Sanat, bilim, teknoloji ve Kara Sevda!

Sanat, bilim, teknoloji ve Kara Sevda!

Kara Sevda dizisinden tanıdığımız Gökmen Bayraktar, 25 yıldır medya sektöründe. Radyo, televizyon programcılığı, seslendirmen, sunucu ve oyuncu olarak birçok projede yer aldı. O, insanlık için bir şeyler yapabilmek adına mesleğine ara veren, kendisini bilime ve teknolojiye adamış bir sanatçı olarak öne çıkıyor. Ekibiyle birlikte kurduğu Ar-Ge şirketi bünyesinde Türkiye’nin bu alanda sesini duyurmasını sağlayacak yüzde yüz yerli projelere imza atıyorlar.  

Gökmen Bayraktar’ı kısaca tanıyabilir miyiz?

Trabzonluyum. 1996 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Master’ı İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamladım. Medya sektörüne 1993’yılında “Radyo Arkadaşı” kurarak başladım. Radyoya başlamam, okulu bitirmemi iki yıl ertelese de sonrasında master yapma imkanı da buldum. Radyo Arkadaşı’ndan sonra ulusal radyolarda uzun yıllar çalıştım. Haber spikerliği, spor muhabirliği, radyo ve televizyon programcılığı, tiyatro, dizi oyunculuğu ve seslendirmen olarak birçok projede ve kurumda çalıştım. Son olarak geçen sezon Kara Sevda isimli dizide rol aldım.

90’lı yıllarda çok genç bir yaşta radyo kurmak... Kulağa enteresan geliyor, nasıl başardınız?

O dönemlerde elektronik konusunda özel yetenekleri olan arkadaşım Tolga Ünal’ın, bir gün elinde kendi yaptığı bir vericiyle gelerek “Haydi yayına geçiyoruz” demesiyle kendimizi bir anda radyo dünyasında bulduk. Tolga’nın evinde başladığımız radyoculuk maceramız, babasının bizi evden kovmasıyla bir süre sekteye uğradı. Yayın yaptığımız sırada verdiğimiz telefon numarası ev telefonu olunca, birçok kişi tarafından rahatsızlık verici noktalara gelen telefon trafiği yaşanmıştı. Sonrasında kömürlüğe taşıdığımız radyomuzda uzun yıllar program yaparak çok tanınan ve sevilen bir radyo olmayı başardık.

Medyadan bilim dünyasına geçişiniz nasıl oldu? Bu da çok uç bir örnek oluşturuyor.

Evet, bazı zamanlar bu tarz ani kararlar alarak hayatımı şekillendiriyorum. Ben her zaman mesaj kaygısı olan bir insan oldum. Habercilik yaptığım dönemlerde de bu tip kaygılar taşıyordum. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi kitabını okuduktan sonra hayatımda önemli değişiklikler yapmam gerektiğini anladım. Medyada bir şekilde kendimi gerçekleştiriyordum ama bu bana yeten bir durum değildi, bir şeyler eksik kalıyordu. İnsanlığa faydası olacak iş ve projelerde yer almam gerekiyordu. Önceleri sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeye başladım. İlk projemiz Sadettin Saran’la birlikte engelliler ve yaşlılar için Yaşamköy Projesi’ni hayata geçirmek oldu. Bilim ve teknoloji alanında çalışmalar yapan bir vakıfta başkan yardımcılığı yaptım. Finansman sağlayabilmek için madencilik ve biyoteknoloji işine girdik. Bu şekilde bilim insanları ve tıp dünyasıyla çalışma imkanı yakalamış oldum. Bu arada da medyayı bir kenara bırakmış ancak çok özel iş veya projeler gelirse vakit ayırır olmuştum. Kısa zamanda bilimsel araştırma ve geliştirmeler yapan bir Ar-Ge şirketi kurarak projeler geliştirmeye başladık.

KEMİK ÇİMENTOSU ÜRETİYORLAR

Ne tür ürün ve projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

Antimikrobiyal dezanfektan üretiminde dünyanın en etkili dezenfektanını üreterek, literatüre girmeyi başardık. Dünyada bir örneğine rastlamadığımız ama Türkiye’de bir ilk olan ve kırık kemiklere uyguladığımız kemik çimentosunu geliştirdik. Kırık bölgeye uyguladığımız bu ürün sayesinde kemiklere takılan zor ve acılı süreçlere neden olan platin uygulamasına son vermiş olduk. Kemik çimentosu uyguladığımız kırık kemik, kendini onardıkça üzerindeki çimento da eriyerek yok oluyor. Böylece vücuda doğal olmayan acı veren maddelerin girmesi engellenmiş oluyor. Bunun yanı sıra klonlama yöntemiyle bitki dokusu kültürü ve fide üretimi, biyomadencilikte bakteriler aracılığıyla maden ayrıştırılması ve zenginleştirmesi konularında geliştirdiğimiz ürünlerimiz var. Ayrıca kanser konusunda da umut vadeden çalışmalar içerisindeyiz. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta, geliştirdiğimiz buluşlar ve projelerin tamamı Türk Bilim İnsanları tarafından gerçekleştirilen, yüzde yüz yerli ve kendi formülasyonlarımızdır.

Türkiye’de bilim ve teknoloji alanında yapılan Ar- Ge çalışmaları sizce yeterli mi?

Maalesef yeterli değil! Yaşadığımız yüzyıl dünyaca biyoteknoloji asrı olarak algılanıyor. Bunun bilincinde olan ve buna göre davranan bütün ülkelerin, toplum bilinci ve refah seviyesi sürekli olarak artıyor. Ülkemizde ise Ar-Ge şirketleri yeterli desteği göremiyor. Özellikle ilaç geliştirme konusunda devlet desteği tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Oysaki kendi milli ilacımızı yapmış olsak, ekonomik açıdan büyük güç elde etmiş olur ve dışa bağımlı olmaktan kurtuluruz. Ülkemizin yetiştirmiş olduğu çok değerli bilim insanları var. Devletin bu konuda belirleyeceği yeni strateji ve teşviklerle böylesine önemli değerleri yurt dışına kaçırmamış oluruz. Bilim üretmek çok kolay bir süreç değil ama başlanırsa sonuçları çok mutlu edici olacaktır.

İleriye dönük neleri ön görüyor ve hedefliyorsunuz?

Bir ülke bilim ve sanat üretemiyorsa bağımsızlığı da geleceği de tehlike altına girer. Türkiye’nin bu alanlarda gelişimini sağlayacak projeleri gerçekleştirmek, milli ilacımızı yaparak ülke ekonomimize katkı sağlamak istiyoruz. Çok arzu ettiğim, plan ve projelerini hazırladığım Bilim ve Sanat Akademisi’ni en kısa zamanda hayata geçirmek istiyorum. Unutmayalım ki bu yüzyıl teknoloji üretenlerin hakimiyeti altında olacaktır.

Kara Sevda final yaptı. Yeni sezonda yeni proje var mı?

Yaklaşık 10 yıldır ara verdiğim oyunculuğa Kara Sevda dizisiyle dönüş yaptım. Artık ilk aşkım olan oyunculuğu daha öne çıkarmanın zamanı geldi. Yeni sezon için yapmış olduğum birçok görüşme var. Şu an yakın durduğum, başarılı olacağıma inandığım TRT’de yayınlanacak olan bir dönem dizisi projesi var.