14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle sağlığın ve onu korumamıza yardımcı olan tıp dünyasının geleceğine mercek tutmak istedik. İşte tıp dünyasının elli yılını biçimlendirecek gelişmeler, teknolojiler…
Pandemi sırasında en çok çalışan ve zorlanan kesimlerin başında gelen tıp dünyası, aşılamanın yaygınlaşmasıyla birlikte farklı alanlardaki araştırmalarına yeniden odaklanıyor. Özellikle teknolojinin desteğini arkasına alan tıp alanında önümüzdeki elli yıla hakim olması beklenen teknikler ve gelişmeler konusunda yurt dışında da birçok araştırma yapılıyor.
İspanya'nın önde gelen gazetelerinden El País, ABD’den internet sitesi New Medical ve merritthawkins.com, tıp alanındaki gelişmeler konusunda birkaç farklı alana temas etse de genellikle ortak bir pencere açıyor. Uzmanlara ve araştırmalara dayanarak öne çıkardıkları konular, bize tıp dünyasında önümüzdeki yarım asırda neler olacağına dair fikir veriyor.
mRNA teknolojisinin geliştirilmesi: Tıp dünyasından olmayanlar için mRNA aşıları pandemiyle birlikte bilinir oldu. Bu aşıların üretilmesi için yararlanılan RNA genetik teknolojisi, şimdi diğer aşıları ve terapötikleri oluşturmak için kullanılıyor. mRNA teknolojisi üzerinde çalışan Pfizer, mRNA tabanlı bir grip aşısı için klinik denemeler yapıyor; aynı zamanda BioNTech ile beraber de zona hastalığını önlemek için mRNA tabanlı bir aşı geliştirme çalışmalarını sürdürüyor. Moderna da başta kanser başta olmak üzere, influenza ve solunum virüsü aşıları ve nadir hastalıklar üzerinde çalışıyor.
Hassas tıp ve immünoterapi: Bağışıklık sisteminin kanser hücreleriyle savaşmasını sağlayan tedavi türüne “immünoterapi” deniyor. Bilim insanlarının araştırmalarında nihai hedefi immünoterapinin kanserin erken evrelerinde uygulanması. Bir önceki maddede değindiğimiz üzere mRNA aracılığıyla, kansere karşı aşı çalışmaları da sürüyor. BioNTech ve Moderna, MD Anderson Kanser Merkezi bu amaçla yürüttüğü çalışmalarda mRNA teknolojisinden yararlanıyor. Buradaki bilim insanlarının amacı, kansere neden olan mutasyonlar için kişiselleştirilmiş mRNA aşıları üretmek.
Ayrıca CAR-T tedavisi üzerinde de çalışılıyor. Bu tedavi kapsamında, vücudun bağışıklık yanıtında önemli bir yere sahip olan T hücreleri gelecekte aynı işgalciyle karşılaştığında onu tanıması için üretiliyor. Bu kapsamda laboratuvar ortamında yapılan deneylerde, kanserli akciğer, deri, kan, kolon, meme, ilik, prostat, rahim, böbrek hücreleri, T hücrelerinin saldırısıyla öldürüldü. Buna göre kanser hastasından kan örneği alınıp kandaki T hücreleri çıkarılarak genleriyle oynanıyor ve kanserli hücreleri bulan reseptörlere dönüştürülüyor. Genetiği değiştirilmiş hücreler, sayıları artırıldıktan sonra tekrar hastaya enjekte ediliyor. Uzmanlar, bu yöntemle tümörün nasıl ilerleyeceğini öngörebilmelerini sağlayacak sanal ikiz hücre yaratmayı da hedefliyor.
Genetik mühendisliği: Genetik mühendisliği, canlıların kalıtsal özelliklerini değiştirip onlara yeni işlevler kazandırılmasına yönelik araştırmaların sürdürüldüğü bilim alanıdır. CRISPR (Clustered Regularly Interspaced Palindromic Repeats-Düzenli Aralıklı Palindromik Tekrar Kümeleri) yöntemi genetik mühendisliği alanında devrime imza attı. Bilim insanları artık bir hücreyi değiştirebiliyor. Bu noktada bazı kan hastalıkları, Leber Konjenital Amorozisi diye bilinen bir körlük çeşidinin tedavisi amacıyla çalışmalar sürüyor. CRISPR'ın sınırlarına ve etik kaygılara rağmen uzmanlar, başka konularda da araştırmalarına devam ediyor.
Yaşlanmayla savaş: Dünya Sağlık Örgütü'nün son verilerine göre insanların beklenen yaşam süresi 73 yıl. Beklenen yaşam süresi, 21. yüzyılın başından bu yana altı yıl artsa da araştırmacılar, daha uzun ve kaliteli bir yaşama ulaşmak amacıyla çalışmalara devam ediyor. Bu maceranın dönüm noktası belki de Shinya Yamanaka’nın 2006'da yetişkin hücreleri kök hücrelere dönüştürmek için bir teknik icat etmesiyle oldu. Shinya Yamanaka, Nobel Ödüllü bir Japon kök hücre araştırmacısı. Uluslararası Kök Hücre Araştırmaları Derneği Başkanı ve Kyoto Üniversitesi Frontier Tıp Bilimleri Enstitüsü'nde profesör olan Yamanaka’nın çalışması sayesinde hücreler, laboratuvarda gençleştirebiliyor. O zamandan beri yaşlanmayı yavaşlatma çalışmaları devam ediyor.
Üst üste yatırım alan Altos Labs de yaşlanmayla mücadele üzerine çalışıyor. Hepsinin temel amacı, her yaştan hastada hastalığı tersine çevirmek ya da hastalıkları önlemek suretiyle yaşlılığı durdurmak.
Bu alanda çalışmalar yapan Alkahest ise yaşlı insanlara genç insanların kanında bulunan bileşenleri enjekte ederek hafif ve orta şiddetli Alzheimer hastalığının yarattığı bilişsel ve işlevsel kayıpları durdurmaya çalışıyor.
Organ nakli: Her yıl dünya genelinde binlerce insan sağlığına kavuşmak için nakil sırası bekliyor. Buna son vermek isteyen bir grup araştırmacı domuzların içinde insan organlarını büyütmeye çalışıyor. Domuzların da insan organlarına benzer boyutlarda organlara sahip olmaları ve bu organların dokuz ay gibi kısa bir süre içerisinde gelişimini tamamlaması sayesinde gelecekte organ yetmezliğinin ve nakil için aylarca organ beklemenin önüne geçileceği düşünülüyor. Elbette farklı bir türün hücrelerinin diğerinin içinde hayatta kalması bir hayli komplike bir durum.
Organ nakli konusunda kök hücre çalışmalarının yanı sıra Massachusetts Worcester Politeknik Enstitüsü'nde gerçekleştirilen bir başka çalışmada, bilim insanları ıspanak yapraklarındaki damarlı yapıyı kullanarak kalp dokusu üretmeyi başardı. Bu noktada organların tamamını değiştirmek yerine hasarlı bölgeyi değiştirmek çözüm olarak görülebilir. Bilim insanları, ayrıca organ nakli için farklı bir alternatif olarak, laboratuvarlarda veya 3D biyo yazıcılarda yapılmış organ ve dokular üzerinde de çalışıyor. Ayrıca nakledilmiş organların ömrünü uzatma çalışmaları da söz konusu.
Erken doğumda ölüm oranları ABD’deki uzmanları bu konuda çalışmaya yönlendiriyor. ABD’de yenidoğanların yüzde 10'u çok erken doğuyor ve birçoğu hayata tutunamıyor. Hayatta kalanlar ise genellikle ömür boyu sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalabiliyor. Philadelphia Çocuk Hastanesi'ndeki araştırmacılar 2017 yılında prematüre kuzular için yapay rahim geliştirdi. Yapay rahim içinde 4 hafta kalan kuzuların daha iyi gelişmiş organlara ve bir yün kürke sahip olduğu, bazılarının gözlerini açtığı görüldü. Gelecekte, benzer bir düzenlemenin, prematüre insan bebeklerin doğumundan sonra tam olarak gelişmesine yardımcı olabileceği düşünülüyor.
Nörobilimde beyin-makine buluşması: Araştırmalara göre, beyin-makine arayüzleri sayesinde geliştirilen destek cihazları, nörolojik hastalıklardan mustarip kişilerin organlarındaki fonksiyonel kısıtlamaların üstesinden gelmesinde etkisini artıracak. Günümüzde her ne kadar bu teknoloji emekleme aşamasında olsa da gelecek umut vaat ediyor! Bu cihazlar, nörolojik beceriler kaybedildiğinde vücudun işlevlerini sürdürebilmesi için birer alternatif. Ancak uzun vadedeki güvenliğinin hâlâ kanıtlanması ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Nanoteknoloji: Nanotıp ise, nanoteknolojinin tıbbi uygulaması olarak kabaca tanımlanabilir. Nanoteknoloji kullanılmasaydı, ilaçlar ya emilmeyecekti ya da vücuttan atılacaktı. Gelecekte teşhis ve ilaç dağıtımı için nanomalzemelerin kullanılmasının şu anda olduğundan çok daha büyük bir rol oynaması bekleniyor. Gelecekteki bilim insanları muhtemelen moleküler düzeyde hücreleri manipüle edecek. Bu başarı tıbba kişiselleştirilmiş bir yaklaşım için fırsat verecek.
Doku yenilenmesi: Protez teknolojilerinde ilerlemeler takdire değer olsa da yazık ki hiçbir protezin gerçek bir uzvun yerini tutması mümkün değil. Bu nedenle bilim insanları hücresel yenileme üzerine kafa yoruyor. Doğada kendini yenileyebilen türlere odaklanan bilim insanları, özel bir semender tipi olan axolotl'la ilgileniyor. Bu semenderler, akciğerleri hatta gözleri de dahil olmak üzere hemen hemen her uzvunu yenileyebiliyor. Bilim insanları da bu semender türünü araştırıp semenderin yenilemeyi sağlayan genlerini tanımlamaya çalışıyor. Genlerin tanımlanması doku yenileme çalışmalarına yönelik yöntem ya da ilaç geliştirmek için önemli bir adım.
Dijital sağlık, robotik ve sensörler: Uzmanlar, yapay zekadaki gelişmelerin desteğiyle 10 yıl içinde robotların "bağımsız robot" kavramına daha da yaklaşacağından neredeyse emin. Yine de cerrahtan bağımsız olmayacakları konusunda da hemfikirler. Araştırmalara göre, ufukta, vücudun dışında gerçekleşen ameliyatlar da gözüküyor. Robotlar sayesinde bir organa yüksek enerji uygulanarak ameliyat yapılması hedefleniyor. İnternete bağlı olan ve vücudun içinde bulunan 'akıllı bedenler' adı verilen sensörlerin kullanılması, kan basıncı gibi fizyolojik bilgilerin geri beslenmesinde muhtemelen önemli bir rol oynaması bekleniyor. Bunlar, yaklaşmakta olan hastalık için erken uyarı sistemi olarak da işlev görebilir. Bu arada, klinikte, hastalara bilgi sağlayan tıbbi olarak donanımlı 'chatbotların' kullanımını da daha sık görebiliriz.
Giyilebilir cihazlara ve ev içi testlere uyum sağlama: Giderek daha fazla insan, akıllı cihazlar sayesinde adımlarını, kalp atışlarını, kandaki oksijen seviyelerini ve uyku düzenini izleyebilen giyilebilir cihazlar kullanıyor. İnternete bağlı sağlık tabanlı cihazların sayısı pandemiyle birlikte artmıştı kuşkusuz. 2050 yılına kadar internete bağlı cihaz sayısının 100 milyarın üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. İnternete bağlı tıpla ilgili bu cihazlara Tıbbi Nesnelerin İnterneti (IoMT) adı veriliyor. Bu alandaki en son teknolojiler, tıp ve sağlık hizmetlerinde inovasyon anlamında büyük bir gelecek vaat ediyor. Bu teknolojileri gelecekte hastalara daha entegre de görebiliriz. Deri altına yerleştirilen çipler ya da farklı özellikli lensler gibi…
Telesağlığı benimseyen hastalar: Telesağlık ve sanal sağlık ziyaretleri halihazırda da çok tercih ediliyor. Elevance Health tarafından geçen sonbaharda yayınlanan bir araştırmada hastaların yüzde 94'ünün sanal birinci basamak sağlık hizmeti kullanımlarından memnun olduğunu söylüyor. Ağırlıklı olarak COVID-19 pandemisiyle yaygınlaşan telesağlık platformlarının gelişime yaygınlaşmaya devam edeceği öngörülüyor. Hastaların doktorlarıyla kontrol amacıyla uzaktan iletişim kurmalarının gelecekte çok daha yaygın olması bekleniyor.
Tüm bu bilimsel kaynaklı tahminler ışığında, teknolojiyle güçlendirilmiş ve kişiselleştirilmiş tıbbın uzun ömrü yakalamayı hedefleyerek sıkı çalışmaya devam edeceği görülüyor.
KAYNAKLAR