Gün boyu aç bırakan acımasız diyetler, olimpik atletler gibi kan ter içinde yapılan antrenmanlar, tüm risklerine rağmen olunan estetik ameliyatlar ve kusur gizleme odaklı dev bir kozmetik endüstrisi… Tüm bunlar modern yaşamın normal getirileri mi? Yoksa insanoğlunun idealize etme tutkusunun ulaştığı tehlikeli bir eşik mi?
Instagram kullanıyorsanız, akışınızda şöyle bir gezdiğinizde muhtemelen kusursuz görünen insan silüetleri ile karşılaşıyorsunuzdur. Muntazam şekilde bronzlaşmış atletik vücutlar, parıldayan sağlıklı saçlar, hatları belirgin bir yüzü süsleyen kalkık bir burun ve dolgun dudaklar… Özetle sanal dünyada kusursuzluk algısı öylesine parlatılıyor ki, artık sıradan ya da kusurlu olma düşüncesi bile kişiyi baskı altına almaya yetiyor.
Ancak tüm dünyada hakim olan kusursuzluk algısına inat yükselen, umut verici bir hareket var: Bireyi tüm kusurları ve kendine özgü özellikleri ile kucaklayan ve İngilizce’de “body positivity” olarak anılan beden olumlama hareketi sayesinde insanlar, toplumun dayattığı katı güzellik standartlarına inat kendilerini olduğu gibi sevmeyi öğreniyorlar.
Beden olumlama nedir, ne değildir?
Beden olumlama hareketi deyince akla genelde kilosuyla barışık büyük beden kategorisindekiler gelse de aslında bu akım çok daha kapsayıcı bir tavra sahip. Gerek kilosu, gerek doğumsal anatomik özellikleri gerekse toplumca “normal” karşılanmayan bedensel tercihleri tarafından toplum tarafından yargılanan ve kendini dışlanmış hisseden herkes, beden olumlama hareketine dahil olabilir. Örneğin fazla kilosu nedeniyle sağlıksız diyetler uygulayıp anoreksiya sınırına gelmiş, tüm vücudunu kaplayan çillerini kapatmak için kilolarca makyaj yapmak zorunda hisseden ya da vitiligo hastalığı yüzünden sürekli kapalı giyinmeyi tercih eden insanlar, beden olumlamanın kendileri için adeta yeniden doğuş olduğunu ifade ediyorlar. Yani özetle diyebiliriz ki beden olumlama, kişinin bedensel özelliklerini olduğu gibi kabul ederek, toplumsal baskılar neticesinde kendini ötekileştirmeden sevmesinin yolunu açıyor.
Genel kanının aksine beden olumlama, fazla kiloyu, obeziteyi ve çeşitli bedensel kusurları yüceltmiyor. Beden olumlama hareketinin nihai amacı, kişinin sahip olduklarını içselleştirerek kabul etmesini sağlamak. Bir başka deyişle kişi “Diğerleri şişman olduğumu düşünüyor” diye değil “Sağlığımı geri kazanmak istiyorum” mottosuyla diyet / spor yapıyorsa, o kişi bedenini ve ruhunu olumlamaya devam ediyor demektir.
Beden olumlama kavramı hayatımıza nasıl girdi?
Özellikle 90’lı yıllarda hızla yükselen moda endüstrisi ve buna paralel olarak ortaya çıkan “top model” furyası ile birlikte, zayıf ve uzun bir bedene sahip olmak adeta güzel sayılmanın ilk koşulu haline geldi. Çocukluğunu kusursuz görünümleri ile ünlü Barbie oyuncakları ile geçirmiş bir nesil için bu dayatmanın esiri olmak elbette zor olmadı!
Döneminin ünlü modellerinin anoreksiya ile mücadelesi, topluma dalga dalga yayılan zayıf kalma tutkusunun aslında hastalıklı bir yanı olduğuna dikkat çekti ve beden olumlama hareketinin fitili böylece ateşlenmiş oldu. Büyük beden modelliği yapan Ashley Graham’ın öncülüğünde başlatılan “Kilondan ibaret değilsin. Bedenini sev.” kampanyası ile beden olumlama hareketi artık azınlığın savunduğu alternatif bir hareket olmanın ötesinde global markaların da destek verdiği viral bir akıma dönüştü. Bugün pek çok dünyaca ünlü marka defilelerinde, büyük bedenli, cilt kusurlarına sahip olan hatta protez uzuvlarla yaşamına devam eden modellerle ilerliyorlar.
Beden olumlamanın psikolojik etkileri
Uzmanlara göre beden olumlama, kişinin sahip oldukları ile mutlu olarak ruhu ve bedeni arasındaki bağlantıyı güçlendirmesi adına pozitif bir yaklaşım. Ancak bununla birlikte bu konuda da dikkat edilmesi gereken bazı hususlar var. Psikolog Berk Ünsal’a göre, beden olumlama her ne kadar pozitif bir hareket de olsa, kendini bir akımın ateşli savunucusu olarak görmek sağlıklı olmayabilir.
“Nasıl vejetaryenliği tercih eden birinin, et yiyen birini yargılaması doğru değilse, vücudunu olumlayan bir bireyin de toplumsal güzellik standartlarına sahip olan birine cephe alması o kadar yanlıştır“ diyen Ünsal sözlerine şöyle devam ediyor: “Beden olumlama hareketinde önemli olan kişinin kendini iyi ve bütün hissederek sosyal fobilerinden arınmasıdır. Bu yüzden de bedeninizi olumlarken kendi fizyolojik sağlığınızı, çevrenizle olan ilişkilerinizi ve ruhsal bütünlüğünüzü asla göz ardı etmemelisiniz.”