Bollywood’a indirgenen, oryantalist bakış nedeniyle biraz hafife alınan Hint sinemasının rüzgarı dünyada son yıllarda çok şiddetli esiyor.
Yaklaşık 150 milyon dolara çekileceği açıklanan “Mahabharata” filmi de bu rüzgarın en önemli göstergelerinden. Peki Hint sineması nasıl bu hale geldi?
Sinema tarihinde Charlie Chaplin'den sonra kitleleri etkileyen en önemli aktör kim dersiniz, aklınıza Hintli bir aktör gelir mi? Eğer bu soruya bu coğrafyadan biri cevap verecekse muhtemel gelme ihtimali zayıftır. Oysa Kanadalı Mark Cousins'in çektiği, 15 saatlik “Sinemanın Hikayesi” belgeselinde bu soruya Hint sinemasının yıldızı Amitabh Bachchan olarak cevap verilir. Zaten Bachchan’ın BBC’nin yaptığı bir online ankette de milenyumun en büyük sanatçı seçilmesi Cousins’in tespitiyle örtüşür.
Peki neden aklımıza bir Hintli aktör gelmez? Sorunun cevabı biraz karmaşık olsa da nihayetinde Hint sinemasını tanımadığımız gerçeğiyle yüzleştirir bizi…
Biz, kültürel, ideolojik, estetik olarak Avrupa ve Amerikan sinemasıyla daha içli dışlıyızdır. Avrupa ve Amerika odaklı bir sinema tarihiyle bilincimiz şekillendiğinden, kültürel olarak da yüzümüz daha çok Batı’ya dönük olduğundan sinemanın Doğu ve Uzak Doğu, Asya coğrafyasındaki etkisini, orada yarattığı kültürü, enerjiyi, değişimi, (ilgilileri elbet biliyor) yüzeysel olarak biliriz.
Mesela bunun için sıklıkla Hint sinemasını Bollywood’a indirgeme hatasına düşeriz. (Oysa Bollywood Hint sinemasının önemli bir parçasıdır ama tamamı değildir.) Kollywood ya da Tollywood ile pek ilgilenmeyiz. Oysa farklı dillerde yılda binden fazla filmin çekildiği, koskoca bir sinema sektörü var Hindistan’da. Burada üretilen filmler Hindistan dışında Asya, Ortadoğu ve Afrika’da birçok ülkede yoğun ilgi görüyor. Ki bu çok uzun zamandır böyle…
Hindistan’da sinemaya gitmek, sosyal bir olgu
Kendi kültürü, tarihi, mitlerinden farklı bir estetik ve anlatım oluşturmuştur Hint sineması, bir asrı geçen sinema macerasında. Renkli, canlı, müzikli, bol hareketli, aşırı duygusal ve epiktir filmleri. Ayrıca bizdeki gibi bireysel bir olgu değildir Hindistan’da sinemaya gitmek, sosyal bir olgudur. Ama işte o sinemanın yarattığı farklılığın, zenginliğin pek de farkında değilizdir. Biraz da bu yüzden Hint sinemasına tıpkı Avrupalılar gibi oryantalist bir perspektiften bakmayı yeğleriz.
Oysa araştırdığınız zaman Hint sinemasının farklılığı ortaya çıkar. 1913’te başlayan sinema serüveninde Hint sineması, yıllar içerisinde ülkenin geçirdiği sosyal ve siyasi dalgalanmalardan etkilenir. Hindistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi sonrasında ulusal bilincin yaratılmasında sinema önemli bir işlev üstlenmiştir. Bazen kitleleri etkileme gücünden korkulur ve vergi sistemiyle baskı altına alınmaya çalışılır. Bazen eğlence aracı olarak görülür suya sabuna dokunmayan filmler çekilmesi için desteklenir. Ama Hintli sinemacılar yamandır. Toplumsal farklılıkların sentezlendiği, güçlü tarihi ve kültürel zenginliğine ve efsanelerine sırtını dayayan, kendi insanının anlatı geleneğini hesaba katan bir sinema oluştururlar. 1970’lerde Hint sineması dünyada en çok izlenen ulusal sinema haline gelir. Etki gücü hafife alınsa da zamanla Hint sineması kültürel bir güç olur.
Türkiye’de 15 milyona yakın izlenme
Mesela yaşı elverenler Raj Kapoor’un “Avare” filmini hatırlarlar. Türkiye’de gösterildiğinde resmi olmayan rakamlara göre 15 milyona yakın izleyici tarafından izlendiği iddia edilir, Türk sinema tarihçileri tarafından. Ki bu tür bir etkiyi film başka ülkelerde de yapacaktır. Örneğin Çin ve Rusya’da da beğenilen filmlerden biri olacaktır “Avare”.
Satyajit Ray en bildik yönetmenlerindendir. Oscar da alan, Cannes ve Berlin gibi festivallerde sıklıkla boy gösteren Ray, gerçekçi Hint sinemasının kurucularındandır. Hint sineması deyince akla gelen ilk isimlerden biridir. Ama erken yaşta vefat eden melodramı tarihsel acılar çerçevesinde yeniden tanımlayan yönetmen Ritwik Ghatak pek bilinmez. Oysa onun sinemadaki izlerini farklı ülke filmlerinde görmek mümkündür, ki bizce Hint sinemasının köşe taşlarındandır.
2000’lerde Hint sineması dünyanın ilgi odağında
Hint sineması 90’lı yıllarda biraz sıkıntılı zamanlar yaşasa da girdiği krizden çıkmasını bildi. Ve 2000’lerden bu yana dünyanın ilgi odağında. “Devdas” filminin (bizde İstanbul Film Festivali’nde gösterilmişti) uluslararası alanda elde ettiği başarı, krizden çıkan Hint sinemasında önemli bir özgüven sağladı. Ama 2010’larla birlikte Avrupalı, Amerikalı yapımcıların odağında artık Hint sineması… İşbirlikleri, ortak yapımlar yoğunlaşıyor.
Mira Nair, Shekhan Kapoor uluslararası alanda adını sıklıkla duyuran Hintli yönetmenler olmakla birlikte, Hint sineması uzun yıllardır kendi star yönetmen ve oyuncularını yaratmış durumda. Hâlâ da yaratmaya devam ediyor. İyi olduğu türlerde görkemli ve büyük bütçeli filmler üretmenin ve bu filmleri dünyada daha çok insana ulaştırmanın peşindeler. Hem de kendi yönetmenlerinin çektiği kendi starlarının oynadığı, kendi hikayelerinin anlatıldığı filmlerle bunu yapmaya çalışıyorlar. Tam da bu hedef Hint sinemasının adını daha çok duymamıza sebep oluyor.
Hint sinemasının en pahalı filmi yolda!
Kısa süre önce yaklaşık 150 milyon dolara çekileceği açıklanan “Mahabharata” film projesinin uluslararası basında geniş yer tutması da biraz bu yüzden. Mahabharata efsanesi içinden emin olun binlerce film çıkardı Hint sineması. Şimdi bu efsanesini tüm dünyaya bir kez daha ama daha görkemli bir şekilde anlatmanın peşinde. (Mahabharata, eski Hindistan'da Sanskritçe yazılmış en önemli iki destandan biridir)
Sorulabilir, Hint sineması 150 milyon dolarlık bir filmi finanse edecek güce erişti mi, diye. O zaman güncel bir örnek verelim. Mesela şimdilerde Hindistan’da gösterimde olan “Baahubali 2: The Conclusion” filmi yaklaşık 40 milyon dolarlık bir bütçeyle çekildi. 27 Nisan’da vizyona giren filme Hindistan’da yoğun ilgi gösteriliyor. Film, kısa zamanda sadece Hindistan’da 45 milyon dolarlık hasılat elde etti. Ki Hindistan dışında Amerika, İngiltere, İspanya, Avustralya, Yeni Zelanda, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde de film gösterimde. 2015 yapımı, 18 milyon dolara çekilen “Baahubali: The Beginning” filminin 100 milyon dolarlık hasılat elde ettiği düşünüldüğünde “Baahubali 2: Conclusion’un ekonomik başarısının ilk filmi geçeceğini tahmit etmek eldeki verilerle güç değil.
Yani Bollywood’a indirgenen, oryantalist bakış nedeniyle biraz hafife alınan Hint sinemasının rüzgarı dünyada son yıllarda çok şiddetli esiyor. Türkiye’ye bu rüzgar çok da uğramıyor nedense, bunun için Hint sinemasındaki değişimi pek de göremiyoruz.
Ama olan şu: Hint sineması hedefleri doğrultusunda artık şartları zorluyor. Hedefleri de büyük. Kendi hikayelerini, kendi sinemacılarıyla anlatmak ve dünyada çok sayıda insana ulaşmak. Mesela 150 milyon dolara çekilmesi planlanan “Mahabharata”nın yaklaşık 3 milyar insana ulaşması hedefleniyor. Biraz gerçek ötesi gelebilir size bu hedef ama meseleye farklı bakmak gerek. Hint sineması, dünyada kültürel güç olduklarının artık daha net bir şekilde farkında ve bu gücü stratejik bir şekilde kullanmanın yollarını arıyorlar. Yani Hint sineması, sinema dünyasında küresel bir aktör olmanın ötesine geçip güçlü bir aktör olmayı istiyor.