Dört başarılı müzisyen… Dördü de gündüz bambaşka işler yapıp, bir yandan da profesyonel müzik yapmaya devam ediyor. Peki bu iki farklı dünyayı nasıl yönetiyorlar?
Pek çok müzisyenin hikayesinde, ailesi başka işlere yönlendirse de müzik tutkusundan vazgeçmediğini duyarız. Elbette bunun tam tersi, gençliğinde müzik yapıp sonra hayat şartları ya da aile baskısı gibi sebeplerle müziği bırakmak zorunda kalan nice yetenek de vardır. Biz hikayelerini öğrenemesek de…
Bu yazının konuğu dört müzisyen ise bu iki yoldan birini seçmek yerine iki işi birden yapmayı başarmış isimler… Melis Danişmend, Berk Arıhan, Erhan Ünal ve Orçun Oktaygil ile tanışıp kendilerine gündüz işte gece sahnede süren hayatın zorluklarını ve avantajlarını sorduk.
Sevdiğim şeyleri kolay bırakmam!
Melis Danişmend, “Sizi tanıyabilir miyiz sorusuna “Müzisyen ve gazeteciyim” diye yanıt verecek kadar her iki mesleğine de tutkun. Üniversitede gazetecilik eğitimi almış. Müzik tutkusu ise lisede başlamış: “Lisede koro çalışmaları ve okul grubuyla müzik yapıp liseler arası yarışmalara katılmak, bana gitmek istediğim yol konusunda ışık yakmıştı. Sahne her zaman bana “ev” hissi verdi. 2002’de üçnoktabir grubuna (o zamanki adı Spitney Beers’dı) katılıp Mojo’da sahne almaya başlamamla birlikte, gazetecilik ve müzisyenliği beraber devam ettirdim. Bir albüm yayınladıktan sonra dağılma kararı aldık. Sonra solo olarak yoluma devam ettim, üç albüm yayınladım. Bir yandan da Radikal, Rolling Stone, Sabah, InStyle gibi gazete-dergilerde yazarlık, editörlük, yazı işleri müdürlüğü görevlerini sürdürdüm.”
Şimdilerde CNNTürk’ün sitesine, Red Bull’a, Sokrates’e ve Gazete Kadıköy’e yazıyor. “Peki birini bırakmayı hiç düşünmediniz mi?” sorusuna, “Hayır. Az şeyi çok severim. Ve çok sevdiğim şeyleri de kolay kolay bırakmam!” diye yanıt veriyor ve ekliyor: “Yazı yazmak benim için sadece bir ‘iş’ değil. Hayatım boyunca benimle birlikte olacak, çok sevdiğim biri gibi. İnsanın mesleğinden hiç sıkılmaması, onu aynı istekle, hazla devam ettirmesi bir armağan, bir mucize hatta. Hele ki günümüzde… Ben bunu erken yaşta keşfettiğim ve hiç bırakmadığım için kendimi şanslı sayıyorum.”
İki mesleği birlikte yürütmek elbette kolay olmasa gerek. Melis Danişmend bu konudaki zorlukları ve avantajları şöyle anlatıyor: “Sayısız zorluğu var. Ama herkesin işinde ‘aynısının laciverdi’ durumu var. Zorba bir patron, tembel ve her şeyi size yıkan bir çalışma arkadaşı, gelmeyen zamlar, yenilen haklar ya da saatlerce trafikte bitap düşüp işe dayak yemiş gibi başlamak... Bunların başka versiyonları, mesela ülke gündemine bağlı olarak bir anda iptal olan konserler, çözülemeyen telif sorunları, artık albümlerin hiç satmaması, eğlence ve canlı müzik sektöründeki sayısız sorunlar, serbest yazarların çoğunun ödemelerinin peşinde aylarca sürünmesi de benim kendi alanıma dair söyleyebileceğim zorluklardan birkaçı. Ama bu iş, bir aşk. Bir kere tutuldun mu, paçayı kurtaramazsın :) O yüzden söylenmemeyi tercih edip şartları nasıl iyileştirebileceğime bakarım ben.”
Müzikten koparsam işte de mutsuz oluyorum
Total Solution Projider adlı bina yönetimi şirketinin icra kurulu üyesi Berk Arıhan, Asmalımescit’teki Kum Saati adlı mekanda Berk Arıhan & The Troubles grubuyla haftada bir gün müzik yapıyor. Müziğe 10 yaşında piyano çalarak başlamış. Ortaokuldan itibaren de çeşitli gruplarla icra etmiş sanatını. Ancak “Ben müzik okuyacağım” deyince, ailesinin itirazıyla karşılaşmış. Derken kendisini üniversitede iktisat okurken bulmuş. Üniversitede müzik hayatı devam etmiş ve gerisini şöyle anlatıyor: “Taksim’de, Kadıköy’de pek çok mekanda çaldım. 2004’te Garaj Band’e girdim. İyi para kazanıyordum. Mezun olduktan sonra da devam ettim. 2009’da bir albüm çıkardık. Sonra bir dönem babamın işinde çalıştım. Yapamadım, müziğe geri döndüm.”
Fakat bu sırada şimdiki eşiyle tanışmış Arıhan. Evlenme kararı alınca da daha düzenli bir hayat ihtiyacı doğmuş. Böylece tekrar baba şirketinin yolunu tutmuş. Ancak müziği de hiç bırakamamış. Şirket işlerinin çok yoğun olduğunu söyleyen Berk Bey, buna rağmen müzikten neden kopamayacağını şöyle anlatıyor: “Daha önce müziğe ara verdim. Ama anladım ki ben müzikten kopamam. Çünkü bende negatif etkileri oluyor. İçimdeki kreatif yönü ortaya koyamamak beni rahatsız ve mutsuz ediyor. Ayrıca ikisini de rutine oturttum. Elbette Kum Saati’nde çaldığım günler yoruluyorum. Gece 02.00’ye kadar sürüyor. Ama yine de mutluyum. Ayrıca ikisinden de para kazanıyorum!”
Berk Arıhan’ın 2017’de Vesaire adlı bir albümü çıktı. 2018’de yeni bir albüm hazırlığı da var. Kendisinin bir de küçük kızı var. “Onun müzisyen olmasını ister misiniz?” sorusuna ise “Kesinlikle” diye yanıt veriyor.
48 saat uyumadığım oluyor
Erhan Ünal, spor yüksekokulu mezunu ve eski basketbolcu. Şimdilerde fitness antrenörlüğü yapıyor. On Concept Training spor salonunun da ortağı. Ancak sporla hiç ilginiz yoksa kendisini her Cuma Kadıköy Buddha Bar’da şarkı söylerken dinleyebilirsiniz. Kendisi, Matmazel adlı rock grubunun solisti…
Müzikle lise yıllarında tanışmış o da. Arkadaşlarıyla kurdukları grupla sahne almaya başlamışlar. Üniversitede de devam etmiş: “Haftanın yedi günü sahne alıyorduk. Bir üniversite öğrencisi için çok iyi para kazanıyordum. Ayrıca basketbol da oynuyordum ve oradan da ufak bir maaşım vardı. Bugünkünden daha iyi kazanıyor olabilirim o dönem” diyor.
Basketbol oynarken sakatlandığı için daha sonra fitness’a yönelmiş ve bu alanda uzmanlaşmış Ünal. Ancak müzikten de hiç kopmamış. İki kişilik grubu zamanla büyüyüp bir orkestraya dönüşmüş. Bir dönem Antalya’da, otellerde müzik yapmışlar. “Derken iş büyüdü. İstanbul’da arkadaşlarımız grup kurduklarını, solist aradıklarını söylediler. Ben bir şekilde İstanbul’a geldim. Gelmişken fitness’la ilgili de bir iş buldum. Fakat bunların hepsi gerçekten tesadüf…” diye anlatıyor hikayenin gerisini.
Gelelim zorluklarına. Provalar hariç, ekstra işlerle birlikte ayda en az sekiz – dokuz program yapıyor Matmazel grubu. Bunların en erken biteni gece 02.30’da bitiyor. Ünal, “Eve gidip uyumamız sabaha karşı oluyor. Sonra ben gidip sabah salonu açıyorum. 48 saat uyumadığım zamanlar oldu. Buddha’da çalıp, sabah Antalya’ya uçtuğumu, oradaki konserin ardından gece İstanbul’a dönüp sabah da salonu açtığımı ve hatta akşamına tekrar sahneye çıktığımı bilirim. Ancak hepsi bir yana ben iki hobimden para kazanıyorum, daha ne olsun” diyor. Erhan Ünal’ın yakın zamanda solo albüm çıkarmayı planladığını da belirtelim.
Öyle bir iş yapıyoruz ki, aşk gibi…
Orçun Oktaygil, Erhan Ünal’ın solisti olduğu Matmazel grubunun davulcusu. Aynı zamanda da H&M’in bilgi-işlem departmanında IT sorumlusu. Bir de yeni bebeği var kendisinin. “Hepsi bir arada nasıl gidiyor?” diyoruz, şöyle anlatıyor: “H&M global ve rahat bir firma. Rahat müzik yapabiliyorum yani. Eşim de anlayışlı sağ olsun, hakkını ödeyemem. Öyle bir iş yapıyoruz ki, aşk gibi. Bu da bizim için her şeyi çekilir hale getiriyor.”
Aslında jeofizik eğitimi alan Oktaygil, müzikle tanışmasını ise şöyle anlatıyor: “Benim müziğe girişim biraz sertti. İlkokul beşinci sınıfta, koşumuzun oğlu sayesinde heavy metal ile tanıştım. Sonra ortaokulda, arkadaşlarla bir grup kurmaya heveslendik. Herkes ne çaldığını söylüyor. Ben bir şey çalmıyordum ama yalan söyledim, ‘Davul çalıyorum’ dedim. Tabii provaya gittiğimizde bir baktım pedallar filan var, ne olduğunu bilmiyorum. Rezil oldum. Sonra kendi kendime, biraz da ders alarak öğrendim, ilerledim. İlk gerçek grubumuzu lisede kurduk. Üniversitede de devam etti müzik. Ve hiç bitmedi.”
Matmazel yaklaşık 15 yıldır Buddha Bar’da sahne alıyor. Son üç yıldır ayrıca düzenli olarak DoRock XL’de de çıkıyorlar. Peki her sabah kalkıp işe gitmek gereken bir düzende, bu tempoya nasıl can dayanıyor? Orçun Oktaygil, “Normalde de geç yatan bir insanım. Alışkınım uykusuzluğa. Hafta içi bu tempoyu yaşadıktan sonra, hafta sonu normal insanlar gibi altı-yedi saat uyuyunca kendimizi topluyoruz” diyor. Ancak bir gün konser için Akaraya giderken, havaalanında uyuyakalıp az kalsın uçağı kaçıracaklarını da anlatmadan edemiyor…