Toplum içine karışabilen, çalışıp kendi ayakları üzerinde durabilen Down Sendromlu üç gençle bir araya geldik. Gördük ki onlar çok çaba harcıyor, geri kalanı biraz da bizlere düşüyor…
Pek çoğumuz engelli bireylerin tamamını aynı şekilde değerlendirerek büyük hata ediyoruz. Çünkü engelin türü, engelli bir bireyin toplum içinde kendi başına var olup olamayacağını belirliyor. Ülkemizde hâlâ çocuğunun hastalığının adını bile bilmeden onu “özürlü” diyerek eve kapatan, eğitim ve sosyal bir yaşam şansı tanımayan aileler var.
Down Sendromu, otizm gibi birbirinden çok farklı özellikleri olan rahatsızlığa sahip bireyler, çoğunlukla yoğun eğitim ve kendilerine tanınan imkanlarla tek başlarına hayatlarını sürdürebilecek noktaya gelebiliyor.
Bu duruma güzel bir örnek olarak biz de, Hilton İstanbul Bomonti Hotel’de çalışan Down Sendromlu üç gençle bir araya geldik. Bu üç genç, Down Sendromu Derneği’nin “Bağımsızım Çünkü Çalışıyorum: İş Koçu Destekli İstihdam Programı” ve Hilton İstanbul Bomonti’nin Down Sendromu konusunu sosyal sorumluluk modeli olarak sahiplenmesi sayesinde çalışmaya ve kendi ekmeklerini kazanmaya başlamış.
İki dil biliyor
Şimdi sizi sırayla kendileriyle tanıştıralım. Robert Cem Osborn, 24 yaşında. 2014 yılında Hilton İstanbul Bomonti’de çalışmaya başlamış. Türkçe ve iyi seviyede İngilizce biliyor.
Daha önce çalıştığı rezervasyon bölümünde yabancı dilini kullanma fırsatı bulamadığı için şimdilerde Lobi Bar’a transfer olmuş. Babası İngiliz, annesi Türk olan Robert, ENKA Okulları’ndan mezun. Liseyi bitirdikten sonra otelde çalışmaya başlamış. “Neler yapıyorsun burada?” diye sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor: “Misafirleri karşılıyorum, menüleri dağıtıyorum, sipariş alıp bara iletiyorum. Artık servis de yapıyorum. Bir de kül tablalarını temizliyorum” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Çok mutluyum burada. Misafirler de çalışma arkadaşlarım da bana iyi davranıyor. Bazen molalardan geç dönüyorum, o zaman beni uyarıyorlar. Bazen de kazalar oluyor. Ama geçiyor. Ben kurallara uymaya çalışıyorum hep. O yüzden de işlerim iyi gidiyor.” Robert’ın şu sıralar en büyük derdi ise 18 yaşındaki kardeşinin gitarına el koymuş olması!
Üç yılda müthiş gelişti
Otelin oda servisi bölümünde çalışan Beyzanur Erdoğan ise 22 yaşında. 2015’te Hilton İstanbul Bomonti’de çalışmaya başlamış. Hem de tam zamanlı olarak… Lise mezunu olan Beyza, şu sıralar altı aylık yeğeninin sevgisiyle coşmuş durumda. Otelde servis arabalarını düzenliyor; yeni yeni sipariş de almaya başlamış. Yöneticileri onun için “Üç yılda kendisini müthiş geliştirdi” diyor. Kendisi de iş hayatını şöyle anlatıyor: “Üçüncü senem bitiyor. Çok mutluyum burada. İş arkadaşlarım çok iyi. Bülent Abi, Serkan Abi ve müdürüm Abidin Bey’i çok seviyorum. İşimi severek yapıyorum. İlk geldiğimde zorlanıyordum, şimdi alıştım.”
Otomobil için para biriktiriyor
İzzetcan Özyaşar, 25 yaşında. O da lise mezunu. 2016’da çalışmaya başlamış otelde. Executive Lounge’da çalışıyor. Masaları topluyor, sipariş alıyor, kahvaltı sonrası ortamı düzenlemeye yardım ediyor… Göztepe’de oturduğu için her gün üç vasıtayla geliyor işe. Hem de işini o kadar seviyor ki, mesaisi başlamadan bir saat önce oluyor otelde. Bazı günler kendisini işe kaptırıp çıkış saatini unutuyor; arkadaşları uyarıyorlar onu. İzzetcan, “İki kardeşim var, üniversitede okuyorlar. Çok iyi anlaşıyoruz. Buradaki arkadaşlarımı da çok seviyorum. Maaşımla dolar alıyorum. Para biriktirip beyaz bir otomobil almak istiyorum kendime” diyor.
“Başta nasıl davranacağımızı bilemiyorduk”
İş arkadaşları, Down Sendromlu meslektaşlarıyla çalışmaktan son derece memnun. Başlarda onlara nasıl davranmaları gerektiğini bilemediklerini, o yüzden de hep toleranslı olmaya çalıştıklarını söylüyorlar. Ancak otelin tüm personele verdiği eğitimde, bunun doğru yaklaşım olmadığını görmüşler. Lobi barda çalışan Mehmet Keve şunları söylüyor: “Dört yıldır burada çalışıyorum. Bir sene Beyza’yla çalıştım. Üç-dört aydır da Robert’la çalışıyorum. Beyza’yla ilk çalışmaya başladığımda önce nasıl davranacağımı bilemiyordum. Sonra bir eğitim aldık. Biz hep onları alttan almak gerektiğini, daha hafif işler vermek gerektiğini düşünüyorduk. Eğitimi aldıktan sonra, onların da bizim gibi çalışması gerektiğini öğrendik. Çünkü bunu yapmadıkları zaman geri kalıyorlar. Gerçekten de bir iki ay sonra daha iyi çalıştıklarını gördüm. Bizimle ilişkileri de çok daha iyi hale geldi. Başlarda içe kapanıklardı, açıldılar. Bu bize manevi olarak da çok iyi geliyor.”
Büşra Battal ise İzzetcan’ın mesai arkadaşı. O da şunları söylüyor: “İzzetcan işe başladığından beri kendini çok geliştirdi. İlk zamanlar unuttuğu pek çok şey oluyordu. Mesela bardakları yanlış yerlere koyabiliyordu. Ama çalıştıkça alıştı ve çok gelişti. Şimdi hem bize çok yardımcı hem de onun gelişimini görmek manevi açıdan çok güzel bizim için. Daha önce hiç Down Sendromlu bir arkadaşım olmamıştı.”
Dans +1 projesi
Down Sendromu Derneği ve Hilton Bomonti iş birliğiyle Down Sendromlulara yönelik çeşitli programlar da düzenleniyor. Bunlardan biri “Dans +1”. Bu programda 14 genç, profesyonel salsa eğitimi almış ve şimdi çeşitli organizasyonlarda gösteriler yapmaya başlamışlar.
Son olarak kısaca Down Sendromu’nun ne olduğundan bahsedelim. Down Sendromu bir hastalık değil, genetik bir farklılık. En basit anlamı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken, Down Sendromlu bireylerde bu sayı, 21. kromozomun üç adet olması nedeniyle 47 oluyor. Hücre bölünmesi sırasında 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom yer almasıyla meydana geliyor. Ortalama her 800 doğumda bir görülüyor. Tüm dünyada 6 milyon civarında Down Sendromlu birey yaşıyor. Türkiye’de tam bir veri yok ama yaklaşık 70 bin Down Sendromlu kişi olduğu tahmin ediliyor. Bu sendrom, hafif veya orta seviye zihinsel ve fiziksel gelişim geriliğine sebep oluyor.