Yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak her alanda “sürdürülebilirlik” mottomuz olmalı. Enerji Tasarrufu Haftası vesilesiyle sürdürülebilirliği odağına almaya başlayan sektörlere ve enerjide sürdürülebilirlik adına neler yapabileceğimize bir bakalım.
Hiç bitmeyecekmiş gibi harcadığımız doğal kaynaklarımız, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma görevimizi tehdit ediyor. Bu noktada da birçok alanda uygulanabilen “sürdürülebilirlik” kavramı kurtarıcımız olabilir. Sürdürülebilirliğin uygulandığı en önemli konulardan biri de enerji.
Her yıl Ocak ayının ikinci haftası “Enerji Tasarrufu Haftası” olarak kabul ediliyor. Hafta boyunca, enerjide verimlilik ve tasarruf konularında bilinçlendirmeye yönelik etkinlikler düzenleniyor. Dünyanın tartışmasız en önemli konularından biri enerji, hatta temiz enerji. Yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak enerji konusunda hem bir an önce doğal enerji kaynaklarına yönelmeli hem de sürdürülebilir uygulamalara geçmeliyiz.
Enerji kullanımında tasarruf ve sürdürülebilirlik yenilenebilir enerji kaynaklarından bağımsız olarak düşünülemez. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltıp yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş, rüzgâr, biyokütle, jeotermal, hidrolik, hidrojen ve okyanus enerjisi (dalga ve gelgit) kullanımına tüm dünyanın ivedilikle geçmesi, içinde bulunduğumuz dönemde çok daha fazla önem kazanıyor.
Ancak şu bilinmeli ki yenilenebilir ve sürdürülebilir kaynaklar arasında fark var. Bir enerjinin sürdürülebilir olması için 'yenilenebilir' olması yetmiyor. Yenilenebilir enerji; doğadan temin edilen ve kendini yenileyebilen kaynaklardan elde ediliyor. Sürdürülebilir enerjinin kullanılırken azalmaması, çevreye zarar vermemesi ve gelecek nesiller için de var olabilmesi gerekiyor.
Temiz enerji kaynakları
Sürdürülebilir enerjiyi anlamanın yolu temiz enerji kaynaklarını tanımaktan geçiyor. Başlıca temiz enerji kaynakları şöyle sıralanabilir:
Güneş Enerjisi: Paneller yardımıyla güneş ışınları elektrik enerjisine dönüşüyor. Tükenmeyecek kaynaklar arasında yerini alan Güneş, enerji üretilirken doğaya ve kaynağa zarar vermediği için aynı zamanda sürdürülebilir bir enerji kaynağı.
Dalga Enerjisi: “Deniz ve okyanuslardaki gelgitler aracılığıyla elde edilen elektrik enerjisi” olarak tanımlanabilir. Dalga da tükenmeyecek kaynaklar arasında yer alsa da dalgaların boyutu ve şiddeti kullanılacak ekipmanlarda değişiklik yapılmasını gerektireceğinden daha maliyetli bir sürdürülebilir kaynak.
Rüzgâr Enerjisi: Rüzgâr panellerinin dönmesiyle elektrik enerjisi elde edilir. Rüzgâr da gelecek nesillerin kullanabileceği, çevreye zarar vermeyen bir diğer sürdürülebilir kaynak.
Jeotermal Enerji: Jeotermal kaynaklar, bir nevi ‘buhar enerjisi’nden elektrik elde etmek için kullanılıyor.
Biokütle Enerjisi: Bitki ve hayvan atıklarından elde edilen enerjiye biokütle enerjisi deniyor. Bu enerji türünden elde edilen en bilindik enerji ise biyogaz.
Hidrolik Enerji: Su enerjisinden elde edilen hidrolik enerji de tükenmeyecek kaynaklar arasında.
Hidrojen Enerjisi: Sürdürülebilir enerjiler arasında yer alan hidrojen enerjisi, hidrojenin saf halde ayrışmasıyla salınan kimyasal enerji. Bu enerji türü farklı yöntemler kullanarak ısı ve elektrik enerjisine çevrilebiliyor. Taşımacılıktan sanayiye birçok alanda kullanılıyor.
Sektörler sürdürülebilirliğe nasıl yaklaşıyor
Sektörlerin sürdürülebilirliğe yaklaşımı önemli. Bunu detaylandırmadan önce sürdürülebilirlik kavramının dünya literatürüne nasıl girdiğine bakalım. “Sürdürülebilirlik”, “Kalkınma” kavramıyla birlikte 1987 yılında resmi olarak ilk kez Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı raporda kendine yer buluyor. Raporda, “Sürdürülebilir kalkınma; gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayan gelişmedir” deniyor.
Sürdürülebilirliğin ekolojik, ekonomik ve sosyal/etik olmak üzere üç boyutu söz konusu ve sürdürebilirliğin gerçekleşmesi için üç boyutta da sağlanması gerekiyor:
Ekolojik Sürdürülebilirlik: Sürdürülebilirliğin bu ayağında doğanın ve çevrenin gelecek nesiller için korunması, çevreye zarar vermeyen dönüştürülebilir kaynakların kullanılması hedefleniyor. Ekoloji boyutunda sürdürülebilirlik; üretim ekolojisi ve atık ekolojisi olarak ikiye ayrılıyor. Üretim ekolojisi hammadde, kimyasal maddeler ve proseslerin çevre dostu anlayışıyla seçilmesi, arıtma metotlarının aynı anlayışla kullanılması olarak tanımlanıyor. Atık ekolojisi ise üretim sonrası ortaya çıkan su, tekstil ürünü gibi atıkların çevreye zararsız ürünlere dönüştürülmesi veya geri kazanılması olarak açıklanıyor.
Ekonomik Sürdürülebilirlik: Hammadde, enerji ve insan gücü gibi ekonomik kaynakların ihtiyaç fazlasının tüketiminin engellenmesi, ekonomik boyutta sürdürülebilirlik olarak tanımlanıyor. Yaşam ve çevre korunarak ekonomik büyüme sağlanabilir. Kaynakların aşırı tüketimi, ekonomik sürdürülebilirliği engelliyor.
Sosyal/Etik Sürdürülebilirlik: İnsan hakları ya da daha özelinde işçi hakları göz önünde bulundurularak bireyin temel ihtiyaçlarının karşılanması hedefleniyor. Etik kısmı ise, insan vücudunu kaplayan deriye en yakın olan giysilerin ter ya da solunum yoluyla hiçbir şekilde insan sağlığına zarar vermemesinin sağlanması olarak gösterilebilir.
Eko moda ve modada sürdürülebilirlik
Yalnızca ürünle değil, modanın bağlantılı olduğu toplumsal, kültürel, ekolojik, finansal sistemlerle de ilgilenen bir yaklaşım. Sürdürülebilir moda, hızlı moda anlayışına karşı gelişmiş, ekolojik bütünlüğü ve toplumsal adaleti savunarak moda ürünlerini ve sistemini değiştirmeyi hedefleyen bir akım.
İnsan derisi ile temas halinde bulunan giysilerin yapısındaki boyarmadde, elyaf, üretim aşamasında arındırılmamış kimyasallar deri ile reaksiyona girerek veya solunum yoluyla insan sağlığına zarar verebilir. Bu riski ortadan kaldırmak için üretim süreçlerinin, hammaddenin, kimyasalların seçiminde sosyal sürdürülebilirliği sağlayacak seçimler yapılmalı.
Sürdürülebilir moda ile sağlanmak istenen, hızlı moda akımının neden olduğu hızlı tüketim davranışının yavaşlatılması ve ekolojik, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması olarak tanımlanabiliyor. Özetle kaynakların ihtiyaçtan fazla kullanılmaması, tüketilmemesi ve gelecek nesillere aktarılabilmesi hedefleniyor. Bu nedenle sürdürülebilir ürün tasarımcısı, ürünü tasarlarken sürdürülebilirliğin bütün boyutlarını ele almak zorunda.
Bilgi paylaşımı çok önemli
Tasarımcıların ve üreticilerin üretim sırasında oluşan ekolojik problemlere karşı olabildiğince hassas davranma ve bu konuda bilgi paylaşımı yapmak konusunda ısrarcı olması, eko moda için gerekli bir adım olacaktır. Hangi tekstil lifinin üretimi sırasında çevreye ne kadar zarar verildiğinin bilinmesi talep konusunda da bilinçlenmeyi ortaya koyabilir. Eko moda için kumaş çeşitlerini ve onların çevresel etkilerini bilmek önemli. Burada örnek olarak bitkisel kökenli bir lif olan pamuk, hayvansal kökenli bir lif olan ipek ve suni bir lif olan polyester lifi ile çevre ilişkisi açıklanabilir.
Eko moda veya modada sürdürülebilirlik kavramlarına inanan Gresham Blake, Alabama Chanin, Linda Loudermilk, Lauren Montgomery Devenney, Alexander McQueen, Stella Mccartney, Gary Harvey ve Rebecca Earley gibi bazı tasarımcılar gerçekten heyecan verici moda ürünler tasarlıyor.
Mimaride sürdürülebilirlik
Sürdürülebilir mimari kavramı, dünyanın geleceği açısından ulaşılması gereken kaçınılmaz bir nokta. Bunun temel sebebi yapı endüstrisinin yüzde 35’inin sera gazı salınımlarından sorumlu olması. Sürdürülebilir mimarinin hedefi makro ölçekten mikro ölçeğe kadar mimari tasarım sürecinde yerel malzeme, altyapı, iklim, teknoloji, doğal kaynaklar gibi imkan ve veriler yardımıyla uzun yaşayacak, gelecek nesillere ulaşacak işler ortaya koymak. Dolayısıyla sürdürülebilir mimari, içinde bulunduğu yakın çevrenin ötesine geçip herhangi bir döneme ya da zamana hizmet etmeden gelecek nesiller için de kullanılabilir olmalı. Sürdürülebilir mimari uzun vadede kalıcı, yenilikçi, inovatif, doğa için kendini var eden ve içinde bulunduğu doğal döngüye zarar vermeyecek şekilde konumlanmalı.
Enerji ve su tüketimini asgari düzeye indiren sürdürülebilir mimari ürünü binalar, iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan sürdürülebilir kentsel gelişimin önemli bir parçası. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 2050'de insanlığın yaklaşık yüzde 68'i şehirlerde yaşayacak. Şehirler, Dünya yüzeyinin yalnızca yüzde 3'ünü kaplamalarına rağmen, küresel enerjinin yüzde 78'ini tüketiyor. Ne yazık ki sera gazı emisyonlarının yüzde 60'ını üretiyor. Bu nedenle kent alanlarını sürdürülebilir mimari ile yeniden tasarlamak çevresel sürdürülebilirlik için büyük önem arz ediyor.
Sürdürülebilir teknoloji
Sürdürülebilir teknoloji; doğal kaynakları gözeten, ekonomik ve sosyal kalkınmayı teşvik eden modern teknolojileri tanımlayan bir terim. Bu teknolojilerin amacı, çevresel ve ekolojik riskleri büyük ölçüde azaltıp sürdürülebilir ürünler tasarlamak. Sürdürülebilir teknolojiler ve inovasyonlara halihazırda hayatın birçok farklı alanında rastlamak mümkün.
Teknolojik inovasyonun potansiyelini kullanan teknolojiler arasında, karbon yakalama ve depolama sistemleri, daha verimli sulama yöntemleri, temel ilaçlar, ev tipi su arıtma cihazları, atık ve kirliliği en aza indiren üretim süreçleri yer alıyor.
Google ve Microsoft gibi teknoloji devi şirketler, saldıkları kadar karbonu atmosferden temizleyerek çevreye pozitif etki yapıyor. Bu şirketlerin ortaya koydukları temiz enerji inisiyatifleri, veri merkezlerinin elektrik ihtiyaçlarının yenilebilir kaynaklarla karşılanabileceğini gösteriyor. Hatta öyle ki Google 2030 yılında yalnızca veri merkezleri için değil, tüm enerji ihtiyaçlarını, karbon salımına yol açmayan temiz kaynaklardan karşılayacağının garantisini veriyor.
Microsoft, sürdürülebilirlik ile ilgili yaptığı çalışmalarla konunun önemine dikkat çekiyor. Microsoft’un bu konuda yaptığı çalışmalardan bazıları şöyle:
- 2020 Ocak ayında 1 milyar ABD doları kaynak ile İklim İnovasyon Fonu’nu karbon giderme ekosistemlerinin yaygınlaştırılmasını hızlandırmak için hayata geçirdi.
- Su altı veri merkezleri konusunda çalışmalar yaparak daha az enerji tüketen veri merkezlerini test ediyor.
- 2023 yılında veri merkezlerinin elektrik ihtiyaçlarının yüzde 70’lik kısmını, 2025 yılında ise tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayacağını taahhüt ediyor.
- Departmanların sürdürülebilir operasyon sağlaması için iç karbon fiyatlandırması uyguluyor.
Apple, Amazon, Google, Samsung gibi teknoloji şirketleri de veri merkezlerinde akıllı soğutma sistemlerine ve yenilenebilir elektrik tedarikine yatırım yapıyor.
Dünyada birçok sektörde sürdürülebilirlik konusunda belli başlı çabalar söz konusu. Küresel çapta bu konuda yapılan çalışmaların çok daha ciddi bir boyuta gelmesi gelecek için kaçınılmaz. Sürdürülebilir kaynaklara tamamıyla geçene kadar enerji tasarrufu konusunda hem bireysel hem de kurumsal olarak herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
KAYNAKLAR
dergipark.org.tr
ekolojist.net
innova.com.tr
escarus.com