Öğretmen-veli ilişkisinin boyutu artık değişti. Eskiden “Eti senin kemiği benim” diyen veliler çoğunluktayken, bugün çocuğunun eğitimiyle yakından ilgilenen, hatta öğrenmen otoritesini yıkan velilerle karşılaşabiliyoruz. Yani Mahmut Hoca’nın devri kapandı. Peki nedir bu işin dengesi?
Özel okulların sayısı arttıkça ve eğitime yaklaşım değiştikçe ebeveynler, çocuklarının okul hayatının içine daha çok girmeye ve pek çok konuya müdahil olmaya başladı. Hatta veliler öğretmenlerden çekinirken, öğretmenler velilerden çekinmeye başladı.
Peki nedir bu işin dengesi? Öğretmen-veli ilişkisi nasıl olmalı? Mahmut Hoca bugünün eğitim dünyası açısından nasıl bir figür? Öğretmenler Günü vesilesiyle konuyu mercek altına aldık. Bakın ilgilileri neler söyledi…
“Öğretmenle veli aynı takımın oyuncularıdır”
Pedagog Ebru Gezer, veli ile öğretmenin rollerini pratikte birbirinden ayırmanın o kadar da kolay olmadığını söylüyor. Ve bunu şu örnekle açıklıyor: “Evde yaşadığı sorunlardan dolayı uykusuz kalan bir çocuğun okulda derslerine odaklanamaması veya okulda arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlardan dolayı evde mutsuz olması gibi örnekler, veli ve öğretmenlere düşen görevlerin birbiriyle ne kadar bağlantılı olduğunu gösteriyor. Önemli olan öğretmenle velinin arasındaki ilişkinin sağlıklı ve çocuk odaklı olması. Öğretmen, çocuğun aile hayatında gördüğü sorunları dile getirebilmeli, veliye önerilerde bulunabilmeli. Veli de çocuğun özel durumları hakkında öğretmeni bilgilendirmeli, çocuğun karakteri ve onun karakterine uygun davranış biçimleri hakkında öğretmene önerilerde bulunmalı.
Öğretmen ve velilerin rolleri farklı olsa da, ortak hedefi olan bir takımın üyeleri olduklarını unutmamak gerek. Her takımda olduğu gibi, üyelerin rolleri farklıdır; fakat birbirleriyle iletişim halinde hareket etmeleri hedefe ulaşmalarını kolaylaştırır. Bu takımın hedefini ise ‘çocukları hayata hazırlamak’ olarak özetleyebiliriz.”
Mahmut Hoca nasıl bir öğretmen?
Bu soruyu Pedagog Ebru Gezer, şöyle yanıtlıyor: “Mahmut Hoca, tüm öğrencilerini çocukları gibi gören bu nedenle hepimizin sevdiği bir karakter. Sevgisini belli ederse çocuğunun şımaracağını düşünen eski nesil bir baba gibi, onlarla mesafeli. Ama aynı zamanda, yine bir baba gibi fedakar. Elbette yaklaşımının günümüze uymayan ve pedagojik olarak eleştirilebileceğimiz birçok tarafı da var. Bunlardan en önemlisi kuralcı ve otoriter tutumu.
Diğer yandan onlardan hiçbir zaman vazgeçmeyen, öğrencilerini özünde ‘iyi insanlar’ olarak gören bir öğretmen görüyoruz Mahmut Hoca karakterinde. Biliyoruz ki günümüzde kendisini ‘eğitimci’ olarak adlandıran birçok kişi ve kurum, veli ve öğrencileri sadece para kaynağı olarak görüyor. İşte bu nedenle Mahmut Hoca’nın ‘Ben eğitimciyim, tüccar değil, çocuklarımı ezdirmem’ söyleminin değerini artık daha iyi anlıyoruz.”
Bir öğretmen veliden neler bekler?
Matematik öğretmeni Yudum Özer’e göre de öğrencinin başarılı ve mutlu bir birey olması, velinin öğretmenlerle iyi diyalog içerisinde olmasıyla doğru orantılı. “Fakat bu demek değildir ki, veli öğretmenin işine karışsın” diyor Özer ve şöyle devam ediyor: “Velilerin gerçekçi olmayan yüksek beklentilere sahip olması, hayatta kendi başaramadıklarını çocuğunun başarmasını istemesi, en büyük sıkıntı. ‘Ben mühendisim, çocuğumun matematiği de bu yüzden süper’, ‘Benim çocuğum bu söylediğinizi hayatta yapmaz’ gibi söylemlerle, öğretmenle iş birliği içine girmeyen birçok veli profili çıkıyor karşımıza. Öğrenci velileri bu tutumlarından vazgeçip öğretmenle paydaş olma yolunu seçmedikçe, zararı yine öğrenci görür ve sürdürülebilir bir başarı sağlanamaz.”
Bir veli öğretmenden neler bekler?
Kendisi de aynı zamanda bir veli olan Yudum Özer, deneyimlerini şöyle aktarıyor: “İki çocuk annesi bir veli/eğitimci olarak öğretmen-veli görüşmelerindeki en büyük sıkıntım, çocuklarım hakkında yeterince bilgilendirilmemek olmuştur. Çocukların zamanının büyük bir kısmını okulda geçirdikleri düşünülecek olursa, bütün bir gün gözlem ve değerlendirme yapma fırsatı bulan öğretmenin velilere de sağlıklı geri bildirimlerde bulunması gerekir. Ayrıca veli toplantılarında, öğretmenlerin, çocukların akademik başarılarına ilişkin yaptıkları ‘iyi’ yorumunu da anlayabilmiş değilim. Bu tür geri bildirimlerin somut verilerden ve sağlam gözlem raporlarından yola çıkılarak yapılması, ‘neye göre iyi’ olduğunun açıklanması, zayıf ve güçlü yönlerinin ortaya konulması taraftarıyım.”
“Öğrencinin eti de, kemiği de, hatta egosu da kendine ait!”
Uğur Okulları Rehberlik ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin, tüm bu değişimlerin nedenini şöyle aktarıyor: “Jenerasyonun değişmesiyle birlikte insanların çocuk sahibi olma nedenleri de değişiyor. Eskiden insanlar ‘Yaşlandığım zaman bana baksın’ mantığıyla çocuk sahibi olurken, şimdi daha narsistik ve duygusal sebeplerden çocuk sahibi oluyorlar. Bundan dolayı günümüz çocuklarının duygu dünyaları daha hassas ve narin. Eğitimde de öğretmen merkezli değil, öğrenci merkezli bir yaklaşım var artık dünyada. Bu yüzden artık öğrencinin eti de, kemiği de, hatta egosu da öğrencinin kendisine ait.”
“Veliler okulun yöneticisi değiller”
Barış Sezgin ebeveynlerin aşırı koruyucu ve kontrolcü olmalarının da etkili olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Veli ile okulun arasındaki etkileşimin iyi olması gerekli. Ancak sınırların net çizilmesi gerekir. Çünkü veliler okulun yöneticisi değiller, okulu yönetemezler. Örneğin, kurulan whatsapp gruplarında belirli limitleri aşmamalılar. Okul kendi içinde doğal bir ortamdır. Eğitimcilerin amacı çocukları geliştirmek ve mutlu etmektir. Gelişim basamakları arasında zaman zaman çatışmalar olacaktır. Ancak biz problemleri anne-babaların değil, çocukların çözmesini istiyoruz.
Mahmut Hoca bugün öğretmenlik yapamaz; çünkü...
Örneğin Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sı, eski tipte bir öğretmen. Olumlu ve olumsuz yanları var. Çocuklara sevgi ve güven veren bir karakter olması olumlu yönü. Disiplinli, kurallara çok bağlı, çok iyi bir gözlemci, zor anlarda çocukların yanında olmaya çalışıyor her zaman için, doğruları gösteriyor, yön gösteriyor. Ancak çok didaktik bir karakter, çocuklara her şeyi öğüt ve ceza yoluyla öğretmeye çalışıyor. Mahmut Hoca ile iletişime geçmek zor; çünkü Mahmut Hoca’nın duvarları var ve bu duvarları aşmak her öğrencinin yapabileceği bir şey değil. Bunlar da olumsuz yanları. Mahmut Hoca karakteri günümüz koşulları için ideal öğretmen değil. Hatta öğretmenlik yapamaz çünkü birincil tür, yani şiddet ve kişiyi küçük düşürücü hareket içeren cezalar uyguluyor.”
Özetle, öğrenmede en önemli şey tutarlılıktır. Çocuk hayatı annesinin ve babasının gözünden görüyor. Eğer anne baba öğretmene olan güvenini çocuğa aktaramıyor veya öğretmene olan güvensizliğini çocuğa yansıtıyorsa, çocukta da güven oluşmuyor öğretmene karşı. Bu durum öğretmen otoritesini sarstığı gibi, çocuğun öğretmene olan güvenini de sarsıyor. Ve insanlar, güvenmediği insanlardan bir şey öğrenmek istemez. Tabii ki kapalı kapılar ardında velilerimizle her şeyi tartışabiliriz, onlardan geri bildirim alabiliriz. Bu bizim gelişmemizi sağlar. Ama bunun bir sınırı, zamanı ve programı olmalı."
“Whatsapp gruplarıyla organize oluyoruz”
Bu noktada bir veliye de söz vermek istedik. İki çocuk annesi Sibel Gül, çocuklarının okullarıyla olan ilişkisini şöyle anlatıyor: “İki oğlum da özel okulda okuyor. Günümüzde artık her şey birbiriyle o kadar etkileşimli ki, bu durum öğretmen-veli ilişkisine de yansıyor. Ebeveynlerin whatsapp grupları sayesinde, herhangi bir konunun sadece bizim okulda değil, diğer okullarda da nasıl yürütüldüğüne dair bilgiler kısa sürede yayılıyor. Böyle durumlarda veliler hemen organize oluyor, kısa sürede imzalar toplanıp okul idaresiyle görüşülüyor. Çözüme ulaşmak her zaman aynı hızda oluyor mu, tartışılır. Ancak okullar eskiden sadece öğrencilerin eğitim/öğretimi ile ilgiliyken, artık eğitimciler velilerle de ciddi mesai harcıyor. Şahsi görüşüm, bunun faydalı olduğu yönünde. Ancak okul idaresinin aynı fikirde olduğunu sanmıyorum!”