Kuzey ülkeleri yalnızca ekonomik refah düzeyleri sayesinde mi böylesine mutlu dersiniz? Önce Hygge ile gönüllerimizi fetheden İskandinavlar şimdi de yüzyıllardır benimsedikleri Lagom felsefesiyle modern dünyaya mutluluk kavramını bir daha sorgulatıyorlar. Haydi mutluluk ile aşırılığın aynı odada barınamayacağını öngören Lagom felsefesini gelin hep birlikte inceleyelim.
İsveççede “ne az ne çok, tam da olması gerektiği kadar” anlamına gelen Lagom kelimesinin Türkçede de gayet doyurucu bir karşılığı mevcut: Kararında! İşte İsveç’ten başlayarak İskandinav coğrafyasının tümüne yayılan bu dengeli yaşam anlayışı, ismini “kararında yaşamak”tan alıyor. Viking dilindeki “laget om” (bir seferde içilebilecek yudum) sözünden türeyen Lagom kavramı, Linnea Dunne’nin çok satan Lagom: İsveçlilerin Dengeli Yaşama Sanatı kitabı sayesinde artık dünya çapında tanınıyor.
İhtiyaç olandan fazlasını tüketmemek, küçük ve sıradan şeylerle mutlu olmak, abartıdan uzak durmak, paylaşmak ve yardımlaşmak ekseninde dönen Lagom felsefesi, bugün kuzey ülkelerindeki mutluluk ve refahın ana sebebi olarak kabul ediliyor.
Peki nasıl olmuş da koca bir coğrafyadaki insanlar, sözleşmiş gibi böylesine sürdürülmesi zor bir yaşam anlayışını başarıyla sürdürebiliyor? Aslında bu sorunun cevabını tam olarak verebilmek için 17. yüzyıla kadar uzanmamız gerekiyor. 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’nın batısını vuran gıda krizi ve kıtlık, İsveç’i de fazlasıyla etkileyince dönemin İsveç Kralı bir kanun çıkartarak eldeki tüm kaynakların ortak bir havuzda toplanmasına karar verir. Yani bu kanuna göre evinde bir çuval buğdayı olan da bir kasa patatesi olan da bu katma değerli malları ortak bir merkeze getirmek zorunda. Kıtlık dönemi boyunca bu merkezden herkese makul miktarda ve kontrollü olarak dağıtılan ürünler sayesinde zor günleri atlatan İsveç halkı, zaman içinde bu paylaşımcı ve minimalist anlayışı gündelik yaşamlarına da uyarlarlar ve Lagom anlayışı böylece köklü bir kültüre dönüşür.
Her şey “kararında” güzel!
Lagom anlayışı günümüz dünyasında nasıl uygulanıyor diye soracak olursanız anlatalım: Mesela bir İsveçli aile, maddi durumu çok iyi olsa bile aşırı lüks harcamalar yapmıyor. Parasını genelde eğitim / deneyime harcıyor ve özellikle sosyal medyada maddi varlıklarıyla öne çıkmayı tercih etmiyor. Hatta bu tip davranışlar özellikle sosyal medya ile sonradan tanışmış Y kuşağı öncesi nesiller için hala “ayıp” kabul ediliyor. Yine Lagom anlayışının bir uzantısı olarak İskandinav toplumlarına mensup bireyler, sivil toplum örgütlerinde ya da yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışıyor ya da buralara gelirleri oranında düzenli olarak bağış yapıyorlar. Tüm bunların yanı sıra parayla satın alınamayacak küçük mutlulukları da bir hayli önemseyen kuzeyliler; yine evdeki mutluluğa, iş – özel hayat dengesine ve yalnız geçirilen kaliteli zamanlara da büyük titizlikle yaklaşıyorlar. Hatta iş ve özel yaşam dengesinin bu denli önemsenmesi sayesinde İsveçlilerin, tatil günlerinden feragat etmeden de üretken olmalarını sağladığı düşünülüyor. Yani özetleyecek olursak İsveç ve İsveç’e komşu ülkelerdeki yüksek mutluluk indekslerinin formülü, buradaki halkın her şeyi kararında yaşamasına dayanıyor.
Lagom’u günlük yaşantıma nasıl uyarlarım?
Lagom’un bünyelere pozitiflik aşılayan özünü öğrendikten sonra bu soruyu kendinize soracağınızı tahmin ettik. Lagom anlayışını gündelik yaşama uyarlamanın en basit yollarını şöyle sıralayabiliriz:
● Kendinizi 7/24 günlük rutinlere hapsetmemeye çalışın. Örneğin, hafta sonunu beklemeden kendinize bir sinema ya da konser molası verin. Haftanın geri kalanındaki üretkenliğinizin ve huzur seviyenizin arttığını göreceksiniz.
● Evinizi, ofisinizi ve odanızı kısacası içinde çok zaman geçirdiğiniz yaşam alanlarınızı sade ve kompakt tutmaya özen gösterin. Çok eşya satın almak ya da mekanları çok az kullanacağınız eşyalarla doldurmak sizi zaman içinde bıktıracaktır.
● Kısa sürecek katı diyetler ya da antrenman programları uygulamaktansa sağlıklı beslenme ve hafif sporu günlük rutininiz haline getirin. Kendinizi kurallar ve yasaklarla boğmak yerine zevk ve sorumluluklarınızı dengelemeye çalışın.
● Duygusal anlamdaki alma – verme dengesini kurmak yaşam kalitesini artıran en önemli faktörlerden biridir. Bu yüzden ilişkilerinizi, insanlarla konuşurken kullandığınız sözcükleri ve duyarlılık seviyenizi gözden geçirin. Sevmeseniz de kimseyi kırmamaya ve tanımasanız bile ihtiyaç sahibi insanlara yardımcı olmaya çalışın.
● Sizi manipüle eden, sürekli negatif duygulara sürükleyen ve sadece bencil duygularla yaklaşan insanları hayatınızdan çıkarın.
● Doğayla sonsuz bir alışveriş içinde olduğumuzu aklınızdan çıkarmayın ve bize sundukları için ona olan minnetinizi doğayı koruyarak gösterin.
● Parayı bir amaç değil araç olarak görün. Kazandığınız parayı mal ve eşyalara harcamak yerine, sizi geliştirecek ve anı belleğinizde sonsuza dek kalacak benzersiz deneyimler satın almaya çalışın.