Sigorta sektörünü nasıl bir gelecek bekliyor?

Sigorta sektörünü nasıl bir gelecek bekliyor?

Hemen tüm sektörler teknolojinin ve dijital devrimin getirileriyle adeta evrim geçirirken sigorta sektörü bu değişime direnebilir mi? 

Değişen dünya düzeninde her sektörün büyük değişime uğrayacağını tahmin eden uzmanlara göre bu değişimden risk yönetimi ile ilgili standart yaklaşımlarıyla tanınan, yavaş büyüyen ancak güvenli sektör imajı hiç değişmeyen sigortacılık da payını alacak.

Öte yandan uzmanlara göre önümüzdeki 15-20 yıl içinde pek az sektör sigortacılık gibi olağanüstü bir büyüme ivmesi yakalayacak. Bunu savunan uzmanlar, küresel çapta devasa bir koruma ve sigorta kapsamına alma açığına işaret ediyor. En basitinden küresel iklim değişiklikleri bile bugüne kadar hiç ihtiyaç duymadıkları halde milyonlarca konutun ve işyerinin sel, su baskını ve hortuma karşı sigortalanmasını zorunlu kılacak! Sigortacılık için ikinci bir talep patlamasının da siber risklerden kaynaklanacağı tahmin ediliyor. Sadece bu iki ana başlık bile sigortacılığın geleceğine olumlu bakmaya yeterli. Ancak yine de üzerinde tartışılan şu üç senaryoyu da incelemekte fayda var.

Üç senaryo, tek gelecek 

Sigortacılığın geleceği ile ilgili tartışılan üç senaryo var
Sigortacılığın geleceği ile ilgili tartışılan üç senaryo var

1. Senaryo: Teknoloji hakimiyeti:

Bundan sadece 15 yıl sonrasında sektör bugünkü özelliklerinden çoğunu kaybetmiş olacak ve bugünkü anlayışla faaliyet gösteren pek az sigorta şirketi faaliyetlerine devam edebilecek. Bunun nedeni teknolojik gelişmelerin sektöre hakim olması ve sektörde faaliyet gösteren şirketlerin gerçekte birer teknoloji ve yazılım firmaları olacak olması. Asırlık şirketler artık yok! Var olanlar da eski güçlerinden çok şey yitirmiş halde. Gerisi yeni kurulan şirketler ve yaptıkları iş de sigortacılıktan çok teknoloji veya perakende otomotiv. Bu senaryo gerçekleşebilir çünkü benzer şekilde müzik, internet televizyon, seyahat, telekomünikasyon, taksi hizmeti, gazeteler, posta hizmetleri de evrim geçirip bambaşka bir hale büründü.

Neredeyse her şeyin birbirine bağlanacağı yakın gelecekte sigorta hizmetleri de akıllı teknolojiler içerecek, mobil olacak, gerçek zamanlı olarak analiz edilebilecek ve veri üretebilir hale gelecek. Peki, bu ne demek? Bunun anlamı sigortacılığın önümüzdeki 15 yıl içinde taşıtlara, alarm sistemlerine, tüm elektronik cihazlara, hava sensörlerine, perakendecilere, bankalara, enerji iletim hatlarına hatta inşaat malzemelerine bile bağlanabilmesi demek! İşte tam da bu noktada sigorta şirketlerinin elini zayıflatan veya güçlendiren bir yol ayrımı söz konusu olacak: Bütün bu bağlantıları kim yapacak? Yine sigorta şirketlerinin bünyesindeki teknolojik ve dijital branşlar mı yoksa dışarıdan hizmet veren başka kuruluşlar mı? Sektör geleceği görerek bugünden teknolojik donanımlarla geleceğe hazırlansa bile hangi sigorta şirketi bağlantılar sayesinde elde ettiği datayı en verimli ve en doğru şekilde analiz edecek? 

 İlk senaryoya göre sigortacılığın kapsamı genişleyecek ve teknoloji sektöre hakim olacak.
İlk senaryoya göre sigortacılığın kapsamı genişleyecek ve teknoloji sektöre hakim olacak.

Aslında cevap ortada: Gerekli veriyi kendisi toplayabilen, entegre bir sigorta sistemini ilk geliştirenler pastanın büyük dilimine de sahip olacak ve gelecekteki sigorta sektörünün hakimi konumuna gelecek. Yalnız burada önemli bir sorun var: Sigortacılık, geleneksel motiflerle donanmış ve işleyen bir sektör. Gençler ne kadar teknolojide ve yazılımda usta olursa olsun sektörün tüm geleneksel değerlerini, kapsamını ve karmaşıklığını dijitalleştirmek gerekecek. Sonrası daha önemli bir adım: Bu dijitalleşmiş sektör, tüketicinin güvenini kazanabilecek mi?

Bilinen bir gerçektir: Pek çok sigorta şirketi, hala Excel elektronik tablolarını kullanır ve yeni bir ürünü müşteriye tanıtmak için bazen aylar geçmesi gerekir. Bu, “sektör hantal ve çağdışı” anlamına gelmemeli ancak teknoloji, bilgisayar ve yazılım firmalarının sigortacılara yönelik program geliştirdiğini söylemek de zor! Bu işe hemen yarın soyunsalar bile sektör tarafından denenmesi, uygun bulunursa kullanılması ve bütün veri tabanının bu yeni programa aktarılması yıllar sürer. Ancak o zaman da dışarıdaki yeniliklerle kıyaslandığında, sektör (tıpkı bugünkü gibi) eski olanla idare etmek zorunda kalacaktır.

Bir başka engel daha: Sigortacılık, bir anlamda ağır düzenlemeleri herkesin anlayacağı bir dille anlatıp kişileri (sağlıklarını, evlerini, işyerlerini, araçlarını vb.) koruma altına alan bir meslek. Teknoloji şirketleri ise tamamen başka bir dünyadan gelme gibi! Onlar bu kadar prosedüre, bu kadar ince detaya, bu kadar gözlem altında tutulmaya alışık değil. Kanunlar, yönetmelikler, “sigorta kanununun falanca maddesinin filanca bendi” gibi ifadeler onlar için bambaşka bir lisan gibi. O zaman nasıl bir arada çalışılabilecek? Sektör, dışarıdan hizmet almaya kalksa istediği yazılımın ne olduğunu, nasıl bir şey olması gerektiğini o hizmet aldığı şirkete nasıl anlatacak? Kendi içinde böyle bir birim kurmaya kalksa hem teknoloji hem sigortacılık alanında uzman kitleyi nereden bulup istihdam edecek?

Bir başka sorun da nesillerin yaklaşım farklılıkları. Yeni nesiller köklü kuruluşlardan çok “kendi dillerinden anlayan” genç sigorta kuruluşlarını tercih ediyor. Ayrıca teknolojiyle büyüyen bu nesiller, teknoloji sağlayıcısı konumundaki şirketlere, verdikleri hizmet ne olursa olsun daha çok güveniyor ve bu da sigortacılığın geleceği için riskli bir yaklaşım.

İkinci senaryo: Gelenek ve teknoloji bir arada 

 İkinci senaryoya göre sektör teknoloji desteğiyle geleneksel çizgisini koruyacak.
İkinci senaryoya göre sektör teknoloji desteğiyle geleneksel çizgisini koruyacak.

Sektörün az çok bugünkü düzeninde faaliyetine devam ettiği bir geleceği tanımlayan ikinci senaryoya göre pek çok uluslararası ve ulusal sigorta şirketi, teknolojik gelişmelere uyum sağlamış olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Sektörü gereksiz, karmaşık, teknolojiden uzak vb. bulanların sesi eskisi kadar yüksek çıkmıyor ve en azından şunu kabul ediyorlar: Sigorta ile yönetilen aslında risklerdir ve sigorta şirketleri de size bu olası riskleri maddi kayıp yaşamadan yönetmeniz için yardım eder.

İkinci senaryo ile ilki arasında büyük benzerlikler olduğunu söylememiz gerek. Buradaki fark yerleşik sigortacılık anlayışının yarışı kazanması ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda gelişen, yenilenen bir ekosisteme kavuşması. Ancak değişim şart! Üstelik hızlı olmak zorunda. Sektörün yeterince hızlı değişemeyen köklü şirketleri bile pazardan çekilirken değişime ayak uydurabilen genç şirketleri de her zamankinden daha güçlü konuma gelmeyi başarıyor. Özellikle bu genç ve yenilikçi şirketler arasında yeni pazarlara girenler, yepyeni alanlarda yepyeni sigorta hizmetleri sunanlar ve yepyeni yöntemlerle iş yapanlar çoğunlukta.

İkinci senaryo gerçekte sektör için risklerle dolu bir süreçten zarar almadan çıkma hedefine göre hazırlanmış ve bu çerçevede gerçekleşecek bir tür zincirleme reaksiyon üzerine kurgulanmış. Buna göre sektörün asıl hedefi “teknoloji konusunda rekabete açık ve sigorta konusunda da donanımlı” hale gelmek olmalı! Bunun için maliyetler düşürülebilir, müşteri memnuniyetinin önce oluşturulması sonra da korunması için otomasyon benimsenebilir. Dijital sigortacılık uygulamaları kullanıcı dostu haline getirilebilir. Sektörün yapay zeka sistemleri ile desteklenmesi ise fırsat ve tehditlere karşı hızla yanıt vermede yardımcı olabilir. Bu sayede sektör hem karmaşıklığı giderip müşteri sadakatini garanti edecek hale gelir hem de teknoloji kullanımıyla dijital güven sağlamış olur.

3. Senaryo: Geleneksel olanın hakimiyeti 

Üçüncü senaryoya göre sektör zaten yenileniyor ancak bu beklendiği kadar hızlı olmayacak.
Üçüncü senaryoya göre sektör zaten yenileniyor ancak bu beklendiği kadar hızlı olmayacak.

Üçüncü senaryoya göre sektörde pek fazla bir değişiklik olmayacak ve hemen her şey bugünküne benzer bir sistemle devam edecek. Bunun yanı sıra yoluna son sürat devam eden teknolojik gelişmeler sektörü ya teğet geçecek ya da etkilese bile alternatif çözümleri sektör yine kendi içinden üretecek.

Sigortacılığın bu değişime kapalı yapısını savunanlar var ancak sayıları git gide azalıyor. Çünkü bu senaryo, bir açıdan da bozulma tehdidini abartılı bulup sektör içindeki korkuyu küçümseyenleri temsil ediyor. Onlara göre bundan 15 yıl önce de sigortacılık benzer tehdit ve korkularla karşılaşmış fakat hepsinin üstesinden gelmişti; aynı şey niye 15 yıl sonra da olmasın ki?

Üçüncü senaryoya göre sektör içindeki yenilenmeler ve değişiklikler halihazırda yapılıyor. Yüzlerce yıllık sisteme hakimiyet ise çok kısa sürede sil baştan bir yenilenmeyi kaldıramayacak kadar hassas. Bu senaryoyu savunanlara göre mesele değişim değil, değişimin hızı! O yüzden, çağa uyum sağlama adına tez canlı davranıp sonrasında ortaya çıkacak sorunlarla uğraşmayı hiç istemiyorlar. Zaten sektörün de zamanı olduğunu ve bu sürenin de 15 yılla sınırlı olmadığını savunuyorlar çünkü mesele daha iyi bir sigortacılık ekosistemi oluşturmak, çağı yakalama adına sektörü yaralamak değil.

Sektör değişecek, çünkü… 

Sigorta sektöründe değişimin kaçınılmaz olduğunu gösteren bazı işaretler de var.
Sigorta sektöründe değişimin kaçınılmaz olduğunu gösteren bazı işaretler de var.

Siz ne düşünürsünüz, hangi senaryoya sıcak bakarsınız bilmiyoruz ancak bildiğimiz tek bir şey var: Sigortacılık sektörü çok değişecek! Hepsinden önce de sektörün çalışma şekli değişecek çünkü değişen koşullara ve sigorta ile ilgili yeni beliren ihtiyaçlara uyum sağlaması gerekecek. Bu, geçen 100 yılda yaşanan değişimden daha köklü ve daha hızlı olmak zorunda çünkü çağın gerekleri bunu adeta dayatıyor. Ayrıca değişimin kaçınılmazlığı için üç temel gerekçe de var.

1) Yapay zeka: Özellikle analizlerde öne çıkan yapay zeka kullanımı, yakın bir gelecekte sektördeki değişimin hızına ivme kazandıracak.

2) İnsanlar: Herkes artık farklı düşünüyor. Düşünme şeklimiz değişti ve daha da değişecek. Buna elbette poliçe sahipleri de dahil. İlginç olan da şu: Ne kadar değiştiğimizi belki ifade edemiyoruz ama hepimiz değişimi kucaklamaya hazır olduğumuzun farkındayız.

3) Küresel denge: Artık küresel iklim değişiklikleriyle birlikte dünya çapında değişimler de yaşanmaya başlandı. Örneğin deprem, heyelan, sel gibi doğal afetlere alışık olan Türkiye’de hortumlar da görülmeye başlandı. Susuzluk tehlikesi daha sık dile getiriliyor ve değişen küresel dengeler bambaşka sigorta ürünleri üzerinde yoğunlaşmayı gerektiriyor.


Quick Sigorta

Trafik Sigortası, Kasko, DASK gibi birçok ürünü ekonomik, hızlı, güvenli ve anlaşılır biçimde sunan yeni nesil dijital sigortacılık!

Detaylı bilgi için:

quicksigorta.com