Çok değil birkaç sene öncesine kadar toplumun birçok kesimine yabancı bir kavram olan “dijital göçebelik” yani dünyanın herhangi bir yerinden özgürce uzaktan çalışma anlayışı, kurumlar ve hatta ülkeler düzeyinde kabul gören bir modele dönüşüyor.
“Elimizin altında internete ve bulut depolama araçlarına bağlanabilen cihazlar; koca bir toplantı odası dolusu insanı bir ekrana sığdırabilen uygulamalar ve cebimize koyarak dünyanın her yerine taşıyabileceğimiz bir internet bağlantısı varsa neden ofislere mecbur olalım ki?”
Takvimler 2020’nin son çeyreğini gösterirken kendi kendine bu soruyu soranların sayısı günden güne artıyor. Özellikle Y ve Z kuşağı çalışanların kafasını sıkça meşgul eden ve dünya çapında hızla yayılan bu mobil çalışma modeli artık bürokratik arenada da kendine yer buluyor. Bu temmuz ayında yürürlüğe giren “dijital göçebelik vizesi” uygulaması ile bu konuda önderlik eden ülkelerden biri de Kuzey Avrupa’nın küçük ama dijital ülkesi Estonya oldu.
COVID-19 süreci uzaktan çalışma tabularını yıktı
Sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok bölgesinde yaygın olan fiziksel ofis bağlılığı, neredeyse tüm beyaz yakalıları evden çalışmaya mecbur eden COVID-19 pandemisi ile birlikte “zorunlu” ama bir o kadar da organik bir dijital dönüşümün de yolunu açtı. Bu süreçte Zoom ve benzeri uygulamalar kullanarak yapılan verimli ve çok daha hızlı toplantıların mümkün olduğunu görmek bile uzaktan çalışmayı tabu haline getiren yöneticilerin fikirlerini bir hayli değiştirdi. Hatta sokağa çıkma yasaklarının ve katı kısıtlamaların esnediği 1 Haziran’dan sonra bile ofislere fiziksel olarak dönmeyen veya yalnızca hafta başı ofisten çalışıp haftanın geri kalanında çalışanlarına istedikleri yerden çalışma imkanı veren şirketlerin sayısı hiç de az değil.
Dijital göçebeler artık turist gibi davranmak zorunda değil!
Girişte de bahsettiğimiz gibi yeni nesil çalışanlar için artık çalışma verimliliğinin şartları eski jenerasyonlara göre bir hayli farklı. Özetle yeni nesil çalışanlar bir iş gününde kaç saat çalıştıklarından ziyade, iş listelerinde yer alan kaç görevi tamamladıklarıyla ilgilenirken aynı zamanda bir iş gününde maruz kalacakları stres ve zaman kaybını minimumda tutmak istiyorlar. Bu yüzden de laptop’u alıp güzel bir sahil restoranından ya da internet erişimi olan bir kamp alanından çalışmak Y ve Z kuşağı profesyoneller tarafından çok daha makul bir model olarak görülüyor. Öğle tatilini ofisin yanında bulunan restoranda ya da masadan bile kalkmadan bir sandviç yiyerek geçirmektense, o an bulunduğu yerdeki hayata karışarak geçirmek isteyen dijital göçebeler zaman içinde iş disiplini ve seyahat keyfini dengelemeyi öğreniyorlar.
Elbette devletler de günden güne artan bu talebe karşı kayıtsız kalmıyorlar. Dünyadaki ilk “dijital göçebe vizesi” olma özelliğine sahip uygulama ise Kuzey Avrupa’nın minik ülkesi Estonya’da başlıyor. Geçtiğimiz Temmuz ayı başında kabul edilen bu yeni uygulamaya göre, dijital göçebelik modeli ile çalışmayı tercih dijital göçebeler, Estonya’ya geldiklerinde artık turist gibi davranmak durumunda kalmayacak. Global bir şirkette tam zamanlı ve uzaktan (remote) çalışıldığını belgeleyerek bir yıla kadar alınabilen bu yeni vize türü henüz tam olarak netleşmemekle birlikte turist vizesinden farklı ayrıcalıklar da içerebilecek.
Gürcistan freelancer’lara “hoş geldin” diyor
Dijital göçebelerin en çok tercih ettiği ülkeler elbette yaşam giderleri açısından ekonomik ve yaşanılabilir bölgeler oluyor. İşte bu ülkelerin başında da Türkiye’nin kuzey komşusu Gürcistan geliyor. Misafirperver insanı, zengin mutfağı, muhteşem doğası ve görece ılıman iklimi ile bir dijital göçebe için oldukça avantajlı bir destinasyon olan Gürcistan da Estonya’dan sonra dijital göçebeler için ayrı bir vize protokolü uygulamaya başlayan ikinci ülke konumunda.
Ekonomi Bakanı Georgia Natia Turnav’ın yaptığı açıklama ile yürürlüğe girmesi beklenen bu yeni tip vize uygulaması, ülkenin turizm gelirini arttırmak ve başkent Tiflis’i gelişen dijital göçebe ekosistemini hareketlendirmek adına önemli bir rol oynuyor. Estonya’dan farklı olarak özellikle serbest (freelance) çalışanları ve girişimcileri hedef alan uygulamadan faydalanabilmek için ülkeye giriş yapmadan önce en az altı ayı kapsayan bir seyahat sigortası yaptırmak ve 14 günlük karantina sürecini sorunsuz şekilde tamamlamak gerekiyor.
Tam olarak dijital göçebe vizesi olmasa da dijital göçebelerin elini güçlendiren benzer uygulamalardan diğer örnekler ise şu şekilde:
● Karayip Denizi’nin doğusunda bulunan tropik bir ada devleti olan Barbados, özellikle serbest çalışan dijital göçebeleri ülkeye çekmek için 12 ay süreyle geçerli olan “Barbados Welcome Stamp” (Barbados’a Hoş geldin Damgası) isimli bir uygulamayı devreye sokuyor.
● Birçok ülke vatandaşına 90 güne kadar vizesiz kalma hakkı veren Orta Amerika ülkesi Kosta Rika, ülkede dijital göçebe olarak çalışıldığının kanıtlanması halinde ülkede kalış süresini kolaylıkla uzatabiliyor.