Ekonomi ve çevreci anlayış başta olmak üzere özellikle kent içi ulaşımda toplu taşımanın pek çok artısı var. Zaten bu sebeple, başta İstanbul gibi ucu bucağı belirsiz bir kentte bile iç ulaşım yolları son yıllarda epey gelişti. Karayoluyla, trafik keşmekeşiyle bir yere ulaşmanın üç saati bulduğu bir eziyetle kıyaslandığında toplu ulaşım araçlarını aktarmalı seyahatlerde kullanıp aynı yolu bir saatte aldığımızı görünce otomobillerin kontağını kapatıp garajlara park ettik. Ta ki COVID-19 salgınına kadar.
Nasıl sağlıklı yol alınır?
Birbirimize en yakın 1,5 metre mesafede durmamız gereken bu ulaşım şeklinden, “sağlık” söz konusu olduğu için tez zamanda vazgeçtik. Ancak üç saat trafikte direksiyon sallamak da istemedik. Farklı bir çözüme ulaşmamız da uzun sürmedi: Motosikletler!
Salgının büyük paniğe sebep olduğu 2020 bahar aylarında, 2019’un aynı dönemine göre satışlar tüm dünyada yüzde 15’e yakın düşüş gösterdi gerçi. Nereye gidecektik ki? Evlerde yaşıyorduk, evlerden çalışıyorduk; sadece alışveriş için dışarıya çıkıyorduk.
Derken küresel pazarda bir hareketlilik gözlemlenmeye başlandı. Hindistan, Çin, Filipinler, Pakistan, Meksika, Orta ve Güney Amerika ülkeleri ile Brunei, Myanmar, Kamboçya, Singapur, Endonezya, Vietnam gibi hep belli oranda motosiklet satışı bulunan Güney Doğu Asya ülkelerinde bile motosiklet satışlarında artışlar kaydedildi.
Motosikletler, genellikle kent içi hareketlilik ve eğlence ile ilişkilendiriliyordu ancak artık bireysel ulaşım aracı olarak da daha çok tercih edilmeye başlandı! Türkiye’de de son 15 yılın motosiklet satış rekoru kırıldı! Büyüme oranı yüzde 35 oldu. Üstelik dolar kuru artmış ve ek vergiler getirilmiş ve Çin merkezli motosiklet fabrikaları da salgın nedeniyle yedek parça üretimini durdurmuşken. Bu yanında bu dönemde yeni bir tescil modeline geçilerek kayıt dışılık büyük ölçüde önlendi.
Asıl sebep virüs korkusu
İnsanlar artık yalnız seyahat etmek istiyor. Toplu taşıma araçlarında virüsle burun buruna yol almaktansa tek başına ulaşım daha avantajlı. TÜİK verileri ise motosiklete olan talebin son 10 yılda arttığını gösteriyor. Buna göre 2010 yılında 2 milyon 389 bin 488 olan trafiğe kayıtlı motosiklet sayısı, 2020’de 3.512.576’ya ulaştı.
Eldeki yeni verilere göre son dönemde yeni motosiklet alanların oranı yüzde 80’i geçti. Bunun tek sebebi COVID-19 salgını ve kent içinde yalnız ulaşım değil elbette. En kayda değer gerekçelerden biri B Sınıfı Ehliyet ile kullanılabilen ve 50cc’ye kadar olan motosikletler için tescilde trafik sigortasına gerek olmaması. Bu arada 50cc’ye kadar olan motosiklet satışlarındaki artışın yüzde 100 olduğunu söyleyelim. Hızı saatte 45 km’yi geçmeyen, içten yanmalı ve 4 kilovatlık elektrikli motosikletler de bu kategoride yer alıyor ki bu kategorideki artış da yüzde 20’den fazla. Bir diğer kategoride, 100cc’ye kadar olan motosikletlerde ise Motorlu Taşıtlar Vergisi aranmıyor! Evlere kapandığımız bu süreçte eve servis ve kuryelere olan ihtiyaç patlaması da düşünülünce, scooter segmenti satışlarının yüzde 24 artması ve pazar payının yüzde 39’a yükselmesi de mantıklı.
Salgın sonrası neler olabilir?
Görünen o ki motosiklet endüstrisi, 2021-2022 döneminde hem kayda değer bir toparlanma yaşayacak hem de satışlar beklenenin çok çok üzerinde gerçekleşecek. Sektör ileri gelenlerinin satış rekorları beklediği şimdiden yazılıp çiziliyor. Hatta Çinli elektrikli araç (EV) üreticilerinin de küresel rekabeti sarsacağı dillendiriliyor.
Peki COVID-19 Salgını geçince ne olacak? Motosiklet endüstrisini salgın sonrası neler bekliyor? Bilinen şey şu: Salgın geçmeye başlayıp, üretim tesisleri de birbiri ardına yeniden faaliyete geçtikçe sektörün bazı önemli soruları ele alması gerekiyor. Örneğin ne üretilecek? Hangi ülkeler tedarikçi sıfatıyla sektör içinde boy gösterecek? Hangi segmentte üretim adedi kaç olacak? Bu üretim hangi ülkeler arasında gerçekleştirilecek? Ekonomik sıkıntılar, özellikle de nakit sıkıntısı yaşanacak gibi görünüyor; öyle olursa dağıtım ağı nasıl desteklenecek? Elektrikli araç (EV) segmentinde beklenen şey yükseliş mi yoksa çöküş mü olacak? 2021, yani satışta salgınla birlikte yaşanan altın çağ geride kaldıktan sonra sektör oyuncuları nelerle karşılaşacak? Yoksa salgın, motosiklet sanayinin yapısını ve dinamiklerini kalıcı olarak mı değiştirecek?
Eski tutkunlara eklenen yeniler
Bir grup, salgının bitmesiyle birlikte ikinci el motosiklet pazarının altın çağını yaşayacağını ve sektörde asla COVID-19 günlerine dönülmeyeceğini savunuyor. Bir grup ise iyi haberlerin gelmeye devam edeceğini savunuyor. Bu gruba göre yaşlı motosiklet sevdalıları, garajlara kaldırıp üstünü örttükleri araçlarını yeniden ve tıpkı eskisi gibi aşkla kucakladı! Öyle ki sadece motosiklet parçalarının ve lastiklerinin değil kask, ceket, eldiven gibi olmazsa olmaz malzemelerin de satışında patlama yaşandı. İşin güzel yanı, garajdaki motoruna dönen kitle bunu sadece kent içi ulaşım için yapmadı, “virüslü kalabalık”tan uzaklaşmak için bulduğu her fırsatta motosikletiyle şehirden kaçtı! Bu arada iki gelişme daha yaşandı: Türkiye’nin de yer aldığı Kuzey Yarımküre’ye bahar geldi ve iki tekerlekli araçlardaki yeni teknolojiler bu araçların (özellikle de EV’ler) öğrencilerden ev kadınlarına varana kadar herkes için sağlıklı bir ulaşım aracı olmasını sağladı. Görünen o ki 2021 kış aylarına kadar da bu böyle devam edecek.
Herkese bir motosiklet… mi?
Özetle, elektrikli olanlar da dahil olmak üzere iki tekerlekli motorlu ulaşım aracı olan motosikletlerin hedef kitlesi değişti. Eskiden marjinal kitleleri hedef alan ve bağımsızlık, gezgin ruha sahip olmak gibi hareket noktalarının deyim yerindeyse cilalanmasıyla pazarlanan motosikletlerin hitap ettiği kitle artık değişti. Motosiklet pazarındaki yeni trendler eski motor tutkunlarını da hiç motosiklet almamış kitleleri de etkiliyor. Bunun kalıcı olacağını söylemek mümkün çünkü 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 66’sı kentlerde yaşamaya başlayacak bu da tek bir şehirde bile her gün toplamda milyarlarca kilometre yol kat edilmesi demek. Eğer yakın bir gelecekte uçan otomobiller icat edilmezse ve salgınla birlikte başlayan bu bireyselleşme de sürerse (ki sürecek gibi) motosikletlerin, kent içi ulaşımda bir numaralı tercih olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Quick Motosiklet Kaskosu
Quick Sigorta’nın Motosiklet Kaskosu KaskoMotto, tam da motosikletler günlük hayatımızın bir parçası haline gelmeye başlamışken sayısız avantaj sunuyor. Örneğin seyir ve park halindeyken karşılaşabileceğiniz kaza risklerini güvence altına alıyor. Kask, çantalar ve koruma kıyafetleri de aynı şekilde Quick Sigorta tarafından teminat altına alınıyor. Yaşanabilecek kazalar sonucunda ölüm veya sürekli sakatlık riskleri de güvence altında yer alırken kasko poliçesinde mini hasarlar sebebiyle hasarsızlığın bozulması da engellenir ve mini onarımlar teminat kapsamında gerçekleştirilir. KaskoMotto, yurt dışı seyahatlerde de motosikletinizi güvence altına alır. Ayrıca Quick Sigorta’da kaskonuz motosikletinize ve sürüş yeteneklerinize özel olarak hesaplanır. Bu sayede güvenli ve ileri sürüş eğitim ve sertifikalarına sahip motosiklet sürücülerine özel indirim avantajları sunulur.
Quick KaskoMotto Sigortası’nda çarpma, çarpışma, çarpılma, devrilme-düşme-yuvarlanma, üçüncü kişilerin kötü niyet ve muzipliği, aracın yanması, çalınma, çalınmaya teşebbüs, terör, deprem, yanardağ, toprak kayması, yanardağ püskürmesi, sel-su, dolu ve fırtına, çekme ve çekilme zararları, anahtar ile aracın çalınması, çalınmaya teşebbüsü, araç anahtarının kaybolması da rayiç değeri üzerinden teminat altındadır.
Detaylı bilgi için: quicksigorta.com/kaskomotto