Gelişen teknoloji sayesinde öğrenmenin de yolları çeşitleniyor. Sözlü anlatım ve yazı yerini yavaş yavaş videolara, sesli kitaplara ve podcast’lere bıraktı. Oysa uzmanlar okumanın değerinin azalmayacağı görüşünde.
Teknolojinin gelişmesiyle eğitim kaynaklarına ulaşım imkanı da arttı. Eskiden öğrenciler ders çalışmak ve kitap okumak için kütüphanelere akın ederken artık bilgisayarların ya da akıllı cihazların olduğu her yer kütüphaneye dönüşüyor! Peki bu yeni öğrenim yöntemleri kitaplar kadar etkili mi? Bu yöntemler okumanın yerini tutabilir mi? Üsküdar Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Sinan Canan, Prof. Süleyman İrvan ve Öğretim üyesi Özge Uğurlu ile Dedalus Kitap yayınevinin editörü Baran Güzel’e bu konu hakkındaki görüşlerini sorduk.
Videolu eğitimlerin öğrenmedeki etkisi
Uzmanlara göre insan beyni görsel bilgileri diğerlerine göre daha kolay öğreniyor. Bu görselliğe bir de işitsel bilgi eklendiğindeyse en iyi öğrenme ortamı sağlanmış oluyor. Ancak görsel kaynaklar kişinin hayal kurma ve bilgiyi beyinde canlandırma yetisini körelttiğinden bu öğrenme kalıcı olmuyor. Üsküdar Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü’nün öğretim üyesi Prof. Dr. Sinan Canan bu konu ile ilgili görüşlerini şu şekilde dile getiriyor: “Okuma insan beyninin sembolik karakterleri bir araya getirerek, onların örüntülerini hızlı bir biçimde algılayıp bunu kendi içerisinde anlamlara ve kavramlara dönüştürme işidir. Okuma sonucu oluşan bütün imgelemler ve duygular her kişinin kendi zihnine özgüdür. O yüzden çoğu zaman okuduğumuz bir romanın film uyarlamasını izlediğimizde hayal kırıklığına uğrarız. Çünkü okuduğumuzda kafamızda canlandırdığımız her şey bize ve hayal gücümüze özgüdür. Bir videoyu seyrettiğimizde veya bir sesli kitap dinlediğimizde, yani başka herhangi bir yerden bilgi aldığımızda, hız açısından kendi zihnimiz dışında bir zihnin hızına bağımlı oluyoruz. Bizim değil başkalarının zihinleri tarafından kurgulanan bu içeriklerle bilgiyi öz olarak alabilsek bile bu bilginin hayal edilebilme ve zihinde derinleşebilme oranı düşük oluyor.”
“Basılı kitap okumak bedensel bir deneyimdir”
Prof. Dr. Sinan Canan’a göre birçok kitap tiryakisinin e-kitaplara alışamamasının nedeni de aynı: “Basılı kitapların her biri diğerinden farklıdır. Dokusu kokusu, ağırlığı, fontu... Dolayısıyla kitap okumak aynı zamanda bedensel bir deneyime de dönüşüyor. Oysa elinde Kindle gibi bir elektronik cihaz olan bir insan içinde 1000 tane kitap olsa bile; 1000’i de aynı şekilde, aynı ağırlıkta, aynı fontlara sahip olduğu için, kişi okuduğu konular arasında bütüncül bağlantıyı sağlayamıyor. Ayrıca dijital mecralarda, işaretleme, kopyalama gibi kolaylıklar sağlansa da kitabın kenarına not almak, cümlelerin altını çizmek metni kişinin zihnine daha kolay yazıyor. Kişi o kitaba özel bir deneyim yaşamış oluyor. Kısacası, basılı kitap okuma işinin biteceğini düşünmüyorum, en azından kısa ve orta vadede. Eğer biterse de insanlık bilgisinden endişe duyarım. Çünkü biterse, anlatma ile bilgi transferi de bitiyor demektir. Her şey tamamen dijital içeriğe kalıyor demektir.”
Podcastlar okuma kültürünün yerine geçebilir mi?
Taşınabilir cihazlarla, bilgi aktarımı için tasarlanan podcast içerikleri, gün geçtikçe daha büyük bir kitleye ulaşıyor. Dinleme temelli olan podcast’lerin zamanla daha çok kullanıcı tarafından tüketilmesinin en büyük nedeniyse kişinin bilgiye her an, her yerde ulaşabiliyor olması ve kişiye zaman kazandırması. İster trafikte olun ister yürüyüş yapın veya evde temizlik yapın... Bunların hiçbiri bilgiden ve öğrenmekten mahrum kalmanıza engel değil.
Peki podcast’ler okuma kültürünün yerine geçebilir mi? Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünün başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan eğitim ve öğrenimin dijital kültüre uyarlanması bir gerektiği inancında. “Fakat” diyor: “Ben sesli eğitimlerin, yazılı ve okumaya dayalı eğitimlerin önüne geçebileceğini düşünmüyorum. Bugüne kadar yapılan araştırmalar, insan zihninin duyduğu şeylerin çoğunu unuttuğunu gösteriyor. Bizim kültürümüzün de geçmişinde sözlü kültür var. Bir gazeteci olarak yazılı haberciliğin biteceğine inanmıyorum.”
“İnsanlar hangi içeriği seçeceğini bilmiyor”
“Gazetecilik bitiyor” denildiğinde de bu konunun gündeme geldiğini hatırlatan İrvan “Sonuçta gazetecilik sadece mecra değiştirdi” diyor ve devam ediyor: “Yazılı ve okumaya dayalı bir gazeteciliğin bitmesi mümkün mü? Elbette sesli ve görsel habercilik de yaygınlaşıyor ancak o ses kayıtlarını ve görsel haberi oluşturmak için bile bir yazılı metin oluşturmanız gerekiyor. Bu eğitim alanında da böyle... Dijitalleşme ile birlikte artan yeni eğitim materyalleri elbette dersin daha aktif ve zengin işlenmesi için büyük katkı. Ancak geçmişle bugünü kıyasladığımızda geçmişte eğitimin daha iyi olduğunu görüyoruz. Çünkü geçmişte bireyler daha çok araştırıyorlardı ve bilgiye ulaşmak bu kadar kolay değildi. Oysa şimdi sınırsız sayıda dijital içerik var ve kişiler hangisinin kendileri için en uygun olduğuna kolay karar veremiyor. Bir yandan bu hazır içerikler kişiyi tembelleştiriyor.”
“Gelişen teknolojiye kayıtsız kalamıyoruz”
Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Özge Uğurlu sesli ve görsel materyallerin okumanın yerine geçebilirliği ile ilgili şunları söylüyor: “Teknoloji ile birlikte bir şeylerin geliştiğini kabul etmek lazım. Burada jenerasyon da devreye giriyor. Belli bir jenerasyon okumaktan, gazeteye ve kitaba temas etmekten, cümlelerin altını çizmekten, kitabın kenarına not almaktan haz duyarken, yeni jenerasyon teknolojinin içine doğduğundan, bir şeyleri daha kolay yapabilmeyi, kendi konfor alanlarından çıkmadan, zorlanmadan, birtakım eylemlerde bulunabilmeyi istiyor. Gelecekte de bu muhtemelen artarak devam edecek... Okuma tamamen kaybolmayacak ama yeni dijital materyaller buna eklenecek. Çünkü gelişen teknolojiye kayıtsız kalamıyoruz, kalmamalıyız da.”
“Okumayı seven insan sayısı azalıyor”
Uğurlu’ya göre tatile çıkanlar yanına altı-yedi tane kitap almaktansa akıllı telefonlarına sesli kitap veya e-kitap yüklediği tespitini yapıyor. “Tüm bunlarla birlikte, okumayı seven ve okumayı tercih eden kişi sayısı gittikçe azalacak gibi duruyor. Bizim sektörümüzde de durum bu... Diyelim ki bir afiş hazırlıyoruz. Orada da bir okuma eylemi söz konusu. O afişte yazıya çok ihtiyaç duymadan bir görselle daha iyi nasıl anlatabiliriz diye düşünüyoruz. Bu da elbette kendi kendine olmuyor. Toplum bunu talep ettiği için reklamcılar bunu karşılamaya çalışıyor. Sosyal medya da aslında bir şekilde daha az yazmayı, daha çok görselle daha çok şey anlatmayı destekliyor. Söylemek istediklerimizi sembolize edecek görseller seçiyoruz, kısa yoldan bir şeyleri anlatmaya çalışıyoruz. Okumanın biteceğini düşünmüyorum ama dijitalliğin artacağı ortada” diyor Uğurlu.
“Teknoloji bireysel öğrenme çabasını köreltiyor”