İstanbul’un değerli simgelerinden biri olan Haydarpaşa Garı, aynı zamanda Anadolu yakasının en tarihi binalarının da arasında yer alıyor. Ancak Haydarpaşa Garı, inşa edildikten sonra şöhretinin ve görkeminin bedelini kimi zaman yangınlarla kimi zaman da kazalarla ödemek zorunda kaldı. İşte tüm detaylarıyla, “Seni yeneceğim İstanbul” repliğinin merkezi: Haydarpaşa!
Haydarpaşa Garı’nın kısa tarihi
20’nci yüzyılın başından itibaren İstanbul’un kültür, sanat ve mimari simgelerinden biri haline gelen Haydarpaşa Garı, İstanbul denince akla ilk gelen yapılar arasında yer alıyor. Gar aynı zamanda pek çok sanat dalına da ilham olması açısından fazlasıyla kıymetli. Anadolu’nun İstanbul’a açılan kapısı Haydarpaşa Garı, 1906-1908 yılları arasında İstanbul-Bağdat demiryolu hattının başlangıç noktası olarak inşa edildi ve 19 Ağustos 1908 tarihinde hizmete açıldı. Bir rivayete göre binanın adına III. Selim’in paşalarından Haydar Paşa’nın adı verildi. Proje iki Alman Mimar Otto Ritter ve Helmuth Cuno tarafından hayata geçirildi ve garın yapımında Alman işçilerle İtalyan taş ustaları birlikte çalıştı.
Garın çatısında yer alan saat, benzeri birçok mimari yapıdan farklı olarak 1908 senesinde garın kendisiyle birlikte tamamlandı. Saatin orijinal mekanizması her zaman korunsa da 1928’deki harf devrimi ile birlikte eski rakamlar yenileriyle değiştirildi. Haydarpaşa Garı’nın mimari tasarımı da Orta Avrupa barok mimarisi, Alman rönesansı ve neoklasik mimari esintilidir. Ancak genel olarak projeyi üstlenen şirket sebebiyle Alman mimarisinin izlerini görmek mümkün. Garın bünyesinde yer alan küçük vapur iskelesi ise Haydarpaşa Garı’nın denize açılan parçası.
Kazalar ve yangınlarla Haydarpaşa Garı…
Dünyanın en önemli garları listesindeki Haydarpaşa Garı’nın adı diğer tüm tarihi yapılar gibi ne yazık ki sık sık kaza ve yangınlarla da anıldı. Garda 1917’de yaşanan ve sabotaj olduğu düşünülen patlamada yapının ahşap çatısı tamamen yandı ve saati zarar gördü. 1930’lu yıllarda garın çatısı yeniden inşa edilse de özgünlüğünü kaybetti. 1979’daki tanker kazasında ise binanın vitray camları kırıldı. Haydarpaşa Garı’nın en çok hasar aldığı kazalardan biri de 10 yıl evvel yaşanan büyük yangın… Bu yangında çatısı tamamen yanan yapının genelinde ciddi hasarlar meydana geldi. Yaşanan büyük kazadan sonra pek çok tartışmaya sebep olan garın yenileme çalışmaları yangından uzun süre sonra başladı, hala devam ediyor. Kısaca Haydarpaşa Garı’nın başına yıllar içinde gelmeyen kalmadı. Ancak her şeye inat, İstanbul’un en güzel noktalarından birinde dimdik duruyor.
İstanbullular için vazgeçilmez
Özellikle Moda, Kadıköy, Rasimpaşa, Acıbadem gibi semtlerde oturan ya da Avrupa yakasından bu semtlere gelen İstanbullular mutlaka gar ile selamlaşır. Haydarpaşa Garı’nın İstanbullular için önemi büyük. Nasıl ki Türk sinemasında İstanbul’da başlayan yeni bir hayatı simgeliyorsa, İstanbullular için de her sabah yeni bir günün başladığı anlamına gelir. İstanbul halkı Haydarpaşa’yı hep sevmiş ve yaşadığı her kaza, yangın ve talihsizlikten sonra ona sahip çıkmıştır.
Gar, kültür-sanat tarihi açısından önemli
Sinema ve edebiyat eserlerinde sıkça kullanılan Haydarpaşa Garı, kültür-sanat tarihi açısından da tartışmasız bir öneme sahip. Özellikle Yeşilçam’ın vazgeçilmez ve sembol mekanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. İç göç konusuna değinen filmlerin neredeyse hepsinde gördüğümüz bir imgedir Haydarpaşa… Böylece görkemi ve mimarisinin yanında Yeşilçam sayesinde de Haydarpaşa hem zihinlerimize hem de İstanbul siluetine kazındı. Öyle ki hafızasını biraz zorlayan herkesin aklına elinde bavuluyla Haydarpaşa merdivenlerinden büyük umutlarla inan insanların olduğu film görüntüleri gelir. Sihirli Define (1950), Sevmek Seni (1964), Gurbet Kuşları (1965), Demiryol (1979), Yalancı (1993), Cumhuriyet (1998) Haydarpaşa Garı’nda çekilen filmlerden yalnızca birkaçı. Gar, yaşanan son yangın kazasına kadar yüzlerce film ve dizide kullanıldı.
Haydarpaşa’ya edebi metinlere de ilham oldu. Gar; pek çok şiir, roman ve öyküde ayrılık, kavuşma ve hasret gibi temaları simgeliyor. Başlangıç ve bitiş, mutluluk ve acı, umut ve hayal kırıklığı gibi konuların da yeridir Haydarpaşa. Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behçet Aysan, Atilla İlhan, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi birçok yazar edebi metinlerinde Haydarpaşa Garı’nı kullanmıştır.
Son 16 yılda neler oldu?
2004 itibariyle akıbetinin ne olacağına dair tartışmalar başlayan Haydarpaşa Garı’nın son 16 yılına bakmakta fayda var. Ancak söylememiz gerekir ki bunca yıldır devam eden tartışmalara rağmen garın geleceğinin ne olacağı henüz net değil. İlk olarak 2004 yılında “Haydarpaşa Manhattan olacak” söylemiyle başlayan süreç, 2005 yılında 5335 sayılı torba kanunla hukuki zemine oturdu. Kanunda taşınmazların satış yetkisi; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca özelleştirme programına alınan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) İşletmesi Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu’na bıraktı ve yerel yönetimler sadece görüş bildiren fakat bu konuda yetkisi bulunmayan kurumlar haline getirildi. TMMOB de bu yıldan itibaren Haydarpaşa Garı’nı takibe aldı. İlk proje kapsamında yedi gökdelenin Haydarpaşa ve çevresine inşası yer alıyordu ve açılan dava sonrası bu iptal edildi. 2006 yılında İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun bu alanı kentsel ve tarihi sit alanı ilan etmesi, bir dönüm noktası oldu. Bu karara rağmen inşaat yapılmaya çalışılması üzerine Mimarlar Odası suç duyurusunda bulundu. Bu arada 70’i aşkın sivil-demokratik kitle örgütünün katılımı ile Toplum Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması kuruldu.
2006 yılında bu kez bir koruma imar planı ortaya çıktı. Aynı yıl gerekli izinler alınmadan yapılan tadilat hakkında suç duyurusunda bulunuldu. TCDD kurul kararı için davalar açarken, 2008’e kadar karşı davalar devam etti. 2008’de “Haydarpaşa’ya ihtiyacımız yok” konulu yazı üzerine dayanışma UNESCO’nun da çağrıldığı etkinliklerle devam etti. Haydarpaşa’nın gar olarak kalacağı kararı sonrası 2009’da bugün geçerliliği olan 1/3000 ölçekli plan kabul edildi. Karar uzun süre askıya çıkarılmadı. Bu sırada özel bir işletme tarafından tadilatlar başlayınca Mimarlar Odası yeniden suç duyurusunda bulundu. 2010 yılında çıkan yangın sonrası yapılacak onarımın, garın çekim merkezi haline gelmesi için yenileme projesiyle birleştirilmesi kararıyla TMMOB, imar planına dava açtı. Tüm bu süreç boyunca siyasi gündemdeki etkin isimler Haydarpaşa Garı’na herhangi bir zarar verilmeyeceğine, yenileme çalışmalarının devam edeceğine dair düzenli açıklamalarda bulunmaya devam etti.
Gar ile ilgili çıkan tartışmaların odağında garın otel veya AVM gibi bir yer haline dönüştürülmesi vardı. 2010’da yaşanan talihsiz kazadan sonra 2014 yılında garın yenilenmesi için bir proje ülke gündemine getirildi. Bu projeyle garın çatı katına sergi salonu, restoran, konferans salonu gibi “ticari işlevler” verilmişti. Haydarpaşa Dayanışması, bu tartışmaların kabul edilemeyeceğine, garın eskiden olduğu gibi ulaştırma amaçlı kullanılması gerektiğine dair bildiriler yayınladı. Bu yaşananlardan sonra aynı dönemde restorasyon projesi revize edilerek garın aslına uygun şekilde yenileneceği açıklandı. Ancak garın restorasyonu 2016’da anca başladı, önemli bir bölümü tamamlansa da çalışmalar hâlâ sürüyor. Konuyla ilgili geçtiğimiz haftalarda açıklama yapan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen de Haydarpaşa Garı’nın toplumsal bellekte önemli bir yeri olduğunu, tıpkı yapılma amacı gibi gar olarak kullanılması gerektiğini ama restorasyon sürecinin olması gerektiğinden çok uzadığını belirtti. Özellikle son zamanlarda gündeme gelen garın müze olarak kullanılacağı söylentilerine karşı hem Haydarpaşa Dayanışması hem de TMMOB karşı çıktı. Özetle, son 10 yılda yılan hikayesine dönen Haydarpaşa Garı’nın yenileme çalışmaları belli aralıklarla gündeme gelen tartışmalarla devam ediyor. Garın akıbetini ise zaman gösterecek.