Pandemiyle değişen moda nereye gidiyor

Pandemiyle değişen moda nereye gidiyor

KPMG, moda algısının pandemiyle uğradığı değişimi üç yıldır farklı araştırmalarla inceliyor. Şirketin 2021 yılındaki ‘Geleceğin Modasını Görmek’ başlıklı son araştırması modanın önümüzdeki on yılda teknolojiyle el ele yol alacağını gösteriyor.

İnsanlığın örtünme ihtiyacıyla ortaya çıkıp çağlar içinde döneminin politik ve ekonomik birçok özelliğinden etkilenen moda anlayışı, dünyayı saran pandemiden de payına düşeni aldı. Salgının başladığı 2019 yılından bu yana, üreticinin yaşadığı zorluklarla birlikte tüketici psikolojisi, ekonomisi ve dolayısıyla davranışlarındaki değişiklikler de moda algısına yansıdı. Dünyanın her yerine, her kesimine aynı anda ulaşan online defileler, mağazacılığın yerini hızla alan e-ticaret, kalıplaşmış "sezon" kavramının sorgulanması, bilinçli tüketime ve rahatlığa yönelim, moda sektörüne değişiklere hızla uyum sağlama zorunluluğu getirdi.

Araştırma şirketleri de konuya ilgiyle eğiliyor. Merkezi Amstelveen, Hollanda'da bulunan, çok uluslu bir profesyonel hizmetler ağı olan KPMG’nin Almanya ofisi de bu konuya dair çeşitli araştırmalar yaptı. Şirket, 2020 yılında yaptığı bir araştırmayla, COVID-19 salgınının değiştirdiği tüketici davranışlarını incelemişti. KPMG’nin ‘Tüketici ve Yeni Gerçeklik’ raporunda, pandeminin tüketim davranışlarını nasıl değiştirdiği gösterilmişti. Bu araştırmada dünyadaki yeni tüketici modeline göre finansal kaynaklar açısından daha kısıtlı ve dikkatli, dijital teknoloji kullanımında daha cesur ve ilerici, karar verirken daha seçici bir kitle bulunduğu açıklanmıştı.

Yeri gelmişken Da Vinci Enstitüsü’nün Fütüristi Thomas Frey, 2030 yılıyla ilgili 33 tahminde bulunmuştu. Bu 33 maddeden biri de “Kendi kendisine üretim sağlayabilen ve organize olabilen mikro swarmbotlar yani küçük taklitçi robotlar sayesinde kişisel giyim mümkün olabilecek” öngörüsüydü.

İşte KPMG de 2021 yılında yaptığı ‘Geleceğin Modasını Görmek’ başlıklı araştırmasında hem 2030 yılına dair tahminlere zemin hazırlıyor hem de moda endüstrisindeki dönüşüme ışık tutuyor. ‘Geleceğin Modasını Görmek’ başlıklı araştırmada ‘sürdürülebilir moda’ ve ‘modada dijitalleşme’ başlıkları öne çıkıyor. Bu trendler gelecek 10 yıla damga vuracak. Tüketici ise ihtiyaca göre ısıtan/soğutan, renk değiştiren, sağlık sorunları teşhisini destekleyen ürünlerin piyasaya sunulmasını bekliyor.

Fiziki mekanlar şu anda halen çevrim içi mağazaların Pazar payından yüksek. Ancak oranlar çevrim içi ticaret lehine değişiyor.
Fiziki mekanlar şu anda halen çevrim içi mağazaların Pazar payından yüksek. Ancak oranlar çevrim içi ticaret lehine değişiyor.

Araştırmanın dikkat çeken başlıkları

Çevrim içi mağazacılık: Moda sektöründe özellikle COVID-19 döneminde çevrim içi perakendenin pazar payı arttı. Bu mecburi değişim, sektördeki birçok yerleşik oyuncuyu zorluyor. Sektörde fiziki mekanların pazar payı şu anda çevrim içi mağazaların pazar payının dört katı. Ancak oranlar hızla online ticaret lehine değişiyor.

Moda grupları: Perakendecilerin yatay ve dikey iş kavramlarına göre farklılaşması, dağıtım kanalıyla yakından bağlantılı. Dikey perakendeciler, ürünleri için tüm değer zincirini kendi ellerinde tutan ve dolayısıyla üretim, tedarik ve dağıtım üzerinde kontrole sahip moda grupları. Bu tür şirketler, üretim ve satışları markalarıyla ilişkilendirerek koleksiyon değişikliklerini yönetebiliyor. Birkaç yıldır, dünyanın her yerinde bulunabilen büyük, dikey olarak organize edilmiş zincir mağazaların, klasik, genellikle bağımsız moda perakendecilerinin yerini aldığı gözlemleniyor.

Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 59’u doğal lif/iplik kullanımının satın alma kararlarını olumlu yönde etkilediğini söylüyor.
Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 59’u doğal lif/iplik kullanımının satın alma kararlarını olumlu yönde etkilediğini söylüyor.
Sürdürülebilirlik: Birçok alanda sıkı sıkıya tutunulan “sürdürülebilirlik”, moda sektöründe de yükseliyor. Sürdürülebilir moda akımları; “ikinci el kıyafetler”, “geri dönüşümle üretilen kıyafetler” ve “sürdürülebilir modaya uygun üretilen kıyafetler” gibi başlıklara ayrılıyor. Tüketicilerin bu başlıklardan en fazla tercih ettiği seçenek, “sürdürülebilir modaya uygun üretilen kıyafetler” olarak öne çıkıyor. Özellikle tüketici tarafında sürdürülebilir iş modelleriyle üretim yapan markalar satın alma aşamasında tercih sebebi oluyor. Örneğin araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 59’u doğal lif/iplik kullanımının satın alma kararlarını etkilediğini söylüyor. Adil ticaret ve ücret politikasına göre alışveriş kararı verenlerin oranı yüzde 54 seviyesinde. Yine işletmenin çalışma koşullarının adil olmasına dikkat edenlerin oranı yüzde 53. Hemen arkasından, alışveriş davranışlarını etkileyen unsurlar arasında yüzde 49 ile iklim değişikliğine etki, yüzde 42 ile kimyasal kullanımı geliyor. Tüketicilerin yüzde 70’i kıyafet alırken uzun süre dayanıp dayanmayacağına bakıyor. Tüketicilerin, yüzde 56’sı uygun fiyatlı olmasına, yüzde 35’i sürdürülebilir olmasına, yüzde 34’ü ise modaya uygun olmasına göre ürünü alıp almayacağına karar veriyor.

Teknolojinin ağırlığı: Teknoloji de moda sektörünün gündeminde. Özellikle sanal tasarım süreçleri, malzeme ile zamandan önemli tasarruf sağlıyor. Sektördeki dijitalleşme, yapay zekâ teknolojileri, tüketicinin tercihine ve beğenisine göre iyileştirilen veri yönetimi, online satış gibi konularda yoğun çalışmalar var. Yine de birçok şirket tamamen otomasyona dayalı, insansız bir üretim sürecini yakın gelecekte pek de mümkün görmüyor.

Geleceğin kıyafetleri: Araştırmanın en ilgi çekici sorularından biri şöyle: “Gelişen teknoloji sayesinde gelecekte nasıl kıyafetler giymek isterdiniz?” Cevaplar da soru kadar dikkat çekici. Birden fazla seçenek isaretleyebilen katılımcıların yüzde 61’i “İhtiyaca göre ısıtan ya da soğutan ürünler”, yüzde 46’sı “Kendine özel/kendi tasarımı ürünler”, yüzde 18’i “Renk değiştiren kıyafetler”, yüzde 17’si “Spor performansını analiz eden ürünler” ve yüzde 15’i ise “Sağlık sorunları teşhisinde destekleyici ürünler” diyor.

KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Gökhan Kaçmaz da araştırmayla ilgili olarak özetle şunları söylüyor: “Zamanın ruhunu yakalamaya odaklı sektörde müşteri deneyimi, dijitalleşme ve hizmetin duygusallaştırılması gibi konular pandemiden sonra da hala önemli.”

Tüm bu araştırmaların sektörü değiştirip dönüştüreceği şüphesiz. Geleceğe dair öngörülerin ne kadarının gerçekleşeceğini yaşayıp göreceğiz.

KAYNAK

home.kpmg/tr