14 yaşındaki Selin Şatır ve 16 yaşındaki Şevval Özer, okçulukta Türkiye’nin adını dünyaya duyurmaya hevesli iki başarılı sporcu… İkisi de B Milli Takım’da. Bu bireysel branşta onlar gibi daha pek çok profesyonel sporcu yetişiyor. Son beş yılda ülkemiz, uluslararası arenada önemli başarılara bu sayede imza atıyor.
Okçuluk, ata sporlarımızdan biri. Ancak günümüzde olimpik anlamda yapılan okçuluk, hedef okçuluğu olarak adlandırılıyor ve aslında ata sporumuz olan okçuluk türünden farklı bir kategori.
Türkiye, özellikle son beş yılda hedef okçuluğunda, dünyada önemli başarılara imza atmaya başladı. Bunun nedeni, son yıllarda, hedef okçuluğu yapan sporcularımızın yavaş yavaş antrenörlüğe kayması ve yeni nesil sporcuların, bilimsel altyapı ile daha profesyonelce eğitilmeleri. Öyle ki, en son Yunanistan’da yapılan bir Avrupa Şampiyonası’nda finale kalan sporcuların yüzde 50’si Türk’tü ve ülkemiz Yunanistan’dan, birincilik ve ikincilik çoğunlukta olmak üzere toplam 12 madalya ile döndü.
Hem rakiple hem de kendinle yarışıyorsun
Okçulukta yıldızı parlamakta olan genç sporculardan ikisi, Selin Şatır ve Şevval Özer. Onlar, Marmara Okçuluk Kulübü’nün yetiştirdiği sporcular. Marmara Okçuluk Kulübü’nün kurucusu, Olimpiyatlarda ok atmış, eski milli sporcumuz Serdar Şatır. Kızı Selin, ilk yayı altı yaşında eline almış. Selin’in annesi de üç kez Olimpiyatlara katılmış, eski milli okçulardan ve şu an o da antrenörlük yapıyor. Selin’in küçük kardeşi de okçuluğa başlamış. Tabiri caizse, “ailece okçu”lar.
Serdar Şatır’ın yetiştirdiği sporculardan Mert Erden, Marmara Okçuluk Kulübü’nün bir antrenörü artık. Kendisi Selin ve Şevval’in hocası. Mert Hoca, bu iki yetenekli gencin başarılarından gururla söz ediyor. Kendisinden öncelikle, hedef okçuluğuyla ilgili bizi biraz bilgilendirmesini istiyoruz. Şöyle anlatıyor: “Okçuluk bireysel bir branş. Diğer birçok branş gibi rakiple bire bir temasınız yok. Hem rakiple hem de kendinizle yarışıyorsunuz. Kendi yaptığınız doğru hareketlerin karşılığını hedefte alıyorsunuz. Hedef okçuluğunda her yaş grubu, mesafe ve yay türü için uygulanan bir puanlama sistemi var. Makaralı yay, klasik yay gibi kategorize ediliyor. Sporcuların da statüleri var. Tabii en önemlisi Milli Takım statüsü.”
Okçulukta çok ciddi bir yeteneğe gerek olmadığını, farklı anatomik yapılara sahip insanların, çok çalışarak rahatlıkla okçuluk yapabildiğini öğreniyoruz. Yani en önemlisi çalışmak. Belli aşamalardan sonra yetenek devreye giriyor. Ayrıca erken yaşta başlamak da şart değil. Kulüpte 48 yaşında okçuluğa başlayıp, bir yıl içinde dereceler almaya başlayan bir kadın sporcu var mesela.
Sporcu sayısı artıyor
10 yıl öncesinde çok daha az sayıda lisanslı sporcumuz varken, şimdilerde 10 bin civarında lisanslı okçumuz olduğunu ve bu sporcuların aktif olarak ulusal ve uluslararası yarışmalara katıldığını söylüyor Mert Hoca: “Türkiye’de organizasyonlar da artıyor. Bu sene Samsun’da bir salon yarışması düzenlendi mesela, 1080 sporcu katıldı. Bu ciddi bir rakam. Her sene Antalya’da, “Okçuluğun Wimbledon’ı” denen bir dünya kupası düzenleniyor. Tüm ülkelere açık. ABD ve Kore dahil birçok ülkeden yarışmacı geliyor. Yine her yıl Fetih Kupası düzenleniyor...”
Özellikle Kore ve ABD’de bu sporun çok önemli olduğunu belirtiyor Mert Hoca. “Bizde futbol nasıl değer görüyorsa Kore’de de okçuluk öyle değer görüyor. Televizyonda okçuluk yarışmaları izleniyor mesela” diyor.
Okçuluk uğruna okulunu değiştirdi
Okçulukta başarılı olmak için genç yeteneklerin en önemli desteği ise aileleri. Özellikle okul hayatıyla birlikte antrenmanların düzenli götürülebilmesi için ebeveynler çocuklarına hem anlayış gösteriyor hem de destek oluyor. Şevval Özer’in durumunda olduğu gibi…
Şevval 16 yaşında. Çapa Fen Lisesi’nde okurken, geçen yıl okçuluk kulübüne daha yakın olduğu için, ailesinin de desteğiyle Kadıköy Doğa Koleji’ne geçmiş. Hatta akademik anlamda da çok başarılı bir öğrenci olduğu için okuldan burs almış.
Okçuluğa yedinci sınıfta, okulundaki kulüpte, tahta ve plastik yaylarla başlamış Şevval. Sonra Üsküdar Çocuk Üniversitesi’nde hobi olarak devam etmiş. Bir yılın sonunda, ondaki ışığı gören antrenörü Marmara Okçuluk Kulübü’ne yönlendirmiş onu. İki senedir burada ve artık profesyonel. Haftanın altı günü antrenmanı var. Yaz aylarında sabahtan akşama kadar kulüpte. Bu çalışmanın karşılığını bu yıl içinde kazandığı çeşitli madalyalarla almış. Şu an önünde iki hedef var. Biri A Milli Takım’a girmek. Diğeri ise Koç Üniversitesi’nde moleküler biyoloji okumak.
Mezuniyet yerine yarışmaya gitti
Selin Şatır, daha önce de bahsettiğimiz gibi okçu bir ailenin okçu kızı! 14 yaşında, Özel Sezin Koleji’nde, dokuzuncu sınıfa geçmiş. Daha küçücükken annesiyle babasının antrenmanlarına gidip, onları izleyerek öğrenmeye başlamış bu sporu. Minikler kategorisinde pek çok derecesi var. Antalya’daki Türkiye Şampiyonası’na katılabilmek için ortaokul mezuniyet törenini kaçırmış. Ancak bu, hayatının en önemli unsurlarından biri. Zira mesleğini de mutlaka okçulukla birlikte sürdürebileceği bir alanda seçmek istiyor. İlk alternatifi ise spor psikologluğu…
Selin’in üç tane Türkiye rekoru, okullar arası Türkiye şampiyonlukları, beş defa miniklerde Türkiye şampiyonluğu, takım olarak Avrupa şampiyonluğu gibi başarıları var. Şevval’in de takım olarak Avrupa şampiyonluğu, çeşitli yarışmalarda Türkiye ikincilikleri, üçüncülükleri gibi başarıları bulunuyor.