Erasmus Programı üniversite gençlerinin en çok tercih ettiği öğrenci değişim programlarından biri. Yeterlilik sınavı, başvuru süreci, hibe listesi derken bambaşka bir kültür ve ülkenin içerisinde buluyor öğrenciler kendilerini. Peki Erasmus’a gidenler giderken ne umdular, gittiklerinde ne buldular? Sizler için Erasmus deneyimi yaşamış insanlarla sohbet ettik ve Erasmus’u anlatmalarını istedik.
Erasmus programı, Avrupa Birliği ülkeleri ve aday ülkeleri arasındaki öğrenci değişim hareketliliğine dayalı olarak üniversiteler ve ülkeler arası kültürel etkileşimi sağlıyor. 2014 yılı öncesinde Hayat Boyu Öğrenme Programları kapsamında uygulanan Erasmus, şu anda Erasmus+ adı altında birçok değişim programıyla birlikte yer alıyor. Erasmus programından lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında yararlanılabildiği gibi yabancı bir şirkette staj yapma olanağı da sağlayabiliyor. Erasmus programı dahilinde 37 ülkeye gidilebiliyor, gidilen ülke ve şehir için verilecek hibe miktarları gidilen şehrin konaklama ve ulaşım masraflarına göre değişebiliyor. En çok tercih edilen ülkelerin başında İspanya, Fransa, İtalya ve Almanya gelirken son dönemlerde doğu Avrupa şehirlerine olan ilgi de epey artmış durumda.
Üç ay ile 12 ay arasında değişen Erasmus öğrenci değişim programı deneyimi öncesinde de birçok hazırlık süreci de gerektiriyor. İngilizce yeterlilik sınavı, okuldan kabul belgesi, dokümanlar, hibe süreci, vize süreci gibi önem gösterilmesi gereken noktalar var. Seyahat sigortası da bunlardan biri. Yurt dışında öğrencilik dönemi boyunca başınıza gelebilecek her türlü acil durumda (hastalık, bagaj kaybı gibi) kendinizi güvende hissetmenizi sağlayan Quick Sigorta seyahat sigortası yardımınıza yetişecektir. Detaylı bilgi ve başvuru için hemen tıklayın.
Erasmus deneyimlemiş gençler genel olarak bu deneyiminden memnun olduğunu belirtse de bazı durumlarda Erasmus’a gitmeden önceki beklentileriyle gittikten sonra karşılaştıkları örtüşmeyebiliyor.
“Başka birine ihtiyaç duymadan yaşayabilmek öz güven artırıyor.”
İpek Akkaya 2013 yılında tek dönemlik Erasmus tecrübesini Berlin’de yaşamış. Erasmus deneyimini farklı kültürler tanımak ve üniversite hayatının bir dönemini başka bir ülkede geçirmek için tercih eden Akkaya, en büyük motivasyonunu da tek başına başka bir ülkede yaşayıp kendi işini halledebilmek ve sorumluluk duygusunu geliştirmek olarak tanımlıyor. Berlin’deki Erasmus deneyimini, yaşadığı zorlukları ve tecrübelerini ise şu şekilde ifade ediyor:
“Berlin’de yaşarken çok büyük zorluklarla karşılaşmadım. Ancak Almanya’nın çok disiplinli ve prosedürleri net bir ülke olması, belgelerin hazırlanması ve yurt arayış sürecinde beni zorlamıştı. Bunun yanı sıra, ders seçiminin ve notlama sisteminin kendi sistemimizden farklı olması ders eşleştirmesi noktasında beni yıpratmıştı diyebilirim. En büyük zorluk olarak da 20 kızla paylaştığım ortak mutfak ve banyo alanlarının olduğunu söyleyebilirim. Bunların dışında olumsuz bir tecrübem olmadı. Şehrin yağmur ve çamurunu saymazsak Berlin’in yaşanabilecek bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Ailesiyle yaşayan biri olarak benim için Erasmus’un en güzel yanlarından biri hem özel hayatta hem de okul hayatımda bir başkasına ihtiyaç duymadan yaşayabilmek oldu. Bu hem öz güven artırdı hem de kendi sınırlarımı deneyimlememe olanak sağladı. Dışa dönük bir yapıya sahip olmam sebebiyle Erasmus’ta yalnızlık çektiğimi söyleyemem. Genel olarak iyi ki Erasmus yaptım diyorum, hatta tek dönem değil de iki dönem yapıp kendimi daha fazla geliştirebilir miydim diye de düşünüyorum bazen.”
“Kimsenin bilmediği bir yere gitmek daha çılgın sebepler gerektirir.”
Erasmus deneyimini Avrupa’nın en batı noktasında Portekiz’in Sao Miguel adasında geçiren Sena Sonat, çok fazla bilinmeyen yerlere gitmenin daha ilgi çekici olduğunu düşünüyor. Hatta kimsenin bilmediği yere gitmek daha çılgın sebepler gerektirir diyerek, Türkiye’ye yaklaşık 5 bin kilometre ötede yaptığı Erasmus deneyimini özlemle anıyor. Başka ülkelerde yaşayan insanların hayatlarını ve konfor alanlarını gözlemlemek isteyen Sonat, bu yolda kendisini de tanıyarak tek başına tüm zorlukları göğüsleyebilmekten gurur duyuyor. Avrupa’nın en yüksek noktalarından Pico Yanardağı’na tırmanmasından, kendini keşfetmesinden, hiç otobüs bile kullanmasına gerek kalmadan her yere bisikletle ya da yürüyerek gidebilmesinden bahsediyor. Yaşadığı zorlukları ve Erasmus’un onun için en güzel yanlarınıysa şöyle anlatıyor:
“Sao Miguel’de yaşadığım en büyük sorun, hibemi bankalarla alakalı teknik sebeplerden dolayı alamıyor oluşumdu. Onun haricinde gayet sorunsuz bir süreç yaşadım. Başlarda; yürüdüğüm asfalttan soluduğum havaya, bir günün içerisinde yaşadığım dört mevsimden ve simsiyah kumsallardan tutun birçok şey gerçek değil gibi geldi. Erasmus’un benim için en güzel yanıysa kendimi tanımam oldu. Ülkemizde bu gibi kendini keşfetme sürecini çok yakalayamıyor insan. Yurtdışında herkes üniversite hayatını öğrenme, eğlenme, keşfetme ve yaşama üzerine kurmuş durumda. Orada herkes yabancı. Herkesin birbirine yabancı olduğu bir yerde keşfedilmemiş arkadaşlıklar, dostluklar, ilişkiler ve duygular vardır. En büyük tecrübem de bu oldu aslında.”
“Sınıfta tek Erasmus’lu ben olduğumdan benim için dersi İngilizce işliyorlardı.”
Tasarım eğitiminin yurt dışında nasıl olduğunu merak eden Caner Aras, Almanya’nın Darmstadt şehrinde Erasmus deneyimini gerçekleştirmiş. Yeni yerler görme arzusuyla Almanya’yı tercih etmiş Caner. Erasmus boyunca yaşadığı zorlukları ve Erasmus tecrübelerini şu şekilde aktarıyor:
“Genel olarak çok zorlukla karşılaştığımı söyleyemem. Hatta sınıfta tek Erasmus'lu ben olduğumdan benim için dersi İngilizce işliyorlardı. Üstümde vicdani bir yük hissettiğimi bile söyleyebilirim. Erasmus’ta yapabileceğiniz üç şey var: partilemek, gezmek ya da okula odaklanmak. Ancak maalesef aynı anda bu üç şeyin ikisini yapabiliyorsunuz. Ben daha çok gezmeyi tercih ettim. Döndükten sonra başka biri gibi hissettim bu sayede. Yaşadığım hayal kırıklıkları arasında Almanya ve şehrin sıkıcılığı var mesela. Akşam sokaklarda kimseleri göremiyorsunuz, bu duruma şaşırmıştım açıkçası. Ayrıca Avrupa’nın sanıldığı kadar güvenli olduğunu düşünmüyorum çünkü bir defa gözümün önünde birinin çantasını kafasına vurarak aldılar. Bir de telefonumun çalınması gibi kötü bir tecrübe yaşadım.”
“Avrupa’yı üç dört gün koşuşturmacayla gezmek ile o yerin lokal insanı olarak yaşamak arasında çok fark var.”
Çocukluğundan beri hafızasında masal şehri olarak yer den Prag, Bahar Tosun’un Erasmus durağı olmuş. Erasmus’a gitmeden önceki en büyük motivasyonunu da Prag’da olmak olarak tanımlayan Tosun, yabancı bir okulda eğitim alma, birçok ülkeden üniversite öğrencileriyle tanışma ve farklı kültürleri tanımayı kendisine amaç edinmiş. İnsanlara Erasmus’u deneyimlemelerini önermesinin yanı sıra iş hayatına başlayınca Avrupa gezisi hayallerinin aynı etkide olamayacağını belirtiyor. Avrupa’yı üç dört gün koşuşturmacayla gezmek ile o yerin lokal insanı olarak yaşamak arasında çok fark var diyerek de yaşadığı deneyimi herkese tavsiye ediyor. Erasmus tecrübeleriniyse şöyle ifade ediyor:
“Genel olarak zorluklarla karşılaştığımı söyleyemem, Erasmus benim için oldukça keyifli, eğlenceli ve verimli geçti. Geldiğim okul da kendi okulum da süreçlere gayet hakimdi, ders seçimi, yurt seçimi sorunsuz ilerledi. Yaşadığım tek sıkıntı bir süre sonra ailemi ve Türk mutfağını özlemem oldu. Erasmus döneminde kurduğum dostluklar, farklı kültür ve coğrafyalardan insanlarla ortak aldığım dersler, kendimi ve ülkemi tanıtıp anlatma fırsatı bulmam yanıma kâr kalan güzellikler oldu.”
“Keşfedilecek, öğrenilecek, paylaşılacak daha büyük bir dünya olduğunu anlamam kendimi geliştirmemde en büyük etkendi.”
İsveç’in güneyindeki küçük şehir Kristianstad’ta Erasmus deneyimini yaşayan Gizem Pınar, aslında bu seçiminin bilinçli olmadığından bahsediyor. Arkadaşlarının yönlendirmesiyle son gün sınava girmeye karar verdiğini söylüyor. Küçük çaplı araştırmaları neticesinde kuzey ülkelerindeki eğitimin kalitesinden etkilenen Pınar, Kristianstad’ı böyle seçmiş. Yaşadığı altı aylık süreçteki deneyimleriniyse şu şekilde anlatıyor:
“Tek başıma ayaklarımın üzerinde durabileceğimi kendime kanıtlamak, İngilizcemi ve vizyonumu geliştirmek için gittiğim İsveç’te yaşadığım sıkıntıların başında para birimi ve hava durumu geliyordu. Bunun yanı sıra ilk gittiğim zamanlarda İngilizcem çok akıcı olmadığı için iletişim kurmakta zorlandım, gittiğim bölgede de çok fazla göçmen olduğu için İsveç’lilerin tavrının pek sıcak olmadığını söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, Erasmus deneyimi benim öz güvenimi artırdığı gibi İngilizcemi geliştirmeme de faydası oldu. Keşfedilecek, öğrenilecek, paylaşılacak daha büyük bir dünya olduğunu anlamam kendimi geliştirmem de en büyük etkendi.”
“Farklı bölüm ve sınıfların birlikte ders almaları etkileyiciydi.”
Almanya’nın kuzeyinde yani Hannover’de Erasmus yapmış olan Nesrin Kasımoğlu, bu seçimini zorunluluğa bağlıyor. Aslında Çekya’da bir okula gitmeyi planlayan Kasımoğlu, kontenjan ve vize problemlerinden dolayı yeni bir seçim yapmak durumunda kalmış. Yaşadığı deneyimleriyse şu şekilde ifade ediyor:
“Vizyonumu geliştirmek için Erasmus’a gitmek istedim. İnsanların başka kültürlerde, başka ülkelerde nasıl düşündüğünü nasıl öğrendiğini gözlemlemek istiyordum. Erasmus sürecinde de içeriklere hakim olamadığım için seçemediğim dersler hala aklımda. Ama asıl problem döndükten sonra aldığım dersleri saydırmak olmuştu. Bunun dışında farklı bölüm ve sınıfların birlikte ders almaları oldukça etkileyiciydi, örneğin mimarlıktan arkadaşlarım vardı benim de oradayken aynı sınıfta okuduğum. Bu gibi avantajlara rağmen oradaki öğrencilerin seviyesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı, çok başarılı olmadıklarını düşünüyorum.”