Sağlığımız için plastik kaplarda yemek yemekten bile kaçınırken, aslında bir gün içinde ortalama 3 bin 800 adet plastik partikül yuttuğumuzu söylesek ne düşünürdünüz?
Market raflarında alelade duran yüz temizleme jelleri ve diş macunlarının içinde bulunan minik zerreciklerin aslında hiç de göründükleri kadar masum olmadıklarını biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız biz söyleyelim: Bu mini minnacık plastik partikülleri ve daha fazlası her yıl milyonlarca ton suyu kirletiyor, tarımsal topraklara dolayısıyla da tarım ürünlerine bulaşıyor ve hatta soluduğumuz havaya karışıyor.
Gezegenimizi tehdit eden plastik atık sorunsalının yarattığı görünmez tehlike mikroplastikler hakkında bilmeniz gerekenleri sizler için araştırdık.
Mikroplastik nedir?
İnsan sağlığını ve çevreyi sinsice tehdit eden mikroplastiklerin zararlarını daha iyi algılayabilmek için öncelikle mikroplastiğin ne olduğunu anlatmakta fayda var. Boyutları 5 mm’den küçük olan ve su kaynaklarına, okyanuslara ve toprağa karışarak kirliliğe neden olan plastik partiküllere mikroplastik adı veriliyor.
Büyük ebatlı plastik atıkların rüzgar, yağmur, dalga gücü ve UV ışınları gibi dışsal etkilerle parçalanmasıyla oluşan mikroplastikler, aynı zamanda bazı temizlik ve kozmetik ürünlerinin içeriklerinde de doğrudan yer alabiliyor. Boyutları 5 mm’den daha küçük olduğu için denizlere, akarsulara, toprağa ve hatta havaya bile kolayca karışabilen bu zararlı partiküller, aynı zamanda okyanuslardaki kirlilik faktörünün de yüzde 90’ını oluşturuyor.
Mikroplastikler en büyük zararı hormonlarımıza veriyor
Mikroplastiklerin zararları deyince akla ilk olarak, midelerinde yüzlerce mikroplastik parçasına rastlanan ölü deniz kaplumbağaları ve su kuşları geliyor. Okyanuslardaki yoğun mikroplastik kirliliği nedeniyle bu partikülleri yutmak zorunda kalan deniz canlıları, bir süre sonra bu yabancı maddeleri tolere edemeyerek hayatlarını kaybediyor. İşte bu can kayıpları aslında mikroplastiklerin canlılara verdiği zararın sadece görünen yüzü. Çünkü mikroplastikler, bahsettiğimiz bu fiziksel zararların yanı sıra maalesef bilançosu çok daha ağır biyolojik zararlara da yol açıyor.
Özellikle plastik mutfak eşyalarından ve plastik ambalajlı ürünlerden koparak besinlerimize karışan bu gözle görülmez parçalar, endokrin sistemini bozan zararlı kimyasallar içeriyor. Hatta plastik damacana ve ucuz plastik kaplarda sıkça rastlanan BPA maddesinin idrar, kan, anne sütü ve doku örneklerinde dahi çıkabildiği raporlanıyor. Yine plastik üretiminde yaygın şekilde kullanılan di-oktil ftalat (DnOP) ve di-2-etilhekzil ftalat (DEHP) gibi maddeler, bazı kanser türleri ve üreme bozuklukları ile ilişkilendiriliyor.
Yine denizden elde edilen sofra tuzlarında, arıtma sularda ve midye gibi deniz mahsüllerinde de rastlanabilen mikroplastiklerin insan sağlığına olan etkileri, şimdilik kontrol edilebilir boyutta. Ancak ilerleyen yıllarda bu durumun daha büyük tehlikeler yaratabileceği düşünülüyor.
Mikroplastiklerden arınmış bir yaşam mümkün mü?
Aslına bakarsanız mikroplastikler denizlere ve içme suyu kaynaklarına karıştıkları için onlardan tamamen azade bir yaşam pek de mümkün görünmüyor. Ancak elbette bu partiküllere minimum düzeyde maruz kalmak ve doğayı da bu sinsi tehlikeden korunmak için alınabilecek pek çok önlem var.
● Mutfağınızda plastik ve mika gibi malzemelerden yapılmış eşyalar yerine cam kaplar kullanın.
● Ambalajlı gıdalardan mümkün olduğunca kaçının. Endüstriyel olmayan besinlere yönelin. Sebze ve meyvenizi mutlaka sirkeli suda yıkayın.
● Mikropartiküller içeren duş jeli, yüz yıkama jeli, diş macunu ve kozmetik ürünleri asla satın almayın.
● Plastik atıklarınızı geri dönüşüm için ayrı bir yerde toplayın.
● Alışverişlerinizde bez torbalar ve fileler kullanmaya çalışın.
● İçme suyu seçerken cam damacanada satılanları tercih edin. Eğer plastik damacanaya mecbursanız, BPA içermeyen damacanaları araştırın.
● Deniz tuzu yerine doğal kaya tuzu ve Himalaya tuzu gibi alternatifler kullanmayı düşünün.
● Sentetik ve partiküllü çamaşır / bulaşık deterjanları yerine karbonat, boraks, doğal sabun tozu ve limon tuzu gibi doğal malzemeler kullanmayı deneyin.
● Polyester fiberler içeren her türlü tekstil ürününden uzak durun. Ayrıca pamuk, keten ve ipek gibi doğal dokuma ürünlerine yönelin.