta kendisine uzak bir kültürden gelen evli ve iki çocuklu bankacı Naciye’nin hayatını yaşamaya başlıyor. Kadının güzelliğinin en önemli göstergelerinden biri olarak kabul edilen saçları mitolojik bir hikayeye göz kırpar gibi sanki laneti oluyor.
Serap kendi evreninde tiyatroyu hayatının odak noktası haline getirmiş, yaşamak için para kazanmak adına reklam filmlerinde biraz da mecburen oynayan bir aktör. Evli olmadığı sevgilisiyle aynı evde yaşayan, o yıllara göre oldukça özgür düşünen, toplumun kadına dayattığı evli ve çocuklu olma halini önceliği haline getirmeyen bir kadın Serap. Hatta tiyatrocu olmasına rağmen bu halle empati kurmayı da reddediyor. Bu, reklam çekimi sırasında role girememesiyle vurgulanıyor. Tam da o noktadan, kendine en çok yabancılaştığı yerden sınanması da bu sebepten belki. Kendine uzak bulduğu bir kadını canlandırmaya çalışırken reklamdaki kadının gerçeğine uyanıyor. Hikaye bundan sonra Naciye’nin hayatının içinde sıkışan Serap’ın kendi dünyasına dönme çabasına evriliyor. Reklamda sunulan ürünün gerçek alıcısıyla, onu sunan aktörün benliklerinin iç içe geçişi, Serap’ın kocasının yakınlaşma isteğini kabulüyle son buluyor. İnanmakta zorlansa da Serap kendi evrenine dönüyor.
Aaahh Belinda’nın Netflix için çekilen uyarlamasında, hikayedeki kadınların değişen isimleri kaderlerini nasıl etkileyecek bilinmez. Tanıtımlarından anlaşıldığı üzere filmde, tüketim çılgınlığının hüküm sürdüğü, toplumsal rollere yüklenen anlamların değişime direndiği bir dünya göreceğiz. Bu dünya düzeni içindeki kadınların kimlik arayışlarına dair sancılarına, bu kez Serap ve Naciye yerine Dilara ve Handan üzerinden şahit olacağız. Üstelik toplumsal kodlara ilişkin önemli ip uçları veren o ürkütücü ninniyi bir kez daha dinleyerek.
“Dungangaa, dungangaa…”