İnsan, hayatını her an risklerle karşı karşıya yaşıyor. Aklımızın köşesinden bile geçmeyen tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu da çoğunlukla düşünmüyoruz. Ve o tehlikeyi yaşadığımızda da çok geç kalmış oluyoruz.
İşe gitmek için evden çıktınız. O andan itibaren onlarca riskle karşı karşıya kalıyorsunuz. Düşme, araç çarpması, otomobilinizle kaza yapma, sıkışık trafikte kalp krizi geçirme, ani yükselen tansiyon sonucu beyin kanaması geçirme, COVID-19 virüsü kapma… Tamam, dışarı çıkmayalım, evde kalalım. Risk bitmez! Herhangi bir elektrikli ev aletindeki kısa devre sonucu sizi elektrik çarpabilir, karoları ıslak banyo zemininde kayıp düşebilirsiniz, evdeki yemekten bile zehirlenebilirsiniz.
Bu kadar derin düşünürsek akıl sağlığımızı kaybetmemiz işten bile değil! Ancak hiç düşünmemek, yokmuş gibi davranmak, başımıza gelme ihtimalini sıfır olarak görmek de bizi kayıplarla karşı karşıya bırakır. Farklı bir ifadeyle, insan hayatının her aşaması, kayıplara sebep olabilecek risklerle dolu.
Sigortacılık açısından ise risk, olasılığa dayalı bir durum ve belirsizlik içeriyor. Genel bir tarif gerekirse, ortaya çıkma ihtimali olan tehlike veya zarar verici olayların gerçekleşmesi olasılığı risk olarak tanımlanabilir. Ekonomik açıdan ise ekonomik güvenliği kaybetme ihtimali veya beklenen gelirlerde ortaya çıkabilecek olumsuzluklardan dolayı, varlık değerinin değişmesine yönelik olasılıklar risk olarak ele alınıyor.
Risk yönetimi ve sigorta
Risklerin en önemli tehlikesi, yaratacağı zararın belirsizliği. Karşılaşılan riskin sebep olacağı sorunların yani zararların azaltılması, giderilmesi veya en az zarar verecek seviyeye indirilmesine yönelik yapılacaklar işlemler bütününe, risk yönetimi deniyor. Risk yönetimi özellikle şirketler için hayati öneme sahip. Bu, aynı zamanda şirket faaliyetlerinin istikrarlı biçimde sürdürülmesi için de son derece önemli. Bir şirkette başarılı bir risk yönetimi için işletmenin karşılaşacağı risklerin belirlenmesi, tanımlanması, sınıflandırılması ve ölçülmesi gerekiyor. Bu sürecin en önemli bileşenlerinden biri ise sigorta!
Yeniden risklere dönecek olursak, farklı bir tanım kullanmak da mümkün: Parasal kayıp doğuran bir olayın belirsizliğine veya gerçekleşme ihtimali olan bir nedene veya bir duruma risk denir. Dolayısıyla risk, beklenenin tersine bir gelişme ihtimalidir ve bu ters gelişmenin gerçekleşme ihtimali ölçülebilir. Bir şey zarara sebep oluyorsa bu kazadır; o kaza zarar doğurma ihtimaline sahipse bu da risktir! Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse beklenenin dışında oluşma ihtimali taşıyan her durum risktir. Risklerin zarar meydana getirme, zarara uğratma, kayba sebep olma potansiyeli de vardır ancak bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsizdir. Sigorta ise belirsizlik içeren bu zarar ihtimaline karşı tedbir olarak yapılır.
Riskler nasıl sınıflanabilir?
Riskin gerçekleşmesi muhtemel alanlarda, kapsamı da farklıdır. Örneğin;
● Finansal risk, bir yatırımdan elde edilecek gelirin beklenenden farklı olması
● Sağlık riski, bir hastalığa ya da kazaya maruz kalma ihtimalini artıran her türlü fiziksel, bedensel, davranışsal, psikolojik, akli, gelişimsel ya da çevresel faktörü
● İnsan hayatı, sağlık, mülkiyet ya da çevre üzerinde meydana gelmesi istenmeyen ve olumsuz sonuçlara yol açabilecek gelişmelerdir.
Özetle risk irade dışında ortaya çıkar, belirsizlik içerir, önceden bilinemez. Gelecekte meydana gelir, gerçekleşmesi kadar gerçekleşmemesi ihtimali de vardır, tek bir kişiyi veya çok sayıda kişiyi hatta bazen tüm bir toplumu etkileyebilir.
Sigortacılık açısından ise statik, dinamik, temel ve özel risklerin yanı sıra saf ve spekülatif riskler de söz konusudur. Statik riskler, ekonomide herhangi bir değişiklik söz konusu olmasa bile mevcut olan risklerdir. Dinamik riskler ise statik risklerin aksine ekonomideki değişikliklerden kaynaklanır. Dinamik risklerin tahmini zordur statik riskler ise tahmin edilebilir. Bu arada bir riskin tahmin edilebilirliği, onun sigortalanabilir olduğunu gösterir. Finansal risklerde parasal bir kayıp söz konusudur. Finansal olmayan risklerden ise finansal olmayan sonuçlar ortaya çıkar.
Temel riskler, kişiye bağlı olmayan ancak etkisi tüm toplum üzerinde hissedilen risklerdir. Etkileri genellikle büyük ekonomik, sosyal, politik ve fiziksel değişikliklerden kaynaklanır. Örneğin; savaş, deprem, enflasyon temel risktir. Özel riskler ise kişisel olaylara dayanır. Kitleleri değil belli kişileri etkiler. Özel riskler, sigorta ile yönetilebilir.
Spekülatif risklerde bir kayıp olasılığı kadar kazanç olasılığı da vardır. Bu riskler genellikle sigorta edilemez. Saf riskler ise kişiye yönelik, mala (mülkiyete) yönelik, sorumluluğa yönelik riskler olarak sınıflandırılır.
Yukarıda da görüldüğü üzere, sigortacılığın ortaya çıkma, var olma sebebi, bir riskin belirsiz seviyede zarar verme ihtimalidir. Risk kaynağı ne olursa olsun, ortaya çıkan sonuç ekonomik zarar yaratacaksa, sigortacılık bu noktayla ilgilenir. Kısacası zarar ihtimali içeren bir belirsizlik varsa sigorta da var demektir.
Sigortanın var olma sebepleri
Sigorta, aynı türden tehlikeyle karşı karşıya olan kişilerin ve kurumların, “prim” adı verilen, belli bir miktardan oluşan ve belli aralıklarla toplanan paraların, oluşturulan bir fon çatısı altında toplanmasıyla devreye girer. Bu fonda toplanan para, sadece o tehlikenin gerçekleşmesiyle zarara uğrayan kişilerin zararını karşılama ve hasar öncesi duruma getirme amacı taşır. Kısacası, olası riskin gerçekleşmesi durumunda, risk gerçekleşmeden önceki duruma dönebilmek amacıyla önceden yapılan bir tür yatırım, bir tür ekonomik düzenlemedir.
Sigorta, aynı zamanda “gelişmiş ülke” olmanın da göstergelerinden biridir. Çünkü ancak gelişmiş ülkelerde sosyal, ekonomik, siyasi istikrarın sürekliliği, üzerinde düşünülen, önem verilen bir konudur. Bir ülkede ekonominin risklerden uzak olması yatırımcısından işçisine, kamu çalışanından işverenine kadar tüm kademelerde görev alan, çalışan ve üreten kitlenin geleceğini garanti altında görmesi anlamına gelir. Sigorta sistemi, işte o geleceği her türlü riske karşı koruma altına alır; tek başına altından kalkamayacakları yükleri hafifletir, geleceğe güvenle bakmalarını sağlar. Kısacası sigorta, sürekliliği garanti altına almak için ortak paydada buluşmaktır.
Kayıpları devretmek
Sigortanın bir amacı da hasarları önlemeye çalışarak riskleri minimize etmek ve meydana gelen hasarları, üstesinden gelinebilir hale getirmektir. Sigorta sisteminde katılımcı sayısı arttıkça, risk de daha çok bölünür ve hasarın yükü katılımcı sayısınca küçük parçalara ayrılır. Büyük Sayılar Yasası denen bu kural gereği, sigortalı olanların sayısı ne kadar fazlaysa, riskin dağılımı da o kadar fazla yayılmış olur.
Burada bir noktayı daha netleştirmek gerekir: Sigorta, sigortaya konu olan her ne ise doğrudan doğruya onunla değil, sigortalının o malla veya olayla olan menfaati ile alakalıdır. Yani, zarar verici özellikteki olayların gerçekleşme olasılığı sigorta ile teminat altına alınır ve söz konusu olan zarar da herhangi bir tehlikeden kaynaklanır. Bu tehlike yangın, sel, deprem vb. fiziki olaylardan da doğabilir ekonomik sebeplerden hatta terör olayları gibi sosyal sebeplerden de meydana gelebilir. Burada tehlike, kaybın nedeniyken risk, bir tehlike nedeniyle ortaya çıkıp kayba sebep olabilecek durumdur.
En basite indirgediğimizde karşımıza şöyle bir özet çıkar: Hayatınızı, sağlığınızı, aracınızı, sahip olduğunuz malı, mülkü belli bir süreliğine sigortalamak için sigorta şirketine aylık veya yıllık ücret ödersiniz. Buna karşılık sigortacı, sigortalanan kişiye veya sigortalanan nesneye herhangi bir zarar gelmesi durumunda, sözleşmede belirlenen maddeler çerçevesinde maddi zararları öder. Burada yaptığınız şey, hayatın belirsizliklerinden dolayı yaşayabileceğiniz maddi kayıpların riskini, küçük bir ücret karşılığında bir sigorta şirketine devretmektir. Ve hayatta sahip olduğunuz pek çok şeyi, şu ya da bu poliçe kapsamında sigortalatabilirsiniz.
Quick Sigorta’nın avantajlı bireysel sigorta ürünlerini incelemek için buraya, kurumsala özel çözümler için ise buraya tıklayın.