Son yıllarda görülme sıklığı hızla artan, “modern çağın hastalıklarından” biri reflü. Peki reflü nedir, neden olur, kendimizi ondan nasıl koruyabiliriz? Tıptaki son gelişmelerle birlikte reflü konusunu inceledik.
Tanışalım: Midemizdeki düşman reflü
Mide asidinin yemek borusundan yukarıya çıkarak geri kaçmasına reflü veya astroözefageal reflü deniyor. Bu kaçağın sebebi, yemek borusu kapakçığının sıklıkla açılıp kapanması veya tam olarak kapanamaması. Yemek borusunun midenin asidik içeriği ile uzun süre bir arada olması da reflüye sebep oluyor. Söz konusu asidik içerik yemek borusunda yanma hissi oluşturuyor. Reflünün en bilinen belirtilerinden biri bu.
Diğer reflü belirtileri neler?
Yemek borusu veya kalbinize yakın bir noktada yanma hissinin yanı sıra reflünün, çok çeşitli ve sıklıkla başka rahatsızlıklarla karıştırılabilecek belirtileri var. Bunların başında mide içeriğinin ağza gelmesi, hazımsızlık, mide ekşimesi geliyor. Zaman zaman boyunda ve kolda, kalbe yakın bölgede ağrı olarak da seyredebiliyor. Karın ağrısı ve şişkinlik, kusma, ses kısıklığı, hıçkırık, gıcık, diş çürüğü, öksürük, astım nöbetleri de reflünün sebep olabileceği semptomlardan. Reflü belirtileri oldukça çeşitli ve herkeste farklı görülebiliyor.
Reflü neden gelip bizi bulur?
Yukarıda, yemek borusunun midenin asidik içeriği ile uzun süre bir arada olmasının reflüye sebep olduğunu belirtmiştik. Türkiye’de reflü görülme oranı, yetişkinlerde yüzde 20 olarak belirlenmiş. Reflüye yol açan en önemli iki etken sağlıksız beslenme ve yüksek stres. Hızlı ve fazla miktarda yemek, kızartmalar, katkı maddeli ve işlenmiş gıdalar, gazlı içecekler, geç vakit ve yatmaya yakın yemek yemek bizleri reflü için iyi birer aday haline getiriyor. Ayrıca kilo alımı da karın içi bölgedeki basıncı artırarak yemek borusu kapakçığına zarar verebiliyor. Bu basıncın reflüye yol açmasına bir diğer örnek, hamilelik döneminde yaşanan gebelik reflüsü.
Stres reflü oluşumunda ne kadar etkili?
Reflünün stresle ilişkisiyle ilgili olarak uzmanlar, stresin reflüye doğrudan yol açmadığını ancak kişinin halihazırda var olan reflüsünü tetiklediğini belirtiyor. Yüksek stres düzeyi böbrek üstü bezinin kortizol hormonu salgılamasını ve kandaki kortizol düzeyinin artmasını sağlıyor. Bu durumda reflüsü olan kişinin midesinde yanma hissi başlıyor veya artıyor. Yani stres reflünün sebebi değil, olsa olsa tetikleyicisi. Ama özellikle gündelik sohbetlerde ve medyada stresin reflüye sebep olabileceği gibi yanlış bir kanı hakim.
Bir başka araştırma sonucunda ise stresin asit artırıcı olduğu, reflüyü direkt tetikleyecek bir işlevi olmadığı, ancak stresli kişilerin acıya daha duyarlı oldukları için mide yanmasını daha şiddetli hissettikleri öne sürülüyor.
Yapılan araştırmalarda reflünün kadınlar arasında daha yaygın olduğu gözlemleniyor. Ayrıca çocuk ve yaşlılarda daha ciddi sağlık sorunlarına dönüşebilme riski taşıyor. Örneğin bronşit, astım, zatürre, anemi, çocuklarda gelişim bozuklukları, yemek borusu iltihabı ve sindirim kanalı bozuklukları, reflünün yol açabileceği daha önemli rahatsızlıklardan.
Reflüyle ilgili tartışmalı gelişmeler
Reflü her ne kadar çok yaygın bir rahatsızlık olsa da araştırmacılar, reflünün kaynağıyla ilgili farklı görüşlere sahip. University of Texas Southwestern Medical Center ve Dallas VA Medical Center’ın araştırmaları, reflünün yemek borusu kapakçığının fonksiyon bozukluğu değil, sitokin adlı proteinlerin salgılanması sonucu oluşan bir iltihap olduğunu öne sürüyor. Bu durumun, reflünün halihazırdaki tedavisinde bir değişiklik yaratmayacağı ancak uzun vadede farklı çözümler üretilmesini sağlayabileceği bildiriliyor. Örneğin var olan iltihabı hedef alan ilaçlar, reflü için yeni bir tedavi yöntemi olabilir.
İlaç kullanmak mı sağlıklı beslenmek mi?
JAMA Otolaryngology-Head & Neck Surgery’de yayınlanan bir başka çalışma ise reflünün tedavisinde, beslenmenin en az ilaçlar kadar etkili olabileceğini ortaya koyuyor. Özellikle Akdeniz tipi beslenme olarak tabir edilen diyetler yani meyve, sebze, kabuklu yemiş ve baklagillerden zengin beslenme tiplerinin, reflü semptomlarını iyileştirmede en az antireflü ilaçları (PPI) kadar etkili olduğu belirtiliyor. Araştırma sırasında kontrol grubunda Akdeniz tipi beslenmenin yanı sıra fazla asidi dengelemesi için alkali su tüketimine başlanmış. Aynı rahatsızlığa sahip 85 hasta antireflü ilaçları kullanırken 99 hasta ise ilaç kullanmayıp bu diyeti uygulamış. Her iki grup da reflüyü tetiklediğine inanılan çay, kahve, kızartma, çikolata, gazlı içecekler, alkol ve benzerlerinden uzak durmuş. Altı hafta sonunda diyetini değiştiren grubun reflü semptomlarının, ilaç kullanan gruba göre biraz daha fazla iyileşme gösterdiği kaydedilmiş.
Reflü sahibi kişilere önerilen perhizler, aslında sağlıklı beslenmek için de iyi bir bahane. Birçok modern çağ hastalığına yakalanmamanın veya onlardan kurtulmanın yolunun iyi beslenmekten geçtiği aşikarken, reflü ve benzeri rahatsızlıkların bu kadar hızlı artması modern çağın aslında bize ne kadar çok sorun hediye ettiğinin de kanıtı.