Her yudumuyla içinizi ısıtan bir lezzet olan çay adeta başlı başına bir gelenek haline gelmiştir. Adıyla da tadıyla da çay içmek her insan için ayrı bir anlam ifade etmektedir. İnsan ilişkilerinin de en büyük destekçisi çayın Türkiye’ye gelişi ise aslında yakın geleceğe aittir. İşte vazgeçilmez milli bir kimliğimiz haline gelen çay ve Türk milletiyle buluşma öyküsü...
Şifa aracı: Çay
İlk olarak milattan önceki zamanlarda, Çin’de karşımıza çıkan çay, başlarda medikal amaçlarda kullanılmaya şifa aracı olmaya başlanmıştır. Daha sonraları yine milattan önce suyla karıştırılabilmesi ile içilebilir haline kavuşmuştur. Bu ününe Çin’den sonra ise Kore, Vietnam ve Japonya üzerinden de devam etmiştir.
Bir bardak çayın yolculuğu
Çayın tarihi çok uzun zaman öncesine dayansa da Türkiye’ye gelişi 1800’lü yılların sonuna denk gelmiştir. Her ne kadar geç girse de bu yolculukta başlangıcı oldukça başarılı sağlamıştır diyebiliriz. Halk kültürü ve etnografyasında önemli bir yer tutarak kalıcılığını arttıran çay, değişik kültürlerin de çıkmasına olanak sağlamıştır.
Apayrı bir kültür
Yetiştirilmesinden, hazırlanıp tüketilmesine varana kadar çay, bir çay etnografyasını ortaya çıkarmasıyla hayatımıza yeni kavramlarda kazandırmıştır. Çayla ilgili; tekerlemeler, bilmeceler, mani ve türküler, ilahiler, efsaneler, fıkralar, gelenek ve görenekler türemiştir. Sonsuz bir kelime haznesi ortaya çıkmış ve Çay Bahçesi, Çay Bardağı, Çay Takımı, Çay Molası, Çaydanlık, Çaygiller ve Çay Kazanı gibi sözcüklerin yanı sıra; Tavşan Kanı Çay, Kıtlama Çay, Çay İkram Etmek ve Paşa Çayı gibi deyimlerde hayatımıza girmiştir.
Tavsiyesi ile hayatlarımıza girdi
Tarih kitaplarında Türklerin, Anadolu’ya gelmeden önce Orta Asya’da çayla tanıştıkları yazılır. Ve de bu kişinin 12. Yüzyılda Kazakistan’da yaşayan Türk şair Hoca Ahmet Yesevi’nin çayı içen ilk Türk olduğu belirtilir. Misafir olduğu evde içtiği çayla yorgunluğu giden Yesevi, şifa veren etkisini evden eve ulaştırmıştır.
Bölgesel üstünlüğü vardır
Günümüzde artık her bölgenin kendine has çay içme şekli vardır ve bu durum gelenekselleşerek devam etmektedir. Örneğin, Erzurum ve doğusundaki illerde çay, kıtlama adında özel bir yöntemle içildiğinden misafirlerin karşısına açık renkli ve kaşıksız olarak ikram edilir. Büyük ve sert şekerlere verilen isim olan Kıtlama, özel makaslarla, elle ya da ısırılarak elde edilen ufak parçalar halinde çayınızı içtiğiniz süre boyunca size eşlik eder.
Güneydoğu’da ise bölgenin insanının her şeyi acı sevdiği tespitini çıkarmak çok da zor olmayacaktır. Çünkü burada içilen kaçak çayların rengi daha koyu ve tadı daha acıdır. Bardaklar da diğer bölgelere nazaran biraz daha büyüktür denilebilir. Fakat Türkiye’de hangi bölgeye gidilirse gidilsin çayın tutkusu da bıraktığı etkisi de daima aynıdır.
Dünya Dillerinde Çay
Tarihi ve kültürel etkileşimi bakımından çok eski bir kavram olan çay, varlığıyla aynı zamanda apayrı bir kimliktir. İşte bu kimliklere verilen isimler:
Çince: Cha
İspanyolca: Te
Japonca: Cha
İtalyanca: Te
Korece: Cha
İngilizce: Tea
Portekizce: Cha
Almanca: Tee
Arapça: Cha Fransızca: The
Rusça: Chai Hollandaca: Thee
Türkçe: Çay
Malezyaca: Teh