Ayakkabı ve çanta fiyatları arttıkça uzun ömürlü kullanabilmek için tamir ettirmeye ve dolayısıyla lostralara ilgi daha da arttı. Onlardan biri de Beşiktaş’ta, yarı bodrum bir dükkanda hizmet veren ve ünü şehirleri aşan Kazım Yalvaç. Özellikle pandemi sonrası işlerin kat be kat artmaya devam etmesi nedeniyle gün geliyor yeni müşteri kabul edemiyor bile. Biz de Yalvaç’ın boş bir anını yakalayıp hem hikayesini dinledik hem de artan bu ilginin nedenlerini konuştuk.
Kazım Yalvaç mesleğe ayakkabı üreticisi olarak 1984’te 13 yaşında başlamış. Seri üretimin artması nedeniyle o da 1995’te Beşiktaş’a gelip yönünü tamir işlerine çevirmiş. O günden bu yana haftanın yedi günü çalıştığı yoğun bir tempo içinde. Hele ki son iki yıldır daha da artan bir telaşı var. Dükkanı sabah 9’da açıp akşam 10’da kapatması bile yetmiyor, “Gün geliyor müşteriyi geri çevirmek zorunda kalıyorum hiç istemeden” diyor. Müdavimleri çok, kimseyi kırmak da istemiyor ama gün 24 saat sonuçta…
Semtte de sevilen bir esnaf, ayakkabı satıcıları da müşteri yönlendiriyor müdavimlerin yanı sıra oradan da gelen var. Öte yandan internet üzerinden bulup gelen bir kitle var ki şehir dışından hatta yurt dışından bile bulup gelen olmuş. Tabii bu popülerlik aşırı yoğunluğu getiriyor ve dükkanda hepi topu iki kişi çalışıyorlar. Yok olmaya yüz tutmuş mesleğin dertlerini de son dönemdeki artan ilginin nedenlerini de uzun uzun konuşuyoruz.
Zor oluyordur kısıtlı iş gücüyle. Bu meslekte çıraklık da kalmadı artık galiba.
Bu konuda hararetli tartışmalara giriyorum aslına bakarsanız. 120 senelik hataların bir sonucunu yaşıyoruz şimdi, kimse bu mesleği yapmak istemez bundan sonra. Sadece bu meslek de değil, tarımı veya hayvancılığı da yapmak istemez bence. Halihazırda zor bir iş yapıyoruz, bir de üstüne gelen insanların bu işi hor görmesi ve parasının az olması ekleniyor. Esnafız sonuçta bir sürü gider var, geriye asgari ücret ya kalıyor ya kalmıyor. İşlerin artmasına rağmen bile kazanç az. Bu nedenle ben yakın çevremi bu mesleğe sokmam hayatta, kimse de sokmaz. Bu saatten sonra çırak bulamayız.
Dükkan ağzına kadar tamirat bekleyen ayakkabı çantayla dolu. Bu artışın nedeni ne sizce?
İki nedeni var aslına bakarsanız. İlki ekonomik nedenler tabii, yenisini almak yerine tamir ettirip ömrünü uzatmak istiyor insanlar. Diğeri de kalitesiz ayakkabı ve çanta üretiminin çok olması. Dayanmıyor ürünler. Dolayısıyla akın akın iş geliyor ama yetişemiyoruz gecelere kadar çalışsak da. Ben hiçbir zaman kapının önünde oturan bir esnaf olmadım, hep işlerim vardı ama son dönemde ortalamanın üstünde talep var. Pandemiden sonra dörde katlandı diyebilirim.
İşler dört kat arttı. Peki fiyatlar nasıl değişti?
Biz bunu fırsata çevirmedik, yine uygun fiyatla iş yapıyoruz. Gelip daha az merkezi yerlerde bile fiyatların bizim iki katımız olduğunu söyleyenler oluyor. Hatta bazı iş merkezlerinde 10’a katlayan bile varmış. Yoğunluğumuzun bir nedeni de hâlâ uygun fiyata hizmet vermemiz. Tabii böyle olunca zamanında teslim edemediğimiz işler oluyor, buna kızanlar da oluyor.
Herkes artırırken sizin fiyatlarınız niye bu kadar uygun?
İki nedeni var. Biri vicdanlı olmamız, diğeri de ticari düşünememek. Yaptığım işi ticarete dökemiyorum. Açıkçası bir yandan memnunum bundan, böylelikle kapitalist düzene ayak uydurmamış oluyorum. Böyle olunca da fiyatları belli bir seviyede tutmuş oluyoruz. Buna rağmen fiyatları yüksek bulan da yok mu, var elbette. Gerçekten alım gücü çok düşük olanlara fazla geliyor. Bazen de durumu kötü olmasa da itiraz eden oluyor. Kimilerini ne yapsanız memnun edemezsiniz, hep sizi sömürmeyi düşünür ya o tip insanlar.
En çok hangi ürünler geliyor?
Sadece ayakkabı değil çanta da çok geliyor, valiz de. Bazen hiç tamir bile edilemeyecek parçalar geliyor, o kadar harap olmuş ama belki yenisini alacak durumu yok diye yine yapmaya çalışıyoruz. Kimi parçalar o kadar kalitesiz ki tamir de işe yaramıyor. Dediğim gibi imalattan geldiğim için üretimdeki hataları, kalitesizliği net görüyorum. Bunda iyi malzeme ama kötü işçilik de olabiliyor, her ikisi de kötü olabiliyor. Bana kalırsa sıkı bir denetimle bu kadar kötü üretimin önüne geçilmeli. Bahsettiğim fiyatı yüksek olup da kalitesiz çıkanlar. Üretimi ucuza getirip ucuza satanlara zaten söylenecek bir şey yok.
Ne kadar dayanması gerekir normal şartlarda bir ayakkabının? Giymeyip saklayınca bile kendi kendine deforme oluyor ayakkabılar çabucak…
Kalitesizlikte sanıyorum ki geri dönüşüm akımının da etkisi var. Duyduğum kadarıyla söylüyorum bunu. Eskiden hangi malzemeden olursa olsun bir ayakkabıyı dört sene bile giymek mümkündü. Şimdi en iyi ayakkabıyı bile iki sezon giyebiliyorsunuz. Spor ayakkabıda da durum çok farklı değil. Uygun fiyatlılarda da bir sezon belki. Arada da tamire gidiyor işte. Bu şekilde üretiliyor çünkü. Geri dönüşüm için midir bilmem tabanı ufalanıyor, derisi soyuluyor ayakkabıların, çantaların. Bunu sorgulayınca da doğada çabuk çözünmesi neden gösteriliyor. Bunlar ne kadar gerçekçi emin değilim. Bana kalırsa makineleşmeyle büyüyen çarkın dönebilmesi için bu sirkülasyon gerekli.
Müdavim müşterilerinize gelirsek var mıdır ünlü isimler?
Çok sevdiğimiz, mütevazılığı ile hayranlığımın daha da arttığı Ayşegül Aldinç daimi müşterilerimizdendir. Üstelik kendisi getirir tamir edilecek ayakkabılarını, çantalarını. Onun dışında yine kıymetli şairimiz Ataol Behramoğlu, sinema sanatçımız Meral Orhonsoy ilk aklıma gelen isimler ama genç oyunculardan da çok var müşterimiz.
Peki müşterilerin yaş ortalaması nedir? Gençler de geliyor mu?
Her yaştan müşterimiz var, dengeli diyebilirim. Beşiktaş zaten öğrencilerin çok yaşadığı bir ilçe olduğu için gençler de çok geliyor, özellikle valiz tamiri oluyor onların. Ama diğer yandan merdivenleri bizim yardımımızla inen 90 yaşında müşterimiz de var. Ekonomik açıdan da çeşitli. Sadece dar gelirli değil, durumu çok çok iyi müşterilerimiz de var. Sonuçta kaliteli ve tamir edilecek durumda eşyalar oluyor elbette.
Günde kaç kişi geliyor takriben?
Günde 100 kişi geliyordur çok rahat.
Dediniz ki şehir dışından da tamir için ayakkabı çanta geliyor. Nerelerden geliyor mesela?
Tabii, kargoyla tamir gelir bize Adana’dan, Gaziantep’ten. Onun dışında Gebze’den Pendik’ten veya Beylikdüzü’nden kendi kalkıp getiren var. Almanya’dan bile gelen oluyor. Gurbetçilerden gelmişken tamir işlerini getiren oluyor. Bunlar internetin faydası elbette. Turistler bile bulup geliyor.
Yabancı diliniz var mı? Turistlerle nasıl anlaşıyorsunuz?
Yok maalesef. Hayatta en büyük iki pişmanlığımdan biri hiç dil öğrenmemiş olmak. Diğeri de sosyal hayatımın hiç olmayışı. Keşke bu kadar çok çalışmayıp sosyal faaliyetlere de vakit ayırsaydım, sık sık tiyatroya gitseydim mesela.
En sık karşılaştığınız sorunlar neler?
Bazı müşteriler tamire getirdiği ürünü, mağazadan yeni almış gibi teslim almak istiyor. Adı üstüne tamir ettiriyorsun, tabii ki ilk günkü gibi olmayacak. Ama öyle olacağını düşünenler çıkıyor ve tartışmaya başlıyor. Diğer yandan yetişmeyince kızanlar oluyor. Bunu yaşamamak için iş almıyoruz, bu sefer de almıyoruz diye kızıyorlar. Hatta bir seferinde bir kadını geri çevirdim yapamayacağım boşuna almayayım diye, etmediği hakaret kalmadı. Tamam ben de bozulurdum belki ama hakaret niye? Hadi dedim deşarj oldu. Bu sefer telefon açıp hakaret etti. Yetmedi gidip internette yazdı çizdi, yine de yardımcı olamadığım için üzüldüm yorum yazdım getirsin diye. Ne kadar istemesek da olabiliyor böyle durumlar maalesef.
Adres: Ihlamurdere cad. 72-B Beşiktaş İstanbul
Tel: 0212 601 41 70